NEW YORK
Kül rengi bir sabaha daha uyandım.
Yağmur yağıyor.
Kasvetli bir hava.
Kaç zamandır kötü haberlerle uyanıyorum.
Bir gün Cumhuriyet’çiler hapse atılıyor.
Ertesi gün HDP’liler...
New York’a geliyorum, yine değişmiyor.
Bu sefer de Trump kâbusu...
Kurtuluş yok mu kötü haberden?
Alın yazısı mı?
Hiç güzel bir haberle uyanamayacak mıyım?
Öylesine kötü bir dönemden geçiyoruz ki.
New York Times başyazısını şöyle noktalamış:
Amerika
uçurumun
kenarında!
The Guardian’ın başyazısı da farklı değil:
Dünya için
karanlık bir gün!
Cumhuriyetçi ve Demokrat elitler, bu ‘isyanı’ tam okuyamadı
New York Times’dan Thomas Friedman’ın son pragrafı şöyle:
Son derece üzgünüm.
Ülkem için korkuyorum.
Ülkemin birliği
için korkuyorum.
Ve kendimi ilk kez,
kendi memleketimde
evsiz hissediyorum.
New York Times’ın Nobel Ekonomi Ödüllü yazarı Paul Krugman, özellikle ekonomiye ilişkin felaketi şöyle özetliyor:
Amerika için bir felaket!
Piyasalar
ne zaman toparlanırdiye sorarsanız,
aklıma ilk gelen yanıt,
hiçbir zaman olabilir.
Dünyanın en önemli
ekonomisi,
yanlış insanlara danışan
cahil bir adamın
eline geçiyor.
Üstelik dünya ekonomisinin
sekiz yıllık
feci bir mali krizden
henüz tam olarak
kurtulamadığı,
kırılgan bir dönemde
oluyor bu...
Peki, böylesine felaket bir adam, kadın düşmanı, Müslüman düşmanı, göçmen düşmanı, entelektüel düşmanı, demokrasi düşmanı, ırkçı ve cahil bir adam nasıl oldu da Başkan seçildi?
Nasıl oldu da yalnız Clinton’la Demokratları değil, aynı zamanda Cumhuriyetçileri de büyük bir yenilgiye uğrattı?
Üçüncü parti tartışmalarını daha da sıcak hale getirdi, nasıl oldu bütün bunlar?
Dünkü yazımda da bu soruları kısaca yanıtlamaya çalıştım.
Amerikan elitleri, sistemin çözüm değil sorun ürettiğini, teklemeye başladığını göremediler.
Siyasal sistemi de, ekonomik yapıyı da buna göre iyileştiremediler, reform yapamadılar.
Sekiz yıl süren derin mali kriz de gözlerini tam açamadı.
Eşitsizlik, yoksulluk, adaletsizlik, işsizlik karşısında sistemin kilitlenmesi, geniş yığınlarda büyük bir memnuniyetsizliğe yol açtı.
Kitleler Washington’a kızıyordu.
Clinton’lar dahil Washington’luları kendi rahatlarına düşkün kibirli elitler olarak görüyorlardı.
Böylece olan oldu!
Kurulu düzen’e karşı dipten bir isyan dalgası kabarmaya başladı.
Cumhuriyetçi ve Demokrat elitler, bu ‘isyanı’ tam okuyamadı.
İşte Trump’ın uğursuz başarısı, bu isyanın ‘liderliği’ne soyunmasından kaynaklandı.
‘Dipten gelen dalga’nın tepesine olanca popülistliğiyle oturup, kitlelerin en ilkel duygularını sömürerek, elitlerin şaşkın bakışları arasında Beyaz Saray’ı ele geçirdi.
Ele geçirdi de ne olacak?
Çözüm reçeteleri mi var?
Sistemi yenileyecek bir vizyona mı sahip ?
Sorun değil çözüm üretecek mekanizmaları öngören tasarıları mı var?
Hayır, hiçbiri yok.
Sadece laf salatası var Trump’ın kendi gündeminde, ülkesini ve dünyayı ateşe atabilecek bir sürü içi boş laf salatası...
İşte bunun içindir ki, New York Times, Amerika’nın uçurumun kenarında olduğunu yazıyor.
Guardian, dünya için karanlık bir gün diyor.
Amerika’da Trump’ı bir kâbus olarak görenler bugün tam bir şok yaşıyorlar.
Cüneyt Özdemir’in gönderdiği fotoğrafa bakıyorum.
Genç bir kadın, Washington Square’in ortasında dimdik duruyor, elindeki pankartta şunlar yazılı:
Bir kadınım,
korkuyorum
ve çok üzgünüm!
Dünkü yazımın başlığında dediğim gibi:
Dünya bugün artık çok daha tehlikeli!