27 Aralık 2019

Erdoğan'a karşı demokrasiye geçiş programı...

Selahattin Demirtaş: Muhalefet, Erdoğan'a karşı ortak bir demokrasi programıyla sahneye çıkmalıdır

Muhalefet partileri...
CHP... HDP... İyi Parti... Saadet Partisi... Gelecek Partisi... Ve Ali Babacan'ın kurulmakta olan partisi...
Hepsi Erdoğan'a karşı...
Hepsi başkanlık sistemine karşı...
Hepsi parlamenter sistemden yana...
Hepsinin programlarında demokrasi, hukuk devleti, güçler ayrılığı yazıyor kağıt üstünde...
Muhalefet ne yapmalı?
Erdoğan'ı memleketin tepesinden uzaklaştırmanın birinci adımı, tüm muhalefetin ortak bir demokrasi programı üstünde uzlaşmasıdır.
Selahattin Demirtaş'ın Edirne hapishanesinden açıkladığı gibi: 

AKP bitmiş, tükenmiş bir partidir.
Bence tüm muhalefet bir araya
gelerek, gelecekte ülkenin
nasıl toparlanacağını,
yaraların nasıl sarılacağını
tartışıp ortak bir demokrasi
programıyla toplumun
karşısına çıkmalıdır.
AKP’nin zulme varan
politikalarına karşı
etkili bir şekilde mücadele etmek
ve yarınlara dair umudu
somutlaştırmak için bu elzemdir.

Demirtaş haklı.
Erdoğan'ın Başkanlık koltuğuna veda ettirilmesinin birinci adımı, muhalefetin ortak bir demokrasiye geçiş programı üzerinde uzlaşmasından geçiyor.
Ama bu adım yeterli değil.
Ön koşul niteliğinde bir adım daha var:
Muhalefetin cumhurbaşkanı adayı üzerinde anlaşması...
Bu iki adımda, yani demokrasiye geçiş programı ve cumhurbaşkanı adayı üzerinde uzlaşma olmadan Erdoğan'a kapıyı göstermek mümkün olamayacak.
Ve burada arabayı atın önüne koymaktan özenle kaçınmak gerekiyor, bir başka deyişle:
Önce demokrasi programı...
Sonra ortak aday...
Daha işin başında 'cumhurbaşkanı adayı'nı gündeme taşımak işi fazlasıyla zora sokabilir.
Elbette hiç akıldan çıkarmamak lazım.
Erdoğan, kendisini iktidar koltuğundan etmek için kurulacak bir 'muhalefet bloku'nu ya da 'demokrasi koalisyonu'nu parçalamak, dağıtmak, etkisiz kılmak için içte ve dışta elinden geleni ardına koymayacaktır.
Özellikle CHP ile HDP'yi, CHP ile İyi Parti'yi birbirine düşürmenin ince ve kalın yollarını zorlayacak, her türlü provokatif ve kışkırtıcı oyunları sahneleyecektir.
Başarılı olabilir mi?
Pek ihtimal veremiyorum.
Çünkü, bütün muhalefet partilerinin üstünde anlaştıkları bir nokta epeyce belirgin:            

Türkiye'nin bir numaralı
sorunu Erdoğan'dır! 

Bu konuda bir uzlaşma varsa, bundan sonrası gelebilir.
Demin belirttiğim gibi, önce yapılacak iş demokrasiye geçiş programı üzerinde, kapalı kapılar arkasında ve liderlerin nezaretinde çalışmaya başlamaktır. (Ve kapalı kapılar arkasındaki böyle bir sürece kim önayak olabilir, kim liderlik yapabilir deyince, benim gördüğüm kadarıyla Kemal Kılıçdaroğlu ismi öne çıkıyor.)
2018 yılı 24 Haziran tarihindeki cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde benzer çalışmalar yapılmış ama başarısız olmuştu.
O deneyimden çıkarılacak dersler, bu seferki demokrasiye geçişin yolunu aydınlatabilir.
İnsan iyimser olmak istiyor.
Bu açıdan, Ali Babacan'ın T24'de Şirin Payzın'a söyledikleri umut verici:

Memlekete baktıkça içim kan ağlıyor, yeni bir tek adam partisine ihtiyaç yok.
Başkanlık sistemi, içte de dışta da barış getirmedi,
bu sistem Türkiye için çalışmıyor, çözüm üretmiyor.
Biz güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunuyoruz.
Her gösteri, her düşünce, her
sesini çıkaran düşman değil.
İfade ve gösteri özgürlüğüne tehdit var Türkiye'de.
İnsanlar her bir araya geldiğinde, 'devleti yıkmak istiyor' denemez.                
Her farklı düşünene
'sen hainsin, sen beni devirmeye
çalışıyorsun' denemez,
böyle bir şey yok.
Baskı rejiminde grinin tonları var.               
Allah korusun, 
bunun daha koyu tonları da var, siyah noktası da
var, daha orada değiliz ama
beyaza dönmek zorundayız.
Trendler tehlikeli...

Yazarın Diğer Yazıları

Terör ve şiddete lanet olsun!

TUSAŞ'a dönük terör eylemini lanetliyorum, silah ve şiddet çıkmaz yoldur!

Açık mektup!

Özgür Özel'e, Ekrem İmamoğlu'na, Kemal Kılıçdaroğlu'na, Mansur Yavaş'a, bütün CHP'ye açık mektup ya da bir çağrı yazısı...

"
"