04 Mart 2016

Demek, Erdoğan için de demokrasi bir 'ara istasyon'muş...

Tıpkı Hitler gibi, Putin gibi, Chavez gibi...

Avrupa’da, Amerika’da ve dünyanın demokratik çevrelerinde Türkiye’nin imajı dökülüyor.
Tek kelimeyle berbat.
Neden mi?
Tabii Erdoğan yüzünden.
Erdoğan yüzünden Türkiye’nin demokrasi ve hukuk çıtası yerlerde sürünüyor, özellikle Batı’daki imajı gitgide kötüleşiyor.
Belki artık bundan daha kötüsü olamaz denecek bir noktaya gelmiş durumdayız.
Washington Post’un geçen günkü “Amerikan seçmeni, Trump’ın demokrasiye saldırısını ödüllendirmemeli” başlığını taşıyan başyazısında şu satırlar vardı:

Otoriter liderlerin seçim sandığı yoluyla iktidarı ele geçirebileceğini anlamak için tarihteki en meşhur örneği Adolf Hitler’e kadar geri gitmeye gerek yok.
Bugünün dünyasında seçilmiş liderlerin iktidarı ele geçirdikten sonra tüm yetkiyi ellerinde toplamaları olağan hale geldi. Rusya’da Vladimir Putin, Venezuela’da  Hugo Chávez, Uganda’da Yoweri Museveni, Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan... Hepsi de iktidar olduklarında muhalefeti kısıtlamanın, medyayı susturmanın ve güçler ayrılığını erozyona uğratmanın yolunu buldu.

Washington Post’un başyazısından: Otoriter liderlerin seçimle iktidarı ele geçirebileceğini anlamak için Hitler’e gitmeye gerek yok; Putin, Chavez, Erdoğan var.

 

Erdoğan, AB’ye tam üyelik müzakereleri başladığında Batı için demokrasi oyununu kuralına göre oynayan bir Müslüman liderdi, bugün ise tam tersi...

Erdoğan isminin kimlerle birlikte anıldığını görüyor musunuz?
Hitler...
Putin...
Chavez...
Museveni...
Türkiye, askeri darbe dönemleri dışında hiç böylesine hazin bir duruma düşmemişti.
Ne yazık ki öyle.
Türkiye buna layık değil.
Washington Post dahil Batı dünyasının neredeyse önde gelen tüm gazeteleri Erdoğan’la AKP iktidarını desteklemişlerdi.
Erdoğan-Gül ikilisinin AB yolunu açma çabaları, bu yolda attıkları demokratikleşme adımları, ‘askeri vesayet’e karşı mücadeleleri Batı medyası tarafından alkışlanmıştı.
Türkiye, İslam’la demokrasinin bir arada yaşayabileceğini gösteren bir model olarak sunulmuştu İslam dünyasına...
Bunlar, Erdoğan’ın Milli Görüş gömleğini sırtından çıkardığını söylediği, “Hasan Cemal’in değişmeye hakkı var da benim yok mu?” demecinin Milliyet’in manşetine oturduğu zamanlardı.
Avrupa Birliği’yle tam üyelik müzakerelerinin resmen başladığı o yıllarda Erdoğan, demokrasi oyununu kuralına göre oynayan bir Müslüman liderdi, Batı medyasının gözünde.
Bugün ise tam tersi.
Erdoğan bir tiran, bir despot olarak görülüyor.
Erdoğan adı bugün artık oyunun kurallarını çiğneyen bir lider olarak Putinlerle, Chavezlerle birlikte anılıyor.
Şaşırtıcı değil.
Anayasa Mahkemesi kararına uymuyorum diyerek hukuk devletini çökerten o çünkü...
Yargı bağımsızlığını tanımayan o çünkü...
Güçler ayrılığını tanımayan o çünkü...
İfade özgürlüğü, akademik özgürlükleri hiçe sayan o çünkü...
Düğmeye basıp savcılara talimat yağdıran o çünkü...
Anayasa Mahkemesi, Merkez Bankası, TÜSİAD başkanlarını hain ilan edebilen o çünkü...
Gazetecileri hain, casus ilan eden o çünkü...
Bakın, nasıl bir Türkiye’de yaşıyoruz:
Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi’nin bildirisine imza atan akademisyenlerden 505’i hakkında üniversite yönetimleri tarafından soruşturma açılmış durumda.
37 akademisyenin görevine son verildi.
Cumhuriyet’ten Seyhan Avşar’ın haberine göre, kamu üniversitelerinde 440 akademisyen hakkında idari soruşturma açıldı, 27 akademisyen görevden uzaklaştırıldı.
Vakıf üniversitelerinde ise 65 akademisyene idari ve adli soruşturma açıldı, 10 akademisyen de görevden alındı.
Düzce Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Latife Akyüz, bildiriye imza atarak barış istediklerini belirterek şöyle diyor:
“Bu ülkede 7 Haziran seçimlerinden sonra başlatılan saldırılarda artık nefes alamaz duruma gelmiştik. Biz bildiride ‘barış olsun, çözüm sürecine geri dönülsün, insanlar, çocuklar ölmesin’ istedik. Her birimizden tek tek imzalarımızı çekmemiz istendi. Baskı gördük. Gözaltına alındık. Hakkımızda yakalama kararları çıktı. Ama geri adım atmadık, atmayacağız.”
Erdoğan’ın bir barış bildirisine imza koyan 1128 akademisyeni güruh, alçak, hain ilan ettiği, YÖK’ü, yargıyı harekete geçirdiği bir ülkede artık demokrasiden söz edilebilir mi?
Akademik özgürlükten, gerçek bir üniversiteden söz edilebilir mi?
İfade özgürlüğünden söz edilebilir mi?
Hukukun üstünlüğünden söz edilebilir mi?
Evet, Erdoğan başlangıçta oyunu kuralına göre oynadı, halkın oyuyla iktidara tırmandı.
Ama iktidara yerleştikçe, oyunun kurallarını birer birer çiğnemeye, tek adam olmaya yöneldi.
Demek ki Hitler gibi, Putin gibi, Chavez gibi Erdoğan için de demokrasi bir 'ara istasyon'muş...

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"