14 Şubat 2022

İnsanın muhteşem ve kocaman ses çıkarabilmesi varlığının kanıtı

Dr. Öğr. Üyesi Ardan Beyarslan’la sesimizin neden kısıldığını, hatalı ses kullanım örneklerini, çiğ yumurta içmenin sese iyi gelip gelmediğini ve ses hijyenini konuştuk

Ona “neden opera” diye sorduğumda, “Televizyonda izlediğim opera, operet ve müzikallerde duyduğum o büyük sesler beni büyülemişti” dedi. Çocukken televizyonda opera izlemesi, bu tecrübenin onu derinden etkilemesi ve tüm hayat yolculuğunu buna dair inşa etmesi muazzam. Bununla birlikte, çocuğunuzun ne izlerse onu olma ihtimali var. 

Sesimizi nedense hep bizimle olacakmış gibi kabul ediyoruz. Sanki ona bir şey olmaz. Bakımını yapmak önemsiz gibi. Uyanınca biraz çatallaşabilir belki ama onun dışında bizi yalnız bırakmaz mı dersiniz? Dr. Öğr. Üyesi Ardan Beyarslan’la sesimizin neden kısıldığını, hatalı ses kullanım örneklerini, çiğ yumurta içmenin sese iyi gelip gelmediğini ve ses hijyenini konuştuk. 

Beyarslan, Almanya doğumlu. Klasik müziğin beşiğinde büyümüş. Lisans eğitimini Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda opera alanında tamamlamış. Yüksek lisans ve sanatta yeterlik çalışmalarını İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda yapmış. Dresden Müzik Yüksek Okulu’nun “Studio für Stimmforschung” (Ses Araştırma Çalışmaları) bölümünün seminerlerine katılmış ve Eugen Rabine’den “fonksiyonel ses eğitimi” dersleri almış. 

Sunduğu bildiriler arasında, “Şan Öğrencileri Ses Sağlıklarını Korumak Üzere Nasıl Bir Çalışma Sistemi ve Disiplini Uygulamalıdır?”, “Şarkı Söyleme Esnasında Heyecandan Kaynaklanan Nefes Alış Veriş Düzeninin Değişmesiyle Sesin Kullanımı”, “Kafa Sesi Nedir ve Neden Önemlidir?” gibi başlıklar yer alıyor. İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları bölümünde ses eğitimi dersleri veriyor ve profesyonel ses kullanıcılarında oluşan hastalıkları iyileştirmek üzere çalışıyor. 

- Profesyonel ses kullanıcıları kimlerdir?

İş hayatında sesini aktif olarak kullanan, maddi gelirini sesini kullanarak kazanan kişilerdir. Şarkıcılar (sahneye çıkan ses icracıları), tiyatro ya da sinema oyuncuları, öğretmenler, çağrı merkezi çalışanları, radyo ve dublaj işinde çalışanlar, müezzinler…

- Konuşma tonumuzla şarkı söyleme tonumuz ne kadar farklı olabilir?

Şarkı söyleme tonuna göre konuşma tonu daha kalın ya da ince kullanılabiliyor. Fakat bunun çok kalın ya da çok ince kullanımı ses rahatsızlıklarına sebep olabilir. Konuşma tonunda bir problem yaşamayıp da şarkı söyleme tonunda problem yaşayan ya da zıttını yaşayan birçok insan mevcut. Bu durum ses tellerindeki rahatsızlığa işarettir. Bu durumda mutlaka ses telleri konusunda uzman olan bir kulak burun boğaz doktoruna başvurulmalıdır. 

- Ses telinin fonksiyonu nedir? 

Ses tellerinin başlıca fonksiyonu “ses üretmektir”, buna “fonasyon” denir. Ses telleri diyorum çünkü karşılıklı olarak yer alan iki adet ses telimiz (ses kası) var. Ses telleri nefes borusunun hemen üzerinde gırtlakta (larenkste) yer alır ve biz nefes verirken bu iki ses kası havanın etkisiyle titreşir ve ses üretilir. Bunu tabii şimdi çok basit, herkesin anlayabileceği bir şekilde anlattım. 

“Ses atleti” ses üretme mekanizmasına ait ne varsa bilmek zorunda 

- Bu fonksiyonları bilmek profesyonel ses kullanıcılarına nasıl katkılar sağlar? 

