Bugün yüzde 50’lik bir iktidar var ama, muhalefet boşluğunu dolduran güven telkin edici bir iktidar alternatifi seçim sandığından çıkmadı.
Deniz Baykal 1960’ların sonundan beri aktif politikanın içinde.
1990’ların başında genel başkanlık koltuğuna oturdu CHP’de.
1995 seçimlerini kaybetti.
Yüzde 10 barajını kıl payı geçti.
1999 seçimlerini kaybetti.
Yüzde 10 barajına takıldı ve CHP tarihinde ilk kez parlamento dışında kaldı.
2002 seçimlerini kaybetti.
Bu seçimlere gidilirken Baykal’ın CHP’si yine yüzde 10 barajının etrafında dolaşıyordu. Son anda yapılan Kemal Derviş aşısıyla yüzde 20’ye yaklaştı.
2007 seçimlerini de kaybetti.
Kaç seçim kaybetmiş Baykal?
1995, 1999, 2002, 2007...
12 yılda üst üste kaybedilen dört milletvekili seçimi...
Bunca yılı muhalefette geçir, dört seçim birden kaybet...
Ama koltuğunu kaybetme!
İstifayı aklına getirme...
Baykal’ın siyasal sicili böylesine dökülen bir sicildir.
Baykal’ın aynı zamanda bırakın sosyal demokratlığını, demokratlığı bile su götürür.
27 Nisan 2007’de olduğu gibi askerin siyasete verdiği muhtıralara sahip çıkmıştır.
28 Şubat post-modern darbesinde askerin darbeci rolünü, ‘sivil toplum gibi’ diyerek aklayabilmiştir.
2007’deki gibi askerle birlik olup 367 formülleri ile TBMM’nin kendi içinden, kendi iradesiyle bir cumhurbaşkanı seçmesine engel olmaya çalışmıştır.
Bunca yılı muhalefette geçir, dört seçim birden kaybet... Ama koltuğunu kaybetme! İstifayı aklına getirme. Baykal’ın sicili böylesine dökülen bir sicildir
Yüzde 47 oyla seçim sandığından çıkmış, millet iradesiyle iktidara gelmiş bir partinin kapatılması için asker-sivil bürokrasi ile el altından çalışmıştır.
Üniversitelerde türban, başörtüsü yasağının kaldırılmasını öngören ve 411 milletvekilinin oyuyla TBMM’den çıkan kararın Anayasa Mahkemesi’nde iptal edilmesine giden yolu açmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez ‘darbeci zihniyet’i sanık generallerle, subaylarla birlikte yargı sahnesine getiren Ergenekon davasında ‘avukatlığa’ soyunabilmiştir.
Asker kişilere sivil mahkeme yolunu açan, yani Avrupa demokrasilerindeki gibi bu ülkede de demokrasiyi biraz daha demokrasi yapabilecek yasal düzenlemenin iptaline giden kapıyı da açabilmiştir.
Kürt sorununun şiddetle bağını koparabilecek ‘demokratik açılım’a cepheden karşı çıkmış, barış sürecine ölümcül bir darbe indirmiştir.
‘Ermeni açılımı’na burun kıvırmıştır.
Partisinin programında sosyal demokrat yazar ama CHP’nin Sosyalist Enternasyonal’den atılmasına ramak kalmıştır.
Liste uzatılabilir.
Ama gereksiz.
Baykal’ın sicili böyledir.
Tüm siyasal geçmişi seçim yenilgileriyle dopdolu olan Deniz Baykal şimdi kalkmış Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlıktan istifasını talep ediyor.
Üst üste kaç seçim kaybetmiş ama istifa diye bir kurum olduğunu hep unutmuş bir Baykal, Kılıçdaroğlu’na istifa çağrısı yapabiliyor.
Allah akıl versin.
Baykal ve sözcüleri siyaset sahnesinde bugünü ve geleceği değil, dünü ve geçmişi temsil ediyorlar.
Geleceği hâlâ geçmişte arayanların ne partilerine ne de Türkiye’ye bir hayrı dokunur.
Ben de Kılıçdaroğlu CHP’sinin bir seçim başarısı elde ettiği kanısında değilim.
CHP’nin kendini gerçekten yenilemesi için daha yapması gereken çok iş var.Böyle bir gündem konusunda ‘Baykalcılar’dan herhangi bir hayır gelmez
Kılıçdaroğlu CHP’sinin bu haliyle Türkiye’de ‘muhalefet boşluğu’nu dolduracağına ve Ak Parti karşısında güvenilir bir iktidar alternatifi oluşturacağına ihtimal veremiyorum.
Kılıçdaroğlu, yeni CHP konusunda hiç kuşkusuz bazı isabetli adımlar attı. Ama Ergenekoncu zikzaklar da çizdi.
Şimdi resmin bütününe bakınca, CHP’nin kendini gerçekten yenilemesi ve bir iktidar dalgası kabartması için daha yapması gereken çok iş var.
Böyle bir gündem konusunda demin belirttiğim gibi ‘Baykalcılar’dan herhangi bir hayır gelmez.
Kılıçdaroğlu ne yapabilir?
CHP’nin akıbeti ne olur?
Ufalır, güdükleşir, zamanla tarihe mi karışır Halk Partisi?..
Bilemiyorum.
Kısacası, Türkiye’de yüzde 50’lik bir iktidar var ama muhalefet boşluğunu dolduran güven telkin edici bir iktidar alternatifi henüz yok orta yerde...
* * *
Yukarıdaki yazım yeni değil, beş yıl öncesine ait. 15 Haziran 2011’de, genel seçim değerlendirmesi olarak Milliyet gazetesindeki köşemde yayınlandı. “Baykal’dan CHP’ye bir hayır gelmez” başlığını taşıyordu.
Bugün de aynı görüşteyim.