23 Mart 2016

Bazen boğulur gibi oluyorum

Brüksel’deki patlamaların ardından Fransa futbol programımı iptal ettim; teröre teslim mi oldum?

Futbolu çocukluğumdan beri çok severim.
Ayrıca, bilen bilir, damardan bir Galatasaray taraftarıyımdır.
Fanatik de diyebilirsiniz.
Yıllar yılı Dünya kupalarıyla Avrupa şampiyonalarını kaçırmamaya çalıştım.
Bu yıl Fransa’da yapılacak şampiyonaya da gazeteci olarak akredite oldum, ilk tur maçların onayları da yeni geldi.
Ama itiraf edeyim.
Son zamanlarda o futbol heyecanım ufak ufak sönüyor.
Bir yandan bizim futbolun ve Cimbom’un perişan halleri, öte yandan gitgide kabaran terör dalgaları rol oynadı bu keyifsizlikte...
Dün sabah televizyonu açtım:
Brüksel’de terör saldırıları...
31 ölü, korkunç!
Sabah ilk iş, bir aylık Fransa futbol programını iptal etmek oldu.
Teröre teslim olmak mı?..

Brüksel’deki Zaventem Havalimanı ve metro istasyonunda yapılan saldırıların ardından Belçikalılar şehrin merkezindeki borsa binasının olduğu meydanda zemine  tebeşirlerle mesajlar yazdılar...

 

Bir kez daha altını çiziyorum: Teröre karşıyım! Ama Sultan’dan da yana değilim!

Pek öyle değil.
Belki daha doğrusu, yaşama sevincinin her terör eylemiyle biraz daha törpüleniyor olması...
Dünya yaşanır olmaktan çıkıyor mu?..
Öylesine acılar yaşanıyor, öylesine acılara tanık oluyoruz ki, futbol keyfi de, her şey de ister istemez bundan etkileniyor.
Önemsediğimiz değerlerin her geçen gün ayaklar altına alınması da, şu günlerde hayatımı karartan bir başka olumsuzluk.
Hukukun üstünlüğüydü, ifade özgürlüğüydü, insan haklarıydı, medya bağımsızlığıydı; bütün bu demokratik hak ve özgürlüklerin sürekli çiğnendiği...
Gazetecilerin, akademisyenlerin hapse atıldığı...
Ayrıca akademisyenlerin, aydınların, yazarların, gazetecilerin iktidar ve tetikçileri tarafından utanmazca hedef gösterildiği...
Böyle bir Türkiye’de soluk alıp vermek, ne yazık ki, her geçen gün zorlaşıyor.
Bazen boğulur gibi oluyorum.
Ama biliyorum.
Her şeye rağmen yine de demokrasi bayrağını, hukuk bayrağını, özgürlük bayrağını dimdik tutmak zorundayım.
Çünkü yazın bir kenara:
Türkiye, terörle mücadele gerekçesi altında diktatörlüğe sürükleniyor.
Saray’la aynı düşünmeyen herkes terörist ilan ediliyor.
Farklı düşünceler, eleştirel düşünceler ya da Saray’a dönük en ufak bir itiraz susturuluyor.
Ezilmek isteniyor.
Anayasa başta olmak üzere hukuku hiçe sayan Saray’daki Sultan, demokrasi ve hukuka, “Ya benden yanasın ya da terörden” diyerek meydan okuyor.
Bir kez daha altını çiziyorum:

En az 20 kişinin öldüğü terör saldırısından sonra metro istasyonu...

 

PKK’nın terörü araç olarak kullanmasını yıllardır eleştiriyorum, bunları PKK liderlerinin yüzlerine karşı da söyledim 

Teröre karşıyım!
Ama Sultan’dan da yana değilim!
Çünkü, Sultan demokrasi ve hukuka karşı.
İster akademisyen, ister aydın, ister yazar çizer, ister gazeteci, ister siyasetçi, ister sade vatandaş olsun, aklı başında vicdan sahibi herkes teröre karşıdır.
Terörü, şiddeti lanetler.
Gözyaşı ve kan akmasın ister.
Terör ve şiddet ister PKK’dan, ister IŞİD’den gelsin, değişmez bu.
Bu satırların yazarı, PKK’nın şiddet ve terörü siyaset aracı olarak kullanmasını yıllardır kitaplarında ve gazete yazılarında eleştirmiştir.
Bu açıdan Öcalan’ı da eleştirmiştir, Kandil’deki liderleri de.
Hatta Kandil’deki PKK liderlerinin yüzlerine karşı yönelttiği eleştirileri kitaplarında da yer alır.
PKK’yı bugün de eleştiriyorum, 7 Haziran sonrasındaki yanlışlarını da eleştiriyorum, terör eylemlerini de eleştiriyorum.
Ama aynı zaman da ‘devlet terörü’nü de eleştiriyorum.
Devlet’i eleştirmeden, hatalarını sorgulamadan, Saray’ı eleştirmeden Türkiye’yi bugünkü kanlı çıkmazdan kurtaramayız.
Saray’daki Sultan, devletle el ele, Türkiye’nin kanlı çıkmazını derinleştiriyor.
Çare mi?
Çare, iki taraflı ‘ateşkes’tir.
Çare, parmakları tetikten çekmektir.
Çare, silah ve şiddetin kullanım süresinin dolduğunu görmektir.
Çare, ‘demokrasi’dir.
Çare, ‘hukuk’tur.
Çare, ‘Suriye politikası’nı baştan aşağı değiştirmektir.
Çare, ‘masa’dır.
Ama çare ne değildir, biliyor musunuz?
Her Allah’ın günü, “Ya benden yanasın ya terörden” diye ter ter tepinmektir.
Senin gibi düşünmeyen herkesi terörist ilan etmektir.
Bu çare değildir, diktatörlük yolunda yürümektir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"