14 Ağustos 2013

‘Eyy Nobel’ ve Batı’nın günahları!

Evet, sömürgeciliğin, emperyalizmin kökleri, totalitarizm, faşizm, Nazizm, komünizm Avrupa’dan çıktı. Ama Batı’nın günahları kadar sevapları da var.

Başbakan, El Baradey’den dolayı veryansın etmiş Nobel Komitesi’ne. Mısır’daki darbe, Gezi direnişi derken Erdoğan’la âleminde Batı ve aydın düşmanlığının örnekleri suyun yüzüne vurdu. Bunlar öylesine ön plana çıkmaya başladı ki Erdoğan, partisini Batı’yla hesaplaşma rayına oturtmak istiyor havası koyulaştı.

 

Evet, sömürgeciliğin, emperyalizmin kökleri, totalitarizm, faşizm, Nazizm, komünizm Avrupa’dan çıktı. Ama Batı’nın günahları kadar sevapları da var. Demokrasi, hukuk devleti, insan hakları ve özgürlükleri de aynı Batı’dan geldi. Erdoğan ve kurmayları sapla samanı karıştırmanın yarattığı ‘cepheleşme’nin yarattığı tehlikenin farkında mı?

\

Mısır’daki darbe sonrası, Batı’nın günahları üzerine yazmak istiyordum.

Bir türlü fırsat olmadı.

Başbakan Erdoğan bayramda, ‘Eyy Nobel!’ diye Nobel Komitesi’ne de ayar çekince, bu konu yine aklıma takıldı. 

Tayyip Erdoğan, darbe sonrası Mısır’da Cumhurbaşkanı Yardımcılığı'na getirilen El Baradey’den dolayı kızmış Nobel Komitesi’ne veryansın etmiş:

“2005’te Barış Ödülü almış olan Baradey, şu anda askeri darbeyi gerçekleştiren hükümetin cumhurbaşkanı birinci yardımcısıdır. Ben şimdi Nobel’e sesleniyorum. Eyy Nobel, sen nasıl barış ödülleri dağıtıyorsun ki bu kişiler askeri darbe yapanların yanında yer alıyor.”

Tayyip Erdoğan’la onun âleminde konuya yine daha çok Batı düşmanlığı, Batı’daki İslam karşıtlığı pencerelerinden bakıldı. Hatta bazı çevrelerde, Batı’nın karşısına İslam yerleştirilerek siyah-beyaz iki ayrı dünya yaratıldı.

Olabilir.

Tayyip Erdoğan’la onun âlemindeki bu bakış açısı özellikle Mısır’daki darbe ve Gezi direnişi sonrasında fazlasıyla belirginleşti.

Aydın düşmanlığı ile birlikte Batı düşmanlığı öylesine ön plana çıkmaya başladı ki, sanki Erdoğan kendi partisini, kendi iktidarını Batı’yla hesaplaşma rayına oturtmak istiyormuş gibi bir hava gitgide koyulaştı.

 

Evet, Batı’nın günah listesi uzun ama…

Mısır’daki askeri darbeyi ve sonrasındaki katliamları lanetlemek, eleştirmek elbette gerekir. Bu açıdan ABD ve AB başkentlerinde dikkati çeken sessizlik iklimi hiç kuşkusuz utanç vericiydi, demokrasi adına…

Bu çifte standartlar yeni de değildi. Sömürgecilik, emperyalizm, soğuk savaş dönemleri boyunca Batı, işine geldiği zaman ne demokrasi, ne hukuk, ne insanlık tanıdı; çıkarı gerektirdiğinde hepsini çiğneyip geçti.

\Batı’nın günahları diye de tarif edilebilecek bütün kötülükler, evet, Batı’da hep vardı, o dünyadan kaynaklandı.

Ama Batı derseniz, tek bir Batı yok!

Birden fazla Batı mevcut.

Batı’nın günahları kadar Batı’nın sevapları da var.

