02 Ekim 2015

Ahmet Hakan’a saldırı: Faşizm işte böyle bişey...

Türkiye’yi normalleştirmenin yolu, 1 Kasım’da “Erdoğan’a dur” demekten geçiyor

Ahmet Hakan’a dün öğle vakti geçmiş olsuna gittim.
Apartmanın önü gazeteci milletiyle, güvenlik güçleriyle, evin içi geçmiş olsuna gelenlerle  doluydu.
Ahmet’in ağrıları vardı.
Saldırıda, burnu ve kaburga kemiği kırılmıştı.
Cuma günü ameliyat masasına yatacaktı.
Her geçen gün daha ürkütücü olan memleket ahvalini konuştuk biraz.
Saldırı gecesini anlattı.
Çıkarken, benimle şu mesajı gönderdi kapıda bekleyen gazetecilere:
“Yola devam, durmak yok!”
Ben de birkaç kelime ettim:
“Türkiye’yi yeniden normalleştirmenin yolu, Erdoğan’a seçim sandığında dur demekten geçiyor.”
Daha sonra Hürriyet’e gittim.
Sedat Ergin’le, Ertuğrul Özkök’le, Doğan Hızlan’la, Ezgi Başaran’la, Emre Oral’la sohbet ettim.
Herkesin canı sıkkındı.
Ekim ayının hiç de kolay geçmeyeceği konusunda herkes mutabıktı.
Suikasta, siyasi cinayete kadar varabilecek korkutucu senaryolar akla takılıyordu.
Ahmet Hakan’a yönelik saldırıyı öğrendikten sonra dilime takılan bir cümleyi ikide bir tekrarlıyordum:

Faşizm işte böyle bişey...
 

Ahmet Hakan, şu mesajı gönderdi kapıda bekleyen gazetecilere: “Yola devam, durmak yok!”

Sabahleyin, siyasal bilimler profesörü olarak özellikle Hitler Almanyası’nı iyi bilen bir arkadaşımı aradım.
1930’ların ilk yarısında Hitler’in tek adamlığa tırmanma döneminde, Ernest Röhm’ün ‘kahverengi gömleklileri’nin kanlı saldırılarından söz etti.
Farklı seslerin bir plan dâhilinde nasıl susturulduğunu, muhalefetin önce nasıl sindirilip sonra yok edildiğini dinledim ondan...
Gazeteci, gece vakti yorgun argın televizyon programından çıkıyor.
Arabası takip ediliyor.
Ama o farkında değil.
Evinin önünde arabasından iniyor.
Bir anda etrafını saran dört kişi tarafından yumruklanmaya, tekmelenmeye, dövülmeye başlıyor.
Neye uğradığını şaşırıyor.
Acı içinde yere yuvarlanıyor.
Saldırganlar arabalarına binip karanlığa karışıyorlar.
Saldırıyı o kendine mahsus sükunetiyle anlatan sevgili Ahmet’i dinlerken, yine de ucuz atlattığını düşünüyorum.
Ve içimde büyük bir öfke dalgasının kabardığını hissediyorum.

Takibe aldıkları Ahmet Hakan'a evinin önünde saldıran dört kişi 'örgüt ve azmettirici' ihtimali nedeniyle İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde Asayiş Şube'den Organize Suçlar Şubesi'ne sevk edildi
 

Türkiye’yi normalleştirmenin yolu, “Erdoğan’a dur” demekten geçiyor

Ahmet Hakan haklı:
- Durmak yok, yola devam!
Ben de yineliyorum:
- Despotlara kalmaz bu dünya!
Türkiye hiç bu kadar berbat hâle gelmemişti.
Televizyonlarda, gazete köşelerinde Ahmet Hakan’ı ‘sinek gibi ezmek’ten, Aydın Doğan’ın ‘dişlerini, tırnaklarını sökmek’ten söz edebilen tetikçiler gözümün önüne geliyor.  
Tetikçiler tarafından her Allah’ın günü hedef tahtasına oturtulan sevgili meslektaşlarımı düşünüyorum.
Tetikçilerin cesaret aldıkları odakları düşünüyorum.
Abdi Bey’den, Uğur Mumcu’dan, Çetin Emeç’ten, Ahmet Taner Kışlalı’dan bugünlere, Hrant Dink’e kadar bir sürü siyasi cinayet bir film şeridi gibi gözümün önünden  geçip gidiyor.
Evet, vaziyet gittikçe ürkütücü bir hâl alıyor.
Yaşananlara bakınca, son olarak Ahmet Hakan’ın uğradığı gece yarısı saldırısını düşününce kendi kendime tekrarlıyorum:
Faşizm işte böyle bişey...
Ve ekliyorum:
Türkiye’yi normalleştirmenin yolu, Erdoğan’a dur demekten geçiyor.
Bu memlekette istikrar kapısı yeniden açılmak isteniyorsa, bunun ilk adımı Erdoğan’a dur demektir.
Eğer 1 Kasım’da, 7 Haziran’da olduğu gibi, seçim sandığına gidip AKP’yi yine 276 çıtasının altına itersek, “Erdoğan’a dur!” demenin ilk adımını atmış oluruz.
Çok zor günler yaşıyoruz.
Tekrar geçmiş olsun Ahmet Hakan.

                


 

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"