Demokrasi ve hukukun kolu kanadı kırılırken askerci kalemler sahneye çıkar, demokrasi düşmanları siyasetten temizleninceye kadar, yakın gelecekteki güzel günler adına sabır talep ederlerdi. Vaziyet bugün de farklı değil. Bu sefer bir asker değil bir sivil, Tayyip Erdoğan koyuldu darbe yapmaya. Otoriterlik yolunda hızlanıyor. Kimileri de buna alkış tutuyor. Kılıf hazırlıyor.
Erdoğan’ın hegemonyasına hâlâ en ufak bir itirazda bulunmayanlara yazıklar olsun. Erdoğan'ın Müsteşarı Vali'ye 'Alın o gazeteciyi içeri, izin vermiyorsa savcıyı da atın içeri' diye buyuruyor. Site kapatmak için 'yargı kararı' diyen BTK Başkanı'na 'Gerekirse yasa yapar, yaptığınızı suç olmaktan çıkarırız' diyor. Dinlemediniz mi ses kayıtlarını? Bir zahmet okumadınız mı tapeleri?
Gerçekten çok yazık.
Erdoğan, kendi ‘tek adamlığı’nı her geçen gün sağlama alırken, rejimin tepesindeki ‘hegemonya’sını güçlendirirken, eli kalem tutan kimileri hâlâ Erdoğan’ın bu demokrasi ve hukuk takmayan tutumuna toz kondurmamaya çalışıyor.
Erdoğan’ın bugün neden otoriterleştiğine kılıf uydurma çabasındalar.
Her şey gözümüzün önünde rezilce oynanırken daha hâlâ biraz sabır, 30 Mart sonrasında Türkiye yine demokratikleşme sularına açılacak, diyebiliyorlar.
Yineliyorum:
Gerçekten çok yazık.
Bir zamanlar darbe yapan asker de böyleydi. Önce mıntıka temizliği, sonra demokrasi der dururdu.
Demokrasi ve hukukun kolu kanadı kırılırken askerci kalemler sahneye çıkar, demokrasi düşmanları siyasetten temizleninceye kadar, yakın gelecekteki güzel günler adına sabır talep ederlerdi.
Vaziyet bugün de farklı değil.
Bu sefer bir asker değil bir sivil, Tayyip Erdoğan koyuldu darbe yapmaya. Kendi ‘sivil hegemonyası’nı yerleştirmek için her geçen gün mesafe alıyor.
Otoriterlik yolunda hızlanıyor.
Kimileri de buna alkış tutuyor.
Kılıf hazırlıyor.
Erdoğan’daki otoriterleşmenin geçici, konjonktürel olduğunu ve ‘Fethullahçı tehdit’ten kaynaklandığını söyleyebiliyor.
Askerci yazarlar da böyleydi.
Böyle yazarlardı darbe dönemlerinde.
Komünistler, bölücüler, çember sakallı gericiler, Nurcular sahneden temizlendikçe, ‘demokrasi’nin daha sağlam temeller üstünde inşa edileceğini yazıp çizerlerdi.
Asker ya da sivil...
Kafa değişmedi.
Bugün de, Fethullahçı tehdit diyerek kendi sivil hegemonyasını kurmak isteyen Tayyip Erdoğan’ı güzellemeye devam ediyorlar.
AK Parti'nin organik aydınları mı?
Sosyoloji Profesörü Ferhat Kentel’in deyişiyle:
“Kendi hegemonyasını kurmakta olan iktidar partisi, İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu’nun bir süre önce söylediği gibi ‘Artık eski ittifaklara ihtiyaç duymuyor.’
Şu anda AKP çevresinde oluşan bir aydın halesi ya da tampon bölgesi var.
Bu aslında hiç şaşırtıcı değil.
Kendi hegemonyasını inşa etmekte olan her parti bu tür organik aydınlara ihtiyaç duyar.
Yakın geçmişte daha özgürlükçü, demokrat olarak kendini gösteren bazı arkadaşlarımız, ikbal kaygısıyla bu role soyundular.
Bu arkadaşlar gelecek seçimde artık milletvekili mi olurlar, bilinmez.” (7 Mart 2014 tarihli AGOS’ta Ferda Balancar’ın Ferhat Kentel’le konuşmasından)
Bir zahmet okumadınız mı tapeleri?
Bir defa daha tekrarlıyorum:
Çok yazık.
Erdoğan’ın hukuk mukuk takmayan ‘sivil hegemonyası’na hâlâ kılıf uydurabilenlere, hâlâ dayanak olabilenlere, hâlâ en ufak bir itirazda bulunmayanlara, evet, yazıklar olsun, diyorum.
Dinlemediniz mi ses kaydını?
Okumadınız mı tapeleri?
Erdoğan’ın Müsteşarı, devletin en yüksek bürokratı olan Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, İstanbul Valisi’ne buyuruyor:
- Kırın kapısını, alın o gazeteciyi, Mehmet Baransu’yu!
Vali mırın kırın edince:
- Savcı arama izni vermiyorsa, savcıya da atın içeri... Gerekirse yasa çıkartırız.
Dinlemediniz mi?
Bir zahmet okumadınız mı?
Erdoğan’ın Müsteşarı Efkan Ala, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer’i arıyor. Yine Taraf’tan Mehmet Baransu’nun bu kez sitesinin kapatılmasını istiyor.
Acarer duraksıyor:
- Mahkeme kararı yok ama...
Efkan Ala devlet benim havasında:
- Bundan hiç çekinmeyin. Ya kardeşim, biz yasa yapan yeriz, gerekirse hangi yasa yapılıyorsa onu yapar, sizin yaptığınızı suç olmaktan çıkarırız, dedikten sonra da:
- Koca yüzde 50 oy almış partinin iradesini söylüyorum ben, boş ver gerisini, siktir et affedersin, diye ekliyor.
Dinlemediniz mi?
Okumadınız mı?
Devletin en yüksek bürokratı, Erdoğan’ın Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’yu arıyor.
Konu, 17 Aralık yolsuzluk operasyonunu gerçekleştiren şube müdürleri ve yardımcıları.
Erdoğan’ın Müsteşarı:
- O polisleri derhal açığa alın, uzaklaştırın!
İstanbul Valisi:
- Sabah yapsak olmaz mı?
Müsteşar:
- Onlar ifade mifade aldılar, o zaman bir anlamı kalmaz. Hemen toplayın, bir saat içinde yapın, geçin. (…) Ondan sonrasını siz buraya bırakın, yasa ne lazımsa çıkar kardeşim.
Hukuku ayaklar altına alan talimatlar…
Kişiye göre çıkacak yasalar…
Şimdi diyeceksiniz ki:
Bir telefonla beraat kararı bozdurup bir işadamı hakkında mahkûmiyet kararı çıkartmak isteyen, bir telefonla devlet ihalesini bir işadamından öbürüne verdiren bir Başbakan’ın Müsteşarı’ndan başka ne beklenir ki?..
Şimdi bu Müsteşar, İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturuyor.
Biliyorsunuz değil mi?
Bu sizi hiç mi rahatsız etmiyor?
Tek satır olsun yazmayacak mısınız bu konularda? Tek cümle olsun söylemeyecek misiniz?
Ben bir gazeteci olarak, entelektüelleri en azından iktidarla mesafeli ve de iktidara, güce itirazı olan insanlar olarak bilirdim.
Twitter: @HSNCML