13 Temmuz 2020

Evet, ya sıra Medeni Kanun'a gelirse... Yine sesiniz çıkmayacak mı?..

Ayasofya ve muhalefet ve de CHP üzerine bir yazı...

Ayasofya ve muhalefet...
Muhalefetin bir kesiminin, İyi Parti, Deva, Gelecek ve
Saadet'in Ayasofya'ya ilişkin tutumları şaşırtıcı değil.
Onayladılar Ayasofya kararını.
Sıraya girip Erdoğan'ı tebrik ettiler.
Kendilerinden başka türlüsü beklenemezdi.
CHP'ye gelince...
Bu tarafta, anlaşılan, yine oyuna gelmeyelim düşüncesi ağır basıyor.
Aman bize dinsiz demesinler!
Din düşmanı demesinler!
Gavur demesinler!
Aman sokağa çıkmayalım!
Tuzağa düşmeyelim!
Yoksa oylar Erdoğana gider!
CHP'nin Ayasofya muhalefeti böyle.
Böyle ama...
Darbe yiyen de Cumhuriyet'in ve CHP'nin kurucusundan,
Atatürk
'ten başkası değil.
Hakarete uğrayan da Atatürk...
Çiğnenene gelince laik, seküler bakış açısı...
Bir başka deyişle:
Demokrasinin altyapısı naralar atılarak, büyük bir keyifle çiğneniyor.
Çünkü ne yaptıklarının gayet iyi farkındalar.
Yaptıkları 1923'ten intikam...
Cumhuriyet'in rövanşı....


Ayasofya'da ilk Cuma'yı 24 Temmuz'a denk getirip
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş antlaşması,
belgesi olan Lozan'a da vuruyorlar tekmeyi...
Kökleri Osmanlı dönemine giden Batılılaşma-Modernleşme
sürecinden intikam alıyorlar.
Türkiye'yi Batı'dan Doğu'ya döndürüyorlar.
Çünkü Atatürk'ü sevmiyorlar.
Laikliği sevmiyorlar.
Sekülerizmi sevmiyorlar.
Kadın-erkek eşitliğini sevmiyorlar.
Demokrasiyi sevmiyorlar.
Çünkü demokrasiyi Batı'dan gelen küfür düzeni sayıyorlar.
Kısacası:
CHP'nin kuruluşundan bugüne damgasını vuran ne varsa,
ne kadar sembol varsa Tayyip Erdoğan'ın hedefinde...
Bazen sinsi sinsi, bazen açıktan nokta atışlarıyla hedeflerini bir bir vuruyor.
Soruyorum:
CHP'nin sessizliği, eylemsizliği nereye, ne zamana kadar sürecek?
Sayın Kılıçdaroğlu'nu anlıyorum.
Çok ince, çok gergin bir ipte oynuyor.
Bazen cambazlık da yapıyor.
İşi kesinlikle kolay değil.
Ama iyi de, bu sessizlik, bu eylemsizlik nereye kadar?
Murat Sevinç Diken’deki güzel yazısında soruyordu:

Oyun bozmaktan helak olmuş
muhalefet partileri, ‘devamı
geldiğinde’ ne yapacak? 
Doğrusu, ‘Gezi Parkı’ ve ‘idam
cezası’ konularının dahi tali kalacağı 
kanısındayım.
Laik Cumhuriyet’in temelindeki 
yasalardan olan ‘Medeni
Kanun’ gündeme getirilirse?

Evet soru böyle.
Ya Medeni Kanun da gündeme getirilirse ne yapacaksınız?
Kadın-erkek eşitliğini sağlayan Medeni Kanun'un üstüne de
bir çarpı koymak isterlerse ne yapacaksınız?
Kadın-erkek ilişkilerini İslami esaslara
göre düzenlemek isterlerse ne yapacaksınız?
Kadınla erkek eşit değildir!
Resmi nikâh mecburi değildir!
Kadınlar her istedikleri mesleğe giremezler!
Mahkemelerde tanıklık konusunda kadın-erkek eşit değildir!
Miras hakkında kadın-erkek eşit değildir!
Boşanma konusunda kadın-erkek değildir!
Sıra bunlara, Medeni Kanun'a gelirse ne olacak?
Ne yapacaksınız?..
Hiç düşündünüz mü?
Düşünüyor musunuz?
Murat Sevinç'in Diken'deki yazısı bir alıntıyla başlıyordu:

Sosyal demokratlar 1933’teki seçim 
mücadelesini dehşet verecek kadar 
aşağılayıcı bir tarzda, Nazilerin
sloganlarının arkasına takılıp, 
kendilerinin de ne kadar
milli’ olduklarını vurgulamaya
çalışarak geçirmişlerdi.
[Sebastian Haffner, Bir Alman’ın Hikâyesi-Hatırladıklarım (1914-1933),
Çeviren Hulki Demirel, İletişim, 2018]

Evet, 1930'lar Hitler Almanya'sını da bugün düşünmekte yarar var.

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"