Bedenimizdeki diğer kaslar gibi ses kası da kasılma hareketi yapar. Ses tellerinin birleşme, açılma, gerilme, uzama, kayma gibi fonksiyonları mevcuttur. Tüm bu fonksiyonları, yani ses tellerinin çalışma mekanizmasını öğrenmek, tanımak, bilmek, sağlıklı ve istenilen seslerin çıkartılabilmesi adına bir gerekliliktir. Profesyonel bir sporcu, nasıl bedenindeki tüm kasları ve çalışma biçimini, fonksiyonunu biliyorsa bir “ses atleti” de ses üretme mekanizmasına ait ne varsa bilmek zorundadır. Ses deyip geçmemek gerek, bilim burada da yerini alıyor. 

- Çiğ yumurta içmek sese iyi gelir mi? 

Hayır; çünkü ses telleri nefes borusunun hemen üzerinde. Yediğimiz, içtiğimiz hiçbir şey ses tellerinden geçmiyor. Sadece kan yoluyla, damarlar aracılığıyla ulaşıyor. 

- Sesimiz neden kısılır? 

Ses kısılmalarının birçok sebebi olabilir. Ses kısılması, ses kasının hatalı kullanıma karşılık verdiği bir tepkidir. Çok yaygın olarak görülen reflü bile ses kısıklığına sebep olabiliyor. Yahut ağır geçirilen çokça öksürüğün yer aldığı bir hastalık, ses tellerinde travmalara yol açabiliyor. 

- Hatalı ses kullanımına örnek verebilir misiniz? 

Boğaz temizleme hareketinin sıkça yapılması ses kalitesini düşürebilir. Bunun dışında hatalı ses kullanımına diğer örnekler, uzun süreli veya şiddetli bağırmak ya da bağırarak şarkı söylemek, saatlerce dinlenmeden yüksek sesle konuşmak, bununla beraber sigara, alkol kullanımı ve kullanılan bazı ilaçların yan etkileri de seste olumsuz etkiler yaratır. 

Ses hijyeni için en başta bol su… 

- Ses hijyenimize nasıl dikkat edebiliriz? 

Ses hijyeni için en başta bol su tüketilmesi tavsiye edilir. Bu yaklaşık sekiz, on bardak su içilmesi demektir. Diğer sıvıların tüketilmesi, yani çay, bitki çayları, kahve, süt, maden suyu, meyve suyu, ya da alkol gibi sıvılar suyun yerini tutmaz. Hatta bu sıvıların tüketimini abartmamakta fayda var. 

- Sigara? 

Sigara kullanımını mümkünse bırakmak yerinde olur; çünkü içimi sırasında ortaya çıkan yüksek ısı nedeniyle tüm nefes yolunda ve ses telleri üzerinde kurumaya neden olan etkisi büyüktür. Ses kısıklığına sebep olan davranışlardan da uzak durmak gerekir. Reflünüz varsa, tedavisi için gerekli olan ilaç kullanımını yerine getirmek ve yeme içme alışkanlığınızı düzeltmek, alerjik durumunuz varsa yine doktorun tavsiyelerine uymak, yeterli uykuyu almak, ses sağlığı ve hijyeni için başta gelir. 

- Hem sigara içip hem çok iyi şarkıcı olan yok mu? 

Var, mesela Buika. Bu arada, sesi çok da sağlıklı olmayıp meşhur olanlar da var. “Güzel ses” diye adlandırılan şey, kişinin duymak istediği ya da sahip olmak istediği sestir; dolayısıyla, bunun illaki sağlıklı bir ses olması gerekmiyor. Sesi sağlıklı olmayıp da ünlü olan bir çok şarkıcı var. Çünkü onlar sahip oldukları seslerinin rengi ile meşhur olmuşlar ve değişmesini de pek istemiyorlar; ancak, sesleri mesleğini icra edemeyecek duruma geldiğinde, bir ses uzmanına başvuruyorlar. 

- Peki, ses terapisi ve şan çalışmaları nerede örtüşüyor ya da ayrılıyor? 

Ses terapisinin temelinde doğal olarak şan pedagojisi yatar; çünkü insan var olduğu müddetçe kendi sesinin gelişimi ile ilgili sayısız deneyim ve hikayelerden faydalanmıştır. Dolayısıyla örtüştüğü noktalar fazlasıyla var zaten. Sadece şu iki alan birbirinden ayrılır; “ses terapisi” konuşma sesine yöneliktir, “şan terapisi” ise şarkı söyleme sesine yöneliktir. 

- Biraz açabilir misiniz? 

