Cumhurbaşkanı Gül, ABD'de kendisine en çok Gezi sürecinin sorulduğunu belirtirken "Bunlar, Türkiye algısı için çok zararlı olacak diye kaç kez söyledim" diyor. Başbakan Yardımcısı Babacan da, "Gezi'nin dış algıda ciddi hasar yarattığını" söylüyor.
Başbakan, ‘Gezi’nin arkasında faiz lobileri, darbe tertipleri aramasaydı, insanların üstüne devlet şiddetiyle çullanmasaydı Türkiye algısı bu kadar zarar görmezdi. Olmadı, Erdoğan dinlemedi. Ve hâlâ bildiğini okumaya devam ediyor.
Gençlere "Büyük Doğu'yu inşa edeceğiz" diyen Erdoğan'ın Füze Savunma Sistemi ihalesine ilişkin kararında Batı yok, Çin var… Bir zamanlar büyük paşalar gibi AB’ye karşı Doğu’yu savunanları başdanışman yapan Erdoğan’ın yolu gitgide belirginleşiyor.
Cumhurbaşkanı Gül New York’ta gazeteci milletiyle konuşurken, temasları sırasında kendisine en çok ‘Gezi’nin sorulduğunu söylüyor:
“Gezi... En çok sorulan soru bu. Cumhurbaşkanları, yazar, çizer, yatırımcılar hepsi ayaküstü, ‘Ne oluyor?’ diye soruyor. Bunlar, Türkiye algısıyla ilgili olarak çok zararlı olacak diye kaç kez söyledim. Bankacılarla, finansçılarla toplantıda da soruldu.”
Gezi, yalnız Cumhurbaşkanı Gül’ün değil, ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın da gündemindeydi.
Babacan dün Bloomberg HT’de, Gezi’nin saygınlık, dış algı ve ekonomi açılarından son derece olumsuz etkisi olduğunu belirtirken şöyle demiş:
“Gezi dolayısıyla Türkiye'nin dış algısında ciddi bir hasar meydana geldi. Bu hasarın öyle hemen birkaç ayda toparlanabilecek, tamir edilebilecek bir hasar olduğunu düşünmüyorum.
Türkiye'nin piyasalarında son dört aydır dalgalanmalar varsa, bunun en önemli sebebi dışarıda ve tüm gelişmekte olan ülkeleri etkileyen genel tablodur.
Ama ikinci sırada, belki artı etki olarak, bu Gezi olaylarının da bir miktar etkilerini kabul etmek lazım. Çünkü, algı bozulduğunda o algının getirdiği yatırımcı kararları, yatırımcı tepkisi... Bir miktar da oradan tepki geldi.”
Gezi'yi yönetemeyen Erdoğan bildiğini okumayı sürdürüyor
Bu olumsuzluğun sorumlusu kim?
Özetlemekte yarar var:
Başbakan Erdoğan, ‘Gezi’yi bu kadar kötü yönetmemiş olsaydı, bunun arka planında faiz lobileri, komplolar, darbe tertipleri aramasaydı, genç insanların üstüne acımasız devlet şiddetiyle çullanmasaydı, bunun yerine protestoyu demokrasilerdeki olağan yerine koyabilseydi eğer, dışarıda Türkiye algısı bu kadar kötü zarar görmez, dış yatırımcılar frene basmaz ve kafalarında da bu kadar soru işareti doğmazdı.
Olmadı, Erdoğan dinlemedi.
Gezi’yi çok kötü yönetti.
Ya da yönetemedi.
Ve hâlâ bildiğini okumaya devam ediyor.
Batı’ya sürekli kafa tutan halleri gitgide çoğalıyor. Televizyon ekranlarında, “Batı, tek dişi kalmış canavar!” diyenleri yanına başdanışman alıyor.
Avrupa Birliği’ni değişik platformlarda her Allah’ın günü bakanlarıyla topun ağzında tutmaya devam ediyor.
Birleşmiş Milletler düzenine neredeyse her gün, “Dünya, 5’ten büyüktür” diyerek çatıyor.
Televizyon ekranlarında “Dünyada iki buçuk lider var; Erdoğan’la Putin, yarım da Obama!” deyip alay konusu olanları yanına başdanışman alabiliyor.
Dış politikada yalnızlaşmayı derinleştirecek ipuçları
Türkiye, dış politikada bugüne kadar gördüğü en büyük yalnızlaşma ve tecrit olma sürecini yaşarken, Başbakan Erdoğan bu süreci daha da derinleştirebilecek politikaların ipuçlarını veriyor.
Çok yazık!
