Ne yapsanız boş, ne söyleseniz nafile.
Kimse ciddiye almaz sizi, kimse kulak vermez size.
Türkiye’nin imajı berbat çünkü.
Yerlerde sürünüyor.
Çünkü Avrupa’sında, Amerika’sında, dünyanın demokratik çevrelerinde Türkiye, sırtını demokrasiye dönmüş bir ülke.
Demokratik değerlere boş vermiş bir ülke.
Özgürlükleri umursamayan bir ülke.
Gazetecilerini, akademisyenlerini hapse atan bir ülke.
Yargı bağımsızlığını yok etmiş bir ülke.
Güçler ayrılığını çiğneyen bir ülke.
Hukukun üstünlüğünü takmayan bir ülke.
Ve Türkiye’yi bu hâle getiren, Tayyip Erdoğan’dan başkası değil.
Dünya âlem biliyor bu gerçeği.
Türkiye’nin Batı’daki imajı berbatsa, bunun tek sorumlusu var:
Tayyip Erdoğan.
Türkiye hiç bu kadar acınacak duruma düşmemişti. Demokrasi konusunda hiç bu kadar yerden yere vurulmamıştı
Avrupa’nın, Amerika’nın hangi ciddi gazetesine baksanız, hani derler ya çarşaf çarşaf, Erdoğan eleştirisi dikkati çekiyor.
Televizyonlarda Erdoğan’la dalgasını geçen videolar yayınlanıyor.
Hiç bu kadarını anımsamıyorum.
Türkiye hiç bu kadar acınacak duruma düşmemişti.
Demokrasi ve özgürlükler konusunda hiç bu kadar yerden yere vurulmamıştı.
Son olarak ABD Başkanı Obama da sözünü esirgemedi.
“Basın özgürlüğüne güçlü biçimde inanan biriyim. Hukukun üstünlüğüne, demokrasiye güçlü biçimde inanan biriyim” dedikten sonra eklemiş Başkan Obama:
“Basına karşı benimsedikleri yaklaşımın, Türkiye’yi çok rahatsız edici bir yola sürükleyebileceğine inanıyorum. Bunu Erdoğan’a söyledim.”
Devam etmiş:
“Erdoğan’a, göreve demokrasi vaadiyle geldiğini ve Türkiye’nin tarihsel olarak modernlik ve açıklıkla yan yana yer alan derin bir İslam inancının yaşandığı bir ülke olduğunu hatırlattım. Ve Erdoğan’ın enformasyonu baskılama ve demokratik tartışmayı engellemenin de dâhil bir strateji yerine, izlemesi gereken bu...”
Başkan Obama, diplomatik dilin inceliklerine de pek öyle sığınmadan Erdoğan’a demeye getiriyor ki:
- Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve özgürlükler konusunda yanlış yoldasın!
Amerikan yönetiminin ya da Avrupa Birliği başkentlerinin uzun zamandır böyle düşündükleri konusunda herhangi bir kuşku yok.
Dünya âlem biliyor bu gerçeği… Türkiye’nin Batı’daki imajı berbatsa, bunun tek sorumlusu var: Tayyip Erdoğan
Batı başkentlerinde Tayyip Erdoğan’ın üstüne çoktan beri kocaman bir çarpı işareti konmuş durumda.
Ama bu demek değil ki Avrupa’sı, Amerika’sı Türkiye’ye sırtını dönüyor, Erdoğan’la kapıları kapatıyor.
Türkiye öyle bir kenara bırakılacak bir ülke değil.
Büyük bir ülke.
Coğrafyası önemli bir ülke.
Bu nedenle Ankara’da kim oturursa otursun, Amerika, Avrupa Türkiye’ye sırtını dönmez.
Ama şunu da yazın bir kenara:
Batı’da kredisini tüketmiş bir lider olarak Erdoğan Türkiye’ye fena hâlde zarar vermeye devam ediyor.
Ekonomik istikrar açısından zarar veriyor.
Siyasal istikrar açısından zarar veriyor.
Türkiye’de bu çıplak gerçeği aklı başında herkes görüyor.
Ama çoğunluk susuyor.
Erdoğan korkusu, Saray korkusu çoğunluğu sindirmiş durumda.
İş dünyası öyle.
Yargı öyle.
Üniversite öyle.
Medya büyük ölçüde öyle.
Sesi çıkabilenlere destek hâlâ çok cılız, devede kulak.
Muhalefet etkili olamıyor.
Ama bu Saray korkusu bir gün bir yerinden yırtılacak.
Buna inanıyorum.
Bu açıdan Can Dündar-Erdem Gül davasındaki gelişmeler umut verici...
Demokrasi mücadelesi, Erdoğan’a ve Erdoğangiller’e rağmen bu memlekette de kazanacak.
Dünya nasıl despotlara kalmadıysa, Türkiye de kalmayacak.
Soru:
Cumhurbaşkan Erdoğan neden Başkan Obama’ya şöyle bir ağız dolusu one minüt çekmedi ki?
Ama Erdoğan bu, belli olmaz, bir bakarsınız Eyy Obama sesi Saray’dan duyulur.