Sayın Başbakan; Biz değil, maalesef sizsiniz hâlâ ‘Eski Türkiye’nin yollarını arşınlayan... Tekrarlamakta belki yarar olabilir: ‘Ankaralılaşmak’tan, ‘devletleşmek’ten kurtulmadan 'Yeni Türkiye' lafta kalmaya devam eder gider.
‘Askeri otorite’nin ‘sivil otorite’ye tabi kılınmasıyla, yani ‘askeri vesayet’in büyük ölçüde tasfiyesiyle sandık dışı yollar da geçmişte kaldı. Bu süreçte hiç kuşkusuz AK Parti iktidarının, Erdoğan-Gül ikilisinin demokrasiden yana hamleleri unutulmayacak.
Ama unutmayalım: ‘Eski Türkiye’ sadece ‘sandık dışı yollar’dan, ‘darbecilik’ten ibaret değil. Demokrasiden asker freni çekildi diye bu ülke 'yeni' sıfatını kazanmadı. Çünkü ‘Eski Türkiye’nin demokrasiyle bağdaşmayan bazı kötü alışkanlıkları bugün de sürüyor.
Eski Türkiye, Yeni Türkiye...
90 kuşağı’nın Gezi Parkı direnişiyle birlikte eski nedir, yeni nedir yine tartışmaya başladık.
Aslında güncelliğini hiç kaybetmeyen bir tartışma bu. Demokrasinin geleceği açısından da sağlıklı bir işaret sayılabilir. Ama yerli yerine oturtulması şartıyla...
İktidar çevrelerine göre, Gezi Parkı direnişi bir komplo. Bazı karanlık iç ve dış mihraklar, seçimle yıkılmayacağı anlaşılan Tayyip Erdoğan’ı sandık dışı yollardan devirmenin tezgâhlarını kuruyor.
Her şey bu kadar basit yani.
Bu tezgâhın farkında olmayanlar da, ‘Eski Türkiye’nin oyununa gelmiş oluyorlar. Zorlama bir bakış açısı.
Darbeyle devirmek tarih oldu!
Sandık dışı yollardan, yani ‘asker’le, ‘darbe’yle iktidar devirmek, evet, ‘Eski Türkiye’de kaldı, tarih oldu artık. Bugün tersini öne sürmenin herhangi bir inandırıcılığı yok.
Böyle olduğu için de, Başbakan Erdoğan dahil Gezi Parkı direnişini itibarsızlaştırmak isteyen iktidar çevreleri, tüm çabalarına rağmen bu sandık dışı yollar edebiyatını geçerli kılamadılar.
2000’li yılların başında, 2003’de, 2004’de, 2007’de, hatta AK Parti’yi kapatma davasının açıldığı 2008’de durumlar elbette farklıydı. O ‘Eski Türkiye’de sandık dışı yollar zorlanmış ama açılamamıştı.
‘Askeri otorite’nin seçilmiş ‘sivil otorite’ye tabi kılınmasıyla, yani ‘askeri vesayet’in büyük ölçüde tasfiyesiyle, sandık dışı yollar da geçmişte kalmış oldu.
Bu süreçte hiç kuşkusuz AK Parti iktidarının, Erdoğan-Gül ikilisinin demokrasiden yana hamleleri unutulmayacak.
Mesele sadece darbecilik değil!
Şu noktayı da unutmamak lazım:
‘Eski Türkiye’ sadece ‘sandık dışı yollar’dan ya da ‘darbecilik’ten, ‘cuntacılık’tan ibaret değil. Demokrasiden asker freni çekildi diye bu ülke yeni sıfatını kazanmış değil.
Çünkü ‘Eski Türkiye’nin demokrasiyle bağdaşmayan bazı kötü alışkanlıkları, hastalıkları bugün de devam ediyor.