Doğrudur, birçok kötülük Avrupa’dan çıktı. Sömürgeciliğin, emperyalizmin kökleri Avrupa’ya uzanır. Totalitarizm ya da faşizmler, Nazizmler, komünizmler Avrupa’dan çıkmıştır.

Mussolini de, Franco da, Stalin de, Mao da, Pol Pot da Avrupa’nın fikirler âleminde doğan akımların ipine sarılarak, gerçeği kendi tekellerine alabileceklerini sanan kanlı diktalarını kurmuşlardı.

Bunlardı Batı’nın günahları…

 

Batı’nın sevaplarını göz ardı etmek yanıltır 

Ama Batı sadece ‘günahlar’dan ibaret değil.

Batı’nın sevapları da var.

Totaliter düşüncenin karşısında, ‘dogma’ların karşısında Batı’da doğan eleştirel düşünce de var...

\Demokrasi de var.

Hukuk devleti de var.

Hukukun üstünlüğü de var.

Özgürlükler de var.

İnsan hakları da var.

Kadın-erkek eşitliği de var.

Kısacası:

Batı’nın günahları kadar, sevapları da var. Yanlışları kadar, insanlığın hizmetine sunulan büyük doğruları da var Batı’nın...

Bu sevaplar, bu doğrular göz ardı edilerek Batı’yı yerli yerine oturtmak mümkün değildir, birçok bakımdan yanıltıcıdır.

 

Doğu’nun Batı’yı reddi ve sonuçları 

Özellikle sömürgecilik döneminin yanlışları nedeniyle Doğu, en çok da İslam dünyası ‘Batı dünyası’nı, Avrupa’yı neredeyse her şeyiyle reddetmiştir.

Demokrasiyi de küfür düzeni saymış, ‘hukuk devleti’ni de, özgürlükler ve insan hakları düzenini de, ‘kapitalizm’i ya da ekonomide rekabetçiliği de Batı’nın, emperyalizmin aracı olarak görmüştür.

Ve bundan dolayı Batı’yı reddederken, kendi yanlışlarının, kendi temel meselelerinin köklerini de daha çok kendi dışında, Batı’da aramıştır.

 

Erdoğan ile âleminin Batı ve aydın düşmanlığı tehlikeli!

Uzatmak istemiyorum.

\

Mısır’daki darbe, Gezi direnişi derken Tayyip Erdoğan’la onun âleminde ‘Batı düşmanlığı’nın, ‘aydın düşmanlığı’nın çok mümtaz örnekleri suyun yüzüne vurdu. Hep Batı’nın günahları üstünde zıplandı. Aydın düşmanlığı yapıldı.

Bu bilinçli bir tercih miydi?

Bilinçaltının dışavurumu muydu?

Politik-ideolojik ‘genler’de zaten böyle bir ‘Batı düşmanlığı’ yer ettiği için mi böyleydi?

Bilemiyorum.

Ama her neyse, tehlikeli bir eğilim bu…

Batı’yı, ABD ile AB’yi çifte standartları ve yanlışları dolayısıyla sonuna kadar eleştirmeye evet.

Ama demokrasi, hukuk devleti, insan hakları ve özgürlüklerin de aynı Batı’dan geldiğini unutmaya hayır.

Sapla samanı karıştırmak, bu memlekette gittikçe derinleşen bir ‘cepheleşme’ye yol açıyor.

Erdoğan ve kurmayları bu tehlikeli gidişin farkında mı?

 

Twitter: @HSNCML

 

Yazarın Diğer Yazıları

Açık mektup!

Özgür Özel'e, Ekrem İmamoğlu'na, Kemal Kılıçdaroğlu'na, Mansur Yavaş'a, bütün CHP'ye açık mektup ya da bir çağrı yazısı...

"Kürtçe konuşma, jandarma gelir!"

Tarık Ziya Ekinci 99 yaşında hayata veda etti; Kürtler kitabımı yazarken bana Kürtlerin acılarını anlatmıştı

"
"