10 Eylül 2019

Acıları yaşatanlardan hiç mi hesap sorulmayacak?..

22 kişilik faili meçhul cinayet davası, Kızıltepe JİTEM davası da düşürüldü

T24'te bir haber:

Kızıltepe JİTEM davası zamanaşımından düşürüldü.      
Kamuoyunda Kızıltepe
JİTEM davası olarak bilinen, 1992-1996 yılları arasında 22 kişinin ölümünden sorumlu 4'ü asker 5'i korucu toplam 9 kişinin yargılandığı davanın karar duruşmasında dava zamanaşımından düşürüldü, örgüt yöneticiliği ve üyeliğiyle suçlanan tüm sanıkların beraatine karar verildi

Faili meçhul cinayetler...
Devletin hukuk dışına çıkarak işlediği cinayetler...
Yaşanan büyük acılar...
Hep üstleri mi örtülecek?
Hepsi unutulmaya mı bırakılacak?
O büyük acıları yaşatanlardan, insanlığa karşı suç işleyenlerden hesap sorulmayacak mı?
Geçmişe dönük bu korkaklığımızın bizi barış ve huzurdan uzak tutmaya devam edeceğini öğrenemeyeceğiz miyiz?
Tarihin bu rezil yüküyle yüzleşmeyecek miyiz?
1915’le yüzleştik mi?
Dersim’le yüzleştik mi?
6-7 Eylül’le yüzleştik mi?

Hayır, yüzleşmedik.
Bu nedenle tarih paçamızdan çekmeye devam etti, ediyor.
Geçmiş bir türlü geçmiş olamıyor bu memlekette, tarih bir türlü tarih olamıyor.
Bu nedenle kıvranıp duruyoruz.
Tarihimizle, acılarımızla yüzleşemediğimiz için de toplum olarak bir türlü olgunlaşamıyoruz.
Kendi tarihini, geçmişini artılarıyla eksileriyle öğrenmeye, anlamaya çalışan bir toplum kendi kendisiyle daha barışık hale gelir.
Kendi geçmişine eleştirel bakabilen bir toplum, geleceğini daha iyi, daha farklı kurabilir.

Geçmişimizdeki acıların, felaketlerin esiri olmaktan ne kadar kurtulabilirsek, o kadar olgunlaşır, gerçek iç huzur ve barışı o kadar çabuk yakalarız.
Unutmayın:
Barış, kin ve nefretin üstüne kurulamaz.
Biz ne yazık ki kin ve nefreti besleyen 'altyapı'yı yok edemiyoruz.
Yıllardır öyle.
Acılarla yüzleşebilsek, o derin acılara yol açanlardan hesap sorabilsek, kin ve nefretin dayandığı o altyapı da yok olup giderdi.
Çünkü devlet hukukla, demokrasiyle tanışırdı.
Olmadı yapamadık.
Yalanda yaşamayı tercih ettik.
Gerçeklerden korktuk.
Demokrasi ve hukuka kapılarımızı kapadık.
Güneydoğu'da, 1990'ların ilk yarısında binlerce faili meçhul cinayet yaşandı. 
Kızıltepe'de, Cizre'de, Kulp'ta, daha birçok yerde...
Söz konusu vatansa gerisi teferruattır zihniyetiyle devlet hukuk dışına çıkarıldı.
Devletin ağzı süt kokmaz sloganıyla cinayetler işlendi.

Bu satırları yazmadan önce Türkiye'nin Asker Sorunu adını taşıyan kitabımın faili meçhuller bölümüne göz attım. 'Susurluk Raporu'nu bir daha okudum.
Bu cinayetleri, bu acıları yok sayarak yaşanmaz.
Haksızlığın, adaletsizliğin üstü örtülemez.
Zamanaşımından davalar düşürülse de, bu büyük acılar unutulmaz.
Gerçekler sonsuza kadar gizlenemez.
Gerçeklerin elinden kurtulamayız.
Doğru olan, yalanda değil, ‘gerçekte yaşamak’tır.
Barış ancak böyle yakalanır, gerçeklerin, acıların üstünü örterek değil.

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"