“Şan eğitimi” şarkı söyleme eğitimidir. Şan, Fransızca’daki “chanson” kelimesinden geliyor. “Ses eğitimi” ise bütün bunların tümünü kapsıyor. Ayrılan noktalar bunlar ama sonuçta temellerinde ses kullanımı vardır. Biraz karmaşık gibi gelse de, ses muazzam bir enstrüman. Doğru kullanmayı öğrenebilirseniz, size inanılmaz olanaklar sağlar. Bazı geri dönüşümler sihir gibi etki yaratır. Evren gibi, uçsuz bucaksız, sonu olmayan bir şey.

Sesini aktif olarak kullanan kişi, kendisini sporcu gibi düşünmelidir 

- Her gün şan çalışmak yararlı mı? 

Sesini aktif olarak kullanan kişi, kendisini sporcu gibi düşünmelidir. Sporcu her gün antrenman yapıyorsa, her gün şan/ses çalışmak da kondisyon kazandırır. 

- Sesimizi ne kadar aralıklarla ve nasıl dinlendirmeliyiz? 

Sesimizi yorduğumuzu düşündüğümüz zamanlardaki bu durum herkes için geçerlidir, yapılabilecek en iyi şey sesi sadece dinlendirmektir. Dinlendirmekten kastedilen şey sadece susmaktır ve bol su içmektir. Bir gün maça gidip çok bağırmışsanız ya da gürültülü bir ortamda saatlerce konuşmak zorunda kalmışsanız, sesinizin yorgunluğunu hissedersiniz. Bu durumda ertesi gün veya takip eden günlerde sesinizi minimum düzeyde, fazla yormadan kullanmaya çalışın. 

- Ne zaman uzmana başvurulmalı? 

Mesela öğretmenler üst üste saatlerce ders anlatıp arada kendilerine dinlenme payı bırakmıyorlarsa ve bunu her gün aynı yoğunlukta sürdürdüklerinde, muhtemelen seslerinde bir rahatsızlıkla karşılaşacaklardır. Bu sebeple iki haftayı aşan ses kısılmalarında mutlaka bir doktora başvurulması gerekiyor. 

İnsanın bu kadar muhteşem ve kocaman ses çıkarabilmesi varlığının başlıca kanıtı…

- Neden opera okudunuz? 

Ben Almanya doğumluyum ve klasik müziğin beşiğinde büyüdüm. Daha okula gitmeden önce etraftan duyduğum sesleri, her çocuk gibi sesimle taklit denemeleri yapıyordum. Bunu siz de mutlaka yapmışsınızdır. Tesadüfen televizyonda izlediğim opera, operet ve müzikallerde duyduğum o büyük sesler beni de büyülemişti. Bir insanın bu kadar muhteşem ve kocaman ses çıkarabilmesi bana kendi varlığının başlıca kanıtı gibi geliyordu. Bir bebekten doğar doğmaz önce ses vermesi beklenir ya, işte o ses, o bebeğin yaşam belirtisidir. İnsanın sesi kendi kimliği gibidir. Sizi olduğu gibi ele verir. Bu hem biraz ürkütücü hem de eğlencelidir. Dediğim gibi içinde çokça şey barındırır. Sanırım bu büyüye kapıldım. 

- Ne gibi eğitimler aldınız? 

On yedi yaşımda İstanbul’da Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera Bölümü’nü kazandığımda o büyülü dünyaya resmi olarak adımımı atmış ve sesin bilimsel tarafını da keşfetmiş oldum. Sonra anladım ki bu keşifler hiç bitmeyecekti, kendi sesimi keşfettikçe, kendimi de keşfediyordum. Derken Yüksek Lisans ve Sanatta Yeterlik için öğrenim gördüğüm İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda, eğitim hayatı ile eş zamanlı olarak, Opera ve Müzikal dallarında süren eğitmenlik hayatı ile beraber akademik sürecim de başlamış oldu. Almanya ve Türkiye’de ses/şan terapisi eğitimleri aldım. 

Doktorlarla da çalışıyorsunuz…

Kulak Burun Boğaz (KBB) doktorları ile beraber çalışıyorum. Doktorlara gelen ses hastaları tedavi çeşitleri arasında ses terapisine de yönlendiriliyor. Bu konuda yeni bir bilim dalı oluşmuş oldu. Yurt dışında ses terapisi ve şan terapisi alanlarında birçok çalışmalar yapılıyor. Ses, Konuşma ve Yutma Bozuklukları Derneği üyesiyim. KBB doktorları ile uluslararası gerçekleştirilen konferanslara katılıp disiplinlerarası alanda tartışma ve paylaşımlarımızı sürdürüyoruz. 


