"Burada bir zamanlar Berlin'in ilk Yahudi yaşlılar evi vardı. Gestapo 1942'de bu evi Yahudiler için bir toplama merkezi yaptı. Bu merkezden küçücük çocuktan en yaşlısına kadar 55 bin Berlinli Yahudi, Auschwitz ve Theresienstadt toplama kamplarına götürüldü, hunharca katledildi.
Bunu hiç unutma!
Savaşı mahkûm et!
Barışı savun…"
Berlin, 24 Ocak 2018
Çok katlı büyük bir binanın resepsiyonu, Almanca soruyorum:
- Özgürüz bürosu?
Bakıyor.
- Türk gazeteciler?
Yine ses yok.
- Can Dündar?
Çevremi bir anda dört kişi sarıyor, boylu poslu sakallı adamlar.
Anlıyorum, Can'ın Alman korumaları. Hâller tedirgin, bakışlar sorgulayıcı.
Can Dündar'a geldim, arkadaşıyım, deyince hep birlikte asansöre doluşuyoruz.
Sevgili Can, 'suikast timleri'yle ilgili duyumlar sonrasında Alman devletinin verdiği dört yakın korumayla böyle yaşıyor.
Cengiz Çandar'la buluşuyoruz.
Cengo'yu da özlemişim.
Berlin sokaklarında Hitler Almanyası'nın izlerini sürerek dolaşıyoruz.
Zaten ne zaman Almanya'ya gelsem, başka türlüsü olmaz. Hitler dönemi, Naziler peşimi bırakmaz.
Cengo bana bazı evlerin önünde, kaldırım taşlarının üstüne çakılmış pirinç levhaları gösteriyor.
Kathe Simonsohn
bu evde yaşadı,
1891 doğumlu,
11 Temmuz 1942'de tehcir edildi,
Auschwitz'de katledildi.
Henriette Löwenthal
bu evde yaşadı,
1926 doğumlu,
26 Ekim 1942'de tehcir edildi,
Riga'da
29 Ekim 1942'de katledildi.
Türkiye'yi düşünüyorum. Bizim memlekette savaşı mahkûm etmek de suç, barışı savunmak da...
Yine aynı şey.
Tarihten kurtulamıyoruz ya da kurtulmak istemiyoruz. Nereye gitsek öyle.
Yürüyoruz Cengo'yla.
Duvara çakılı bir plaket:
Burada bir zamanlar
Berlin'in
ilk Yahudi yaşlılar evi vardı.
Gestapo 1942'de
bu evi Yahudiler için
bir toplama merkezi yaptı.
Bu merkezden
küçücük çocuktan en yaşlısına kadar
55 bin Berlinli Yahudi,
Auschwitz ve Theresienstadt
toplama kamplarına götürüldü,
hunharca katledildi.
BUNU HİÇ UNUTMA!
SAVAŞI MAHKÛM ET!
BARIŞI SAVUN
'Bu meydanın orta yerinde kitapları yaktılar'
Türkiye'yi düşünüyorum.
Bizim memlekette savaşı mahkûm etmek de suç, barışı savunmak da...
Yürüyoruz Cengo'yla.
Bebel Meydanı, eski adıyla Opera Meydanı. Tam orta yerinde, kaldırım taşlarının arasında iki plaket:
Bu meydanın orta yerinde,
10 Mayıs 1933 tarihinde,
Nasyonal-sosyalist öğrenciler,
yüzlerce özgürlük sevdalısı
yazarın, yayıncının,
filozofun ve bilim insanının
eserlerini yaktılar.
Bu plaketin yanına, Heinrich Heine'nin o meşhur sözü çakılmış:
Bugün kitap yakanlar,
yarın insanları da yakar.
Meydan alev alev.
Hitler'in Propaganda Bakanı Goebbels'in kulak tırmalayıcı sesi yükseliyor:
Genç öğrenciler, Alman hanımefendiler ve beyefendiler, abartılmış Yahudi entelektüelizminin devri sona ermiştir.
Alman devriminin zafere ulaşması, Almanların önünü açtı.
Gelecekteki Alman vatandaşı sadece kitaplarla kalmayacak, belli bir karaktere de sahip olacak.
Sizi işte bu nedenle eğitmek istiyoruz.
Genç yaşta hayatın acımasız gözlerine doğrudan bakacak cesaretiniz olsun diye.
Ölüm korkusunu reddedin diye.