1950’lerde, 1960’larda, 1970’lerde, 1980’lerde ‘Eski Türkiye’nin muhafazakâr, sağcı siyasetçileri demokrasiyi sadece ‘seçim sandığı’ndan ibaret görürlerdi. Çoğunluğu her şey sanırlardı.
Demokrasilerin asıl azınlıkları, farklılıkları koruyan rejimler olduğunu gözardı ederlerdi. Demokrasiyi hep kendileri için isterlerdi. Başkaları için hak ve özgürlükleri es geçerlerdi.
Onların bu anlayışsızlığı, Türkiye’yi birinci sınıf demokrasi ve birinci sınıf hukuk devleti olmaktan her zaman uzak tuttu.
Dün öyleydi ama bugün acaba ne kadar farklı sorusu haklılığını koruyor.
Eski Türkiye direniyor!
Darbeler ve sandık dışı yollar dönemi noktalanmış olsa da, Eski Türkiye ne yazık ki hâlâ ayak diretiyor.
Yeni Türkiye ancak seçim sandığını demokrasi sanan, demokrasi için tek yol sanan zihniyetin tarih olmasıyla gerçekleşir.
Yeni Türkiye ancak sandıktan çıkan çoğunluğun her şeye kadir olamayacağını anlamakla gerçekleşir.
Yeni Türkiye ancak hapiste hiç gazeteci kalmayınca gerçekleşir.
Yeni Türkiye ancak ifade özgürlüğü tam olunca, Fazıl Say’lara da, Sevan Nişanyan’lara da fikirlerinden dolayı dava açılmadığı zaman gerçekleşir.
Yeni Türkiye ancak başbakanlar uzun kollarını medyadan çekince gerçekleşir.
Yeni Türkiye ancak iktidarların hoşuna gitmeyen seslerin de çıktığı medya düzeniyle gerçekleşir, (Doğan Akın-Murat Sabuncu’nun devletin el koymasından hemen sonra SkyTürk’teki programlarına son verilmesiyle değil).
Yeni Türkiye ancak...
Yeni Türkiye ancak başbakanların ucube dediği heykeller yıkılamadığı zaman gerçekleşir.
Yeni Türkiye ancak başbakanlar içki içene alkolik, gösteri yapana çapulcu diyemediği, demediği zaman gerçekleşir.
Yeni Türkiye ancak başbakanların kendi ‘hayat tarz’larını, ‘kendi ahlak’ anlayışlarını bütün topluma tepeden dayatmaya kalkışmadıkları zaman gerçekleşir.
Yeni Türkiye ancak ‘endişeli modernler’in de, ‘endişeli muhafazakârlar'ın da huzur içinde yaşayabildikleri zaman gerçekleşir.
Yeni Türkiye ancak kimsenin ‘başörtüsü’ne de, kimsenin ‘içkisi’ne de, kimsenin ‘öpüşmesi’ne de müdahale edilmediği zaman gerçekleşir.
Erdoğan ve Ankaralılaşmak!
Yeni Türkiye ancak gösteri hakkını kullananların acımasızca polis dayağına çekilmediği, biber gazı yağmuruna tutulmadığı zaman gerçekleşir.
Yeni Türkiye ancak Gezi Parkı direnişi nedeniyle siyasal iktidarın göstermiş olduğu tahammülsüzlük, hoşgörüsüzlük, hoyratlık sona erdiği zaman gerçekleşir.
Yeni Türkiye ancak Alevilerin istek ve duyarlılıklarının devletçe kabulüyle gerçekleşir.
Yeni Türkiye ancak Kürtlerin vatandaş olarak eşitliğinin güvence altına alınmasıyla gerçekleşir.
Sayın Başbakan;
Biz değil, maalesef sizsiniz hâlâ ‘Eski Türkiye’nin yollarını arşınlayan... Belki tekrarlamakta yarar olabilir:
‘Ankaralılaşmak’tan, ‘devletleşmek’ten kurtulmadan Yeni Türkiye lafta kalmaya devam eder gider.
İyi pazarlar!
Twitter: @HSNCML