Dr. Öğr. Üyesi Ardan Beyarslan (sağda), Prof. Dr. Sevtap Akbulut (solda) ile şan terapisi alanında birlikte çalışmaya devam ediyor

- Türkiye’de hangi okullar opera eğitimi veriyor? 

Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinde konservatuvarlar mevcut. Bunlar ya devlet ya da vakıf üniversiteleri bünyesindedir. Opera bölümü de çoğunda var. Ufak bir internet araştırması ile artık bilgi alabilmek oldukça kolay. 

- Kaç sene sürüyor? 

Opera eğitimi uzun bir süreci kapsıyor. Benim okuduğum senelerde opera bölümü iki sene hazırlık, dört sene lisans toplam altı seneydi. Maddi manevi yükü, emeği ve bedeli ağır bir meslek. Şimdilerde eğitim dört, beş sene civarında ama uzun bir yolculuk bu. Ses yolculuğu… 

Aldığınız maaş maalesef sizi geçindirmiyor, ek iş yapmak durumunda kalıyorsunuz

- İş İmkânları nasıl? 

Ne yazık ki çok kısıtlı. Bunca zorlu ve uzun bir eğitim sürecinden geçip iş sıkıntısı çekmek, mesleğe verilen değeri gösteriyor bence. Eskiden Devlet Opera ve Balesi kadro sınavları açardı, en azından oralarda şansınızı denerdiniz. Şimdiki sınavlarda sözleşmeli eleman alımı yapılıyor ama aldığınız maaş maalesef sizi geçindirmiyor, ek iş yapmak durumunda kalıyorsunuz. Diğer imkânlar arasında yurtiçinde veya yurtdışında yarışmalara katılıp ödülüne göre para ya da yurt dışı eğitim kazanma şansı var. Bir başka seçenek de benim gibi üniversitede kalıp akademisyen olmak. Tiyatro ve bale ana sanat dalları için de aynı şey geçerli. Tabii bunlar da yine zorlu ve uzun süreçler. 

- Bu iş için yaş sınırı var mı? 

Bu iş için başlama yaşı çok küçük olabilir. Sonuçta çocuk şarkıcılar dünyada yaşanan ve bilinen bir şey. Yalnız opera için çok geç yaşta başlamamakta fayda var. Eskiden sahneye çok genç yaşta çıkanlar oluyordu. Bu neredeyse tüm sanat dalların için geçerli. İçinizde bir yetenek, beceri varsa bunu göstermenin yaşı yoktur. Opera eğitimi üniversitelerde lisansta başlıyor ama daha öncesinde de özel dersler alarak kendinizi geliştirebilmeniz mümkün. 

- Siz nasıl ilerlemiştiniz? 

Ben ilk şan dersimi on beş yaşında almıştım. Kişiye göre bu değişiklik gösterebilir tabii. Uluslararası yarışmalara katılabilme yaş üst sınırı ortalama otuz iki. Bu demektir ki sağlam bir kariyer yapmak istiyorsanız, henüz öğrenci iken bu tür yarışmalara bolca katılabilmelisiniz. Daha yirmilerinde opera kariyeri yapmış olan gençler var. Tabii önemli olan bunu ne kadar sürdürebileceğiniz. Altmış, yetmiş yaşlarında kariyerini devam ettirenler var. Bu kişilere şapka çıkartmak gerek. 

Müzik, resim ve spor yazık ki en önemsiz, kolay, kaynatılan dersler oldu 

- İyi bir kulak eğitimi edinmek için nasıl bir yol izlemeliyiz? 

İyi bir kulak eğitimi için çok küçük yaşlardan itibaren bolca müziğin içinde olmaya çalışılmalı. Bundan kastettiğim şey, sadece müzik dinlemek değil, herhangi bir enstrüman çalmak veya şarkı söylemek de buna dahil. Okullarda müzik, resim ve spor dallarına daha fazla ağırlık verilmeli ama ne yazık ki bunlar her zaman en önemsiz, kolay, kaynatılan dersler oldu. Halbuki bunlar bir çocuğun zihinsel ve bedensel gelişimi için büyük önem arz ediyorlar. Ses ve kulak (işitsel beceri) her insanda gelişebilen özelliklerdir ve her insan bu yetenek ile becerilerine göre az ya da çok gelişir. 

- Yolun başındakilere ne söylemek istersiniz? 

Bu yeteneğe sahip olmanız değerli bir özelliktir ama bunu geliştirmezseