05 Mayıs 2020

Gökdelenin tepesinden düştük ama daha yere vurmadık, demişti rahmetli Sakıp Ağa...

Evet, hâlâ düşmekteyiz, daha kötüsünü henüz görmedik

Daha önce de yazmıştım.
Yıl 1994, Çiller Başbakan.
Türkiye derin bir ekonomik kriz içinde kıvranıyor.
Sabah gazetesindeyim.
Bir gün Sakıp Sabancı'nın kapısını çalmıştık, gidiş nereye diye görüşlerini dinlemek için...
Rahmetli Sakıp Ağa, o muzip sevimli halleriyle demişti ki: 

Ağalar, gökdelenin tepesinden
düştük, tepetaklak iniyoruz ama
daha yere vurmadık. Onun için henüz
başımıza gelenin farkında değiliz.

NYTimes'ın köşe yazarı Thomas Friedman da kriz zamanlarına dair benzer bir şey yazmıştı:

Bir an 80 katlı bir gökdelenin
tepesinden aşağı düştüğünü farz et. Öyle
olabilir ki, 79 katı geçinceye kadar
uçtuğunu bile sanabilirsin.

Sevgili Sakıp Bey bugün hayatta olsaydı, ne derdi bilemem.
Şimdilerde biz yine bu durumdayız, gökdelenden düştük.
Henüz dibe vurmadık!
Daha kötüsünü görmedik.
Dün iktisatçı, bankacı bazı dostlarla uzun uzun sohbet ettim, özeti aşağıda. 

  • - Nisan ayında ihracat yüzde 41, ithalat
    yüzde 28 azaldı.
    - Turizm çok büyük darbe yedi.
    - İthalat daha da hızlı düşecek. 
    - Daha tehlikelisi cari açık da büyümeye devam edecek..
    - Ekonomi küçülüyor.
    - Son 30-40 yılın en sert küçülmesini yaşıyoruz.
    - Üretim yok gibi...
    - Birinci çeyrekte büyüme yüksek çıkar
    ama ikinci çeyrekte çöküş yaşanır.
    - Eksi 9 küçülür ekonomi...
    - 2009 krizinden daha sert bir küçülme...
    - Döviz rezervleri de ekside...
    - Dış borçlar çok yüksek...
    - Döviz rezervlerimizi yiyoruz, doları
    tutacağız diye...
    - Bu oyunla nereye kadar tutabiliriz
    doları?
    - Bilemedin bir, bir buçuk ay daha...
    - Turizm sıfırlandı.
    - Abuk sabuk nedenlerle tutmaya
    çalışıyorlar doları...
    - Zaman kazanmak istiyorlar.
    - Dolar 7.5, 8 olur.
    - Kısacası, durum keleğe gidiyor.
    - Hayır, kelek ötesi...
    - Göstergeler gittikçe kötüleşiyor.
    - Artık ülkeler kendi içlerine kapanacak.
    - Küreselleşmeden geri dönüş
    yaşamakta, küreselleşme
    karşıtlarının eli güçleniyor.
    - Dış ticaret küçülecek.
    - Bu anti-küreselleşme bizim gibi
    ülkeleri daha kötü etkileyecek, ihracat
    azalacak, malımızı satamayacağız.
    - Ama yazın bir kenara: Daha bir şey görmedik.
    - Büyük iflaslar yaşanacak.
    - Bankalar kredi verse, ekonomi büyür
    sanıyorlarla hâlâ... Oysa krediler şirket
    kurtarmada kullanılacak.
    - Bugüne kadar gerçek sorunları halının 
    altına süpürerek idare ettik, bundan sonra mümkün değil.
    - Gerçekler asıl Koronavirüs kontrol
    altına alındığı zaman hissedilmeye,
    görülmeye başlayacak.
    - Çünkü cep meselesi asıl o zaman
    kendini belli edecek.
    - Üç dört milyon insanın geliri
    sıfırlandığı zaman büyük vaveyla
    kopacak.
    - Aileleriyle birlikte 12-13
    milyon insan, çoluk çocuk ne yapacak?
    Çarklar dönmeyince nasıl geçinecekler?
    - Pazarda file dolmayınca, mutfakta
    tencere kaynamayınca ne olacak?..
    - Tam bir kabus!
    - Korkunç bir yoksullaşma bekliyor
    Türkiye'yi...
    - Evet, ekonomi durunca, turizm
    çökünce, milyonlarca insanın geliri
    sıfırlanınca ne olacak?
    - Mart'ı, Nisan'ı idare eden
    milyonlarca aile, gelir sıfırlanıp kıyıda
    köşedeki para da bitince ne yapacak?
    - Esas büyük sorun bu...
    - Damat Bey'in inandırıcılığı,
    güvenilirliği mi, sıfır!
    - Yabancı yatırımcılarla bir toplantı
    yapacakmış ama soru-cevap faslı
    olmaksızın...
    - Şaka yapıyorsun, bu kadarı olmaz herhalde. 
    - Ekonomi yönetimi ehil ellerde değil. 
    - Kısacası, karanlıktayız ama daha
    kötüsünü henüz görmedik.
    - Koronavirüs sonrası, yalnız
    Türkiye'yi değil bütün dünyayı çok
    büyük bir ekonomik ve sosyal çöküntü
    bekliyor.
    - Bu çöküntünün siyasal sonuçları ne
    olur, sorusunun yanıtına gelince, henüz belli
    değil.
    - Allah herkese kolaylık versin.

Yazarın Diğer Yazıları

İstanbul'da olmadı, Konya'da olacak!

Aradan kafayı uzattı: "Hasan abiii! O yazınla verdin gazı, verdin gazı, şu düştüğümüz hallere bak!"

Anla artık Tayyip Efendi anla!

Yirmi küsur yıl geçti, bak, seçim sandığı da elinden gidiyor, anla artık anla, "tek adamlık"la bu memlekette ne normalleşme olur, ne de yumuşama...