Birkaç gün önce Ankara’da gençlerden oluşan bir topluluğa hitap ederken, onlara hedef olarak ‘Doğu’yu göstermiş ve “Büyük Doğu’yu inşa edeceğiz” demiş:
“Biz üstat Necip Fazıl’ın ömrü boyunca ve bizzat ömrüyle anlattığı gibi önce kendimize, sonra birbirimize güvenecek, 76 milyon hep birlikte Büyük Doğu’yu inşallah inşa edeceğiz. Unutmayın ışık Doğu’dan yükselir.”
Büyük Doğu’yu inşa etmek…
Başbakan Erdoğan belki de bunun ilk somut işaretini önceki gün verdi.
Haber şöyle:
“Başbakan Erdoğan başkanlığında dün toplanan Savunma Sanayi İcra Komitesi toplantısında çok kritik kararlar alındı. Türkiye’nin uzun zamandır beklediği, Uzun Menzilli Füze Savunma Sistemi ihalesi Çin’in CPMIEC firmasına verildi.
4 milyar dolara mal olması öngörülen Uzun Menzilli Füze Savunma Sistemi ihalesinde ABD Patriot, Rusya S-300 VM, Fransa-İtalya ortaklığı Eurosam Samp-T ve Çin HQ-9 sistemleriyle yarışıyordu.”
Gezi gibi füze kararı da zihinlerde soru yaratır
Ne diyorsunuz?
Başbakan Erdoğan iktidarının bu ihale kararında Batı yok!
Amerika yok.
NATO yok.
Fransa-İtalya yok.
Çin var.
Olamaz mı?
Olabilir.
Olabilir ama bu öylesine bir karar ki, Avrupa ve Amerika başkentleriyle NATO’yu şöyle bir yerinden zıplatmıştır.
Olabilir ama o zaman da, Erdoğan’la ilgili olarak yapılmakta olan, “Sırtını Batı’ya, Avrupa’ya dönüyor, Doğu’ya (kendi deyişiyle Büyük Doğu’ya) açılmaya hazırlanıyor” yorumları da daha çok geçerlik kazanmaya başlar, bu konu daha çok tartışmaya açılır.
Hatta biraz da alaylı bir dille denilebilir ki:
Ortadoğu’da da istediğini bulamayan Erdoğan şimdi de Büyük Doğu’ya hazırlanıyor!
Evet olabilir, ama Gezi olayı gibi, bu konu da yine Batı’da soru işaretlerinin çengellerini getirip zihinlere asmasına yol açar.
Ayrıca, böyle bir ‘Büyük Doğu projesi’nin ne kadar gerçekçi olduğu, ayaklarının ne kadar yere bastığı, Türkiye’ye ne kazandırıp ne kaybettireceği, Doğu’nun Batı’ya alternatif olup olamayacağı, yani fatura meselesi gündeme daha çok gelir.
Hatta, dış politikada perişanları oynayan Türkiye’nin biraz daha yalnızlaşıp yalnızlaşmayacağı da tartışmaya açılır.
AB'ye karşı Doğu'yu savunan büyük paşaların yolunda...
Böyle bir yazıyı Gezi sırasında da yazmıştım.
Ergenekon davasından mahkum olan eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur Paşa, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Tuncer Kılınç Paşa gibi bazı büyük paşaların 1990’larda ve 2000’lerin başlarında nasıl Doğu sevdalısı haline geldiklerini, AB’nin birinci sınıf demokrasisinin Türkiye’yi böleceğini ve bu nedenle demokrasi derdi olmayan Doğu’ya yönelmenin evla olduğunu öne sürdüklerini, bunun için de Çin’le Rusya’nın başını çektikleri Şanghay Beşlisi örgütüne yönelmenin nasıl savunucusu kesildiklerini, bu çerçevede rahmetli İlhan Selçuk’un da desteğini aldıklarını o yazılarımda anlatmıştım.
Türkiye bugün Şanghay Beşlisi’nde gözlemci üye…
Ve büyük silah ihalesini Batı değil Doğu, yani Çin kaptı!
Hayırlısı!
“Batı, tek dişi kalmış canavar!” diyenleri, bir zamanlar büyük paşalar gibi AB’ye karşı Doğu’yu savunmuş olanları yakın çevresine alıp başdanışman yapan Başbakan Erdoğan’ın yolu gitgide belirginleşiyor.
Allah selamet versin!
Versin de…
Türkiye eğer kendi dış politikasında yılların ötesinden gelen bazı nazik dengeleri bir an önce kurmaya başlamazsa, Türkiye’nin önünde çok güç bir dönemin açılacağını söylemek falcılık olmayacaktır.
Twitter: @HSNCML