İstanbul’da bir işadamı.
Bir imar meselesi var.
Ama bir türlü halledemiyor.
Halledemezse, iflas edecek.
Satın aldığı arazi imara kapalı.
Ne yapsa açtıramıyor.
İmara açma kararı SİT Komisyonu’nda.
Karar iki yıl boyunca çıkmıyor.
İşadamı iflasın eşiğine geliyor.
Adamın canına tak edince, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’a ulaşmaya çalışıyor.
Bu da olmuyor.
Bunun üzerine bir başka yol deniyor.
Eşi, Emine Erdoğan’a gidiyor.
Ve sorun çözülüyor.
Yani izin çıkıyor.
İstanbul Sarıyer’deki arazileri için iki yıl boyunca çıkmayan imara açma kararı, Emine Hanım’ın devreye girmesiyle veriliyor.
Aykut Küçükkaya’nın bu haberi Cumhuriyet’te manşet oldu.
Emine Erdoğan’ın bir işadamının imar izni konusunda devreye girmiş olmasına ilişkin haber ertesi gün dönemin Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın, Emine Hanım itirafı başlığı altında verilen açıklamalarıyla da doğrulandı.
Bayraktar’ın, Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer’in ikinci günkü manşet haberinde yer alan açıklamaları samimiydi:
NİYE BULAMASIN
BAŞBAKAN’IN HANIMI'NI?
İstanbul'da aldığı araziye imar izni çıkmayınca iflasın eşiğine gelen işadamı Emine Erdoğan'a ulaşıyor ve sorun çözülüyor
Adama iki sene kurullarda imar izni için işkence çektirmişler.
Canına tak demiş...
Gitmiş Başbakan’ın Hanımı’nı bulmuş…
Adama gına gelmiş…
İflas edecek.
Niye bulmasın Emine Hanım’ı?..
Bu da Türkiye’de bürokrasinin halini gösteriyor.
İşin doğrusu Avrupa gibi olmalı.
Herkesin işi çözülmeli.
Kimse gidip işini yukarıdan çözmeye kalkmamalı.
ADAMCAĞIZ
ARAZİYİ ALMIŞ AMA…
Adamcağız bu araziyi almış.
İsmi Mahmut mu, Mehmet mi, almış.
Ben adamı tanımıyorum hiç.
Ama meselesini çok iyi hatırlıyorum.
Adama iki sene işkence çektirmişler.
Onun da canına tak etmiş, gitmiş Başbakan’ın Hanımı’nı bulmuş…
Bana şikâyeti ilettiler, bu ‘olacak bir iş’diye.
Bunu Başbakan takip ediyor.
Ben de, ‘Niye yapmıyorsunuz?’ diye bürokratlarıma soruyorum.
Ama kesinlikle ‘haksız, hukuksuz imar hakkı verin’ diye değil.
Ben adamı tanımam bilmem.
İşi yürümeyince gidip şikâyet etmiş.
ADAMA GINA GELMİŞ…
Kısırkaya imara açılmış.
Etrafında, her tarafta var.
Buna imar vermemişiz.
SİT Komisyonu’nda bekliyor.
Hakikaten iflas ediyordu.
İşini yapamayınca adam ne yapar?
Adamın olacak işi olmayınca ne yapsın?
SİT alanında komisyona giriyor.
Bir türlü çıkartmıyorlar.
Sarıyer Gümüşdere Kısırkaya bölgesinde çıkmıyordu.
Çıkmayınca adama gına gelmiş.
Adamın eşinin gidip Başbakan’ın Hanımı’nı bulduğunu duymuştuk o zaman.
İŞADAMI NİYE BULAMASIN
EMİNE HANIM’I?..
Dönemin Şehircilik Bakanı Bayraktar, 'Adama iki sene işkence çektirmişler. Canına tak etmiş, gitmiş Başbakan’ın Hanımı’nı bulmuş' diyor
İşadamı niye bulamasın Emine Hanım’ı?
Gidip belediye başkanı ya da karısını bulamıyorlar mı?
Kaymakamı, valiyi bulmuyorlar mı?
Bakanlıkta işi olmayan da gidip Başbakan’ın Hanımı’nı bulmuş…
Başka bir alakası yok.
İşini yaptıramayınca onu bulmuş.
Genel Müdürlüğe gitmiş, oraya, buraya gitmiş.
Bana gelmişse randevu alamamış.
Gına gelmiş adama.
Hanımı, Başbakan’ın Hanımı’nı tanıyor.
Adam yanık yanık dolaşmış…
Haklıysa yardımcı olmak lazım buna.
Sonrasında bu adamın işi oldu, kuruldan geçti diye biliyorum.
EMİNE HANIM’IN İŞ TAKİBİ…
Bayraktar’ın ‘Emine Hanım itirafı’ ya da iş takibi sizi hiç rahatsız etmedi mi, etmiyor mu? Öyleyse, yeni Türkiye bu olmalı!
Bu bir iş takibi değil mi?
Üstelik Başbakan’ın eşinin devreye girmesiyle gerçekleşen bir iş takibi değil mi?
Demokrasilerde böylesine bir iş takibi medyada, kamuoyunda kıyamet koparmaz mı?
Amerika’da, Avrupa’da olsa, yer yerinden oynamaz mı?
Batı demokrasilerinde bundan çok daha hafif olaylarda siyaset kurumu karışmadı mı?
Tepelerde istifalar yaşanmadı mı?
Yargı yolları açılmadı mı?
Şimdi örneklere girmek istemiyorum.
Bizde kaç gündür çıt çıkmıyor.
Büyük medya sağır!
Gerçekten yazık.
Bir sorum var:
Emine Hanım itirafı sizi hiç rahatsız etmedi mi?
Etmiyor mu?..
Öyleyse, yeni Türkiye bu olmalı!