İşte bunlar gençliğin görevidir ve sizler bu geç vakitte bile geçmişin entelektüel saçmalıklarını ateşe vermekle en iyisini yapıyorsunuz. Küllerden yeni bir ruh, zafere koşan bir ruh doğacaktır.
Yasak kitaplar yakılıyor.
Alman değerlerine aykırı kitaplar yakılıyor.
Alman ruhuna aykırı kitaplar yakılıyor.
Alman değerlerinin düşmanı kitaplar yakılıyor meydanda.
Alevlerle birlikte Yahudi düşmanlığı yükseliyor meydanda.
Entelektüel düşmanlığı saçılıyor dört bir yana.
Şair Eric Kastner de, 1933'ün o 10 Mayıs gecesi tesadüfen Opera Meydanı'nda, kendi şiir kitabının yakılmasına tanık oluyor, Goebbels'in konuşmasını dinliyor.
Yeni Alman devletinin Alman değerlerine saygılı, Alman ruhuna bağlı bir Hitler gençliğini nasıl yetiştireceğine kulak veriyor.
Benim aklıma da Erdoğan'ın entelektüel düşmanlığıyla Türkiye'de yaygınlaştırdığı söylemler geliyor.
Dindar ve kindar nesil!
Yerli ve milli!
Tucholsky ve Dünya Sahnesi
Berlin'de bir kahve köşesinde, Cengo'nun bana verdiği kitabın sayfaları arasında dolaşıyorum.
Berlin! Berlin!
Kurt Tucholsky
Dispatches
from the Weimar Republic
Kurt Tucholsky, 1920'ler Almanya'sının ya da Weimar Almanya'sının en tanınmış gazeteci ve yazarlarından biridir.
Onun kitapları da yakılır 1933'te. Tucholsky, Hitler ve Alman militarizminin yükselişi konusunda daha 1920'lerde ilk uyarıları yapanların başında gelir.
Birinci Dünya Savaşı'nın insanlığa yaşattığı kan banyosuyla Hitler'in arasında sıkışıp kalmış bir yazar neslinin üyesidir.
Bir avuç özgürlük yanlısı, faşizm karşıtı entelektüel arkadaşıyla birlikte bir dergi çıkarır:
Dünya Sahnesi (Weltbühne)
1930'ların Hitler Almanyası. Nazizm seçim sandığından çıkar, bir darbeyle iktidara el koyar. Komünistler, sosyal demokratlar, liberaller, entelektüeller, barışseverler ya da rejimden farklı düşünen kim varsa, milleti sırtından bıçaklayan güçler olarak yaftalanır.
Kurt Tucholsky ve arkadaşları Dünya Sahnesi'nde, Hitler'in farklı hayat tarzlarına ve Berlin'in çok kültürlülüğüne dönük nefretiyle de, milliyetçi çığırtkanlığıyla da, git gide kurumlaşan entelektüel düşmanlığıyla da mücadele ederler.
Almanya'nın Versay Antlaşması'na aykırı olarak gizlice silahlanmaya başladığına dair ilk haberler bu dergide çıkar.
Haklarında davalar açılır. Suçlama hazırdır:
Casusluk,
vatana ihanet!
Dünya Sahnesi'nden iki gazetecinin sonu Nazilerin toplama kamplarında gelir.
Bir diğeri Fransa'ya kaçar. Ama 1940'ta düşman yabancı damgasıyla bir kampa atılır ve orada, Fransa'yı işgal etmekte olan Hitler ordularına, Gestapo'ya yakalanmamak için intihar eder.
Dünya Sahnesi yazarlarından bir başkası, Berlin'den New York'a kaçmayı başarır, ama sürgün hayatı ona iyi gelmez, 1939'da Mayflower Oteli'nde intihar eder.
Hitler'e karşı mücadele edince 'casusluk ve vatana ihanet'le suçlanan Tucholsky ve arkadaşlarının hayatı sürgünde son bulur
Kurt Tucholsky'ye gelince...
İsveç'e kaçar 1930'ların başında.
Vatandaşlıktan atılır.
Banka hesaplarına el konur.
Hitler devletinin düşmanı ilan edilir.
Kurt Tucholsky yılmaz.
Bir büyük savaşın yaklaştığını, Hitler'in artık kısa zamanda iktidardan gitmeyeceğini yazar.
Onun sonu da hazindir.
Sürgün yaşamına alışamaz. İsveç'te, 1935 yılında yalnız başına ve beş parasız intihar eder.
Yarın: Kaliningrad'dan