Devlet Bahçeli, “PKK’nın Suriye’nin kuzeyinde özerk yönetim kurmasına karşı askeri güçle müdahale edin” diyor hükümete. Türkiye’de kaç kez denenen bu kanlı yolun sonucu ne oldu? PKK bitti mi? Hayır! Aksine tabanı genişledi.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşundan beri Kürtleri yok sayan politikaları iflas etti. Kuzey Irak’ta da iflas eden bu politikaların, bugünkü gibi giderse, Kuzey Suriye’de de iflas edeceği konusunda hiçbir kuşkum yok!
‘Kürt sorunu’nu oyalanmadan barışçı bir raya oturtmak zorunda Türkiye. Bu da öncelikle Kürtlerin eşit vatandaş olmalarından geçiyor. Ankara’nın çözüm projesinde bu yoksa, yazın bir kenara, bir gün PKK gitse bile yerine MKK gelir.
Ankara, demokratikleşme konusunda ipe un sermeye devam ederse, dış politika açısından bölgede nasıl taca çıkmaya başladıysa, Kürtler bakımından da taca çıkabilir. Türkiye Kürtler için cazibe merkezi oldukça rahatlar.
Devlet Bahçeli, hangi aklı veriyor hükümete? “Alın orduyu, girin Suriye’nin kuzeyine ve PKK’yı temizleyin!” diyor MHP lideri, “PKK’nın Suriye’nin kuzeyinde özerk yönetim kurmasına karşı askeri güçle müdahale edin.”
Elinde sadece çekiç olan, her şeyi çivi gibi görürmüş...
Devlet Bahçeli de öyle.
Kim bilir, belki sadece kan üzerinden siyaset yapmayı tek yol bellediği için öyle...
Ama bu bir çıkmaz yol!
Üstelik kan ve gözyaşının oluk gibi akıtıldığı bir çıkmaz yol...
Türkiye’de kaç kez denendi bu kanlı yol...
1980’lerin sonundan 1990’lı yıllara kadar Irak’ın kuzeyi Türk ordusunun arka bahçesi gibiydi. Sıcak takip diye, sandviç operasyonu diye Irak Kürdistanı’nda PKK karadan, havadan sürekli kıskaç altına alınmak istendi. Hatta arada bir Talabani’yle Barzani’nin gönülsüz destekleri bile sağlandı bu operasyonlar sırasında.
Kanlı siyaset PKK’yı küçültmedi, büyüttü...
Ayrıca yalnız Kuzey Irak’ta değil, 1990’ların Güneydoğusu’nda da Devlet Bahçeli’nin bugün hala istediklerinin belki çok daha fazlası yapıldı.
Köyler yakıldı yıkıldı, köyler zorla boşaltıldı. Yüzbinlerce Kürt köylüsü evinden barkından oldu. Devlet hukuk dışına çıktı. ‘Faili meçhuller’le kirli savaş yürütüldü. Dağdan her gün ölüm haberleri geldi.
Sonuç ne oldu?..
PKK bitti mi?..
Bütün bu yıllar içinde yaşanmış olan acılar PKK’yı küçültmedi, büyüttü. Toplumsal ve siyasal tabanı genişledi. Yüzde 10 barajına rağmen 30’un üzerinde milletvekili var bugün BDP’nin. Ayrıca 100 belediye de onların. Neredeyse iki Kürt seçmeninden birinin oyunu alabiliyor BDP...
Kürtleri yok sayan politikanın iflası
Bu yalın gerçeği göremiyor mu Devlet Bahçeli? Bugün hâlâ daha çok kan göz yaşını ne diye talep ediyor ki? Bunun kendisine oy getireceğini sandığı için mi? Kan üzerinden siyaset merakı bu yüzden mi?
Bakın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşundan beri Kürtleri yok sayan politikaları iflas etmiştir. Bu politikalar Kuzey Irak’ta da iflas etmiştir. Eğer bugünkü gibi giderse, Kuzey Suriye’de de iflas edeceği konusunda herhangi bir kuşkum yoktur.
Devlet Bahçeli’yi geçiyorum.
Erdoğan’ın oyun stili güven vermiyor...
Şimdi Tayyip Erdoğan var, top onun ayağında kaç yıldır. Ama çok fazla top çeviriyor. Bazen gol atacakmış gibi bir atak geliştirirken, birden geri basıyor.
Bir başka deyişle:
Bir adım ileri, iki adım geri...
Tayyip Erdoğan’ın Kürt sorunuyla ilgili son derece istikrarsız bir oyunu var. Hiç güven vermeyen bir oyun stili bu...
Çünkü Erdoğan’ın genlerinde de, birinci sınıf demokrasiden çok muhafazakarlık, milliyetçilik ağır basıyor.
Bu milliyetçi muhafazakarlık, çözüm süreci konusunda ona sürekli köstek oluyor. Erdoğan, 2014 ve 2015 seçimleri yaklaştıkça, demokratikleşme alanında her geçen gün daha fazla ipe un seriyor. Batıdaki oylar için Türklerin psikolojisini idare edeceğim derken, çoktandır Kürt sorunu bile diyemiyor artık.
Devlet Bahçeli de belki bunun için daha fazla kan ve gözyaşı istiyor, oyları Tayyip Erdoğan’a kaçmasın diye...
İnşallah bu yüzden Erdoğan da, Mart ayındaki yerel seçim kampanyası yaklaşırken, bundan önce yaptığı gibi, ‘yağlı urgan’la seçim meydanlarına çıkıp, “Ben olsam asardım!” diye kükremeye başlamaz...
Eşit vatandaşlık şart!
Sözü uzatmak istemiyorum.
‘Kürt sorunu’nu oyalanmadan barışçı bir raya oturtmak ve çözmek zorunda Türkiye.
Bu da öncelikle Kürtlerin eşit vatandaş olmalarından geçiyor. Bu inkar edildiği içindir ki, bugünlere kadar böylesine büyük acılar yaşanmıştır; Türkiye bu nedenledir ki, maddi ve manevi açıdan büyük bir bedel ödemiştir.
Eşit vatandaşlığı öngörmeyen bir ‘nihai oyun’dan yoksun bir çözüm projesi ise başarısızlığa mahkumdur. Ankara’daki muktedirler, bu noktayı hiç göz ardı etmesinler.
PKK gider MKK gelir!
Yoksa yazın bir kenara:
Kürt sorununun çözüm yolunda bir gün PKK da gidebilir ama yerine MKK gelir.
Çünkü esas mesele, Kürt sorununu eşit vatandaşlık temelinde barışçı bir çözüm rayına oturtmaktır.
Ankara böyle giderse, Kürtler konusunda taca çıkabilir.
Lütfen, bunu da yazın bir kenara.
Türkiye nasıl dış politika açısından bölgede taca çıkmaya başladıysa, demokratikleşme konusunda böyle ipe un sermeye devam ederse bölge Kürtleri bakımından da taca çıkabilir. (Belki İngilizce deyişle irrelevant hale gelebilir.)
Bu konuyla bağlantılı sayılabilecek ilginç bir yazıyı dün Murat Yetkin Radikal’deki köşesinde yazdı.
‘Kürtler birleşiyor’
Murat Yetkin’in şu satırlarının altını çizmekte yarar olabilir:
“Uluslararası bir Kürt konferansı için hazırlık toplantıları Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) merkezi Erbil’de, KYB Başkanı Mesud Barzani ev sahipliğinde başladı.
Sorun şu ki, Kürt sorunu giderek daha çok uluslararası nitelik kazanırken, PKK da hem Türkiye’de hem de bölgede giderek zemin kazanıyor. Öcalan ve Kandil Ankara’yla kötü polis-daha kötü polis oynamaya çalıştıkça Başbakan Erdoğan’ın işi daha da zorlaşıyor.
Kürtler nihai hedeflerini saklamıyor: Kürtlerin bağımsızlığı davası. Toprak bütünlüğü olmazsa, Schengen anlaşması türünden geçirgen sınırlar modeli, bugün olmazsa yarın.
Nihai adım böyleyken sıradaki adım ne olacak? İşte o, Erbil konferansında konuşulacak.
Yakın zamana dek Kürtler ayrı telden çalarken Türkiye, İran, Irak, Suriye onlara karşı birleşiyordu. Şimdi dört hükümet ayrı telden çalıyor, Kürtler birleşiyor.
Belki de bölge tarihinde ilk kez görülen bu durum, işin içine petrol ve gaz da girdiği düşünülürse, bölgedeki siyasi dengeleri değiştirebilir.”
Murat Yetkin’in bazı satırları böyle.
Türkiye’yi Kürtler için cazibe merkezi yapmak
Benim son sözüme gelince, şöyle:
Türkiye içeride demokrasi ipine ne kadar sıkı sarılabilir ve birinci sınıf demokrasiyle bölge Kürtleri için, bir zamanlar Turgut Özal’ın düşündüğü gibi, ne kadar çok cazibe merkezi olabilirse o kadar rahatlar, büyür ve önü açılır.
Twitter: @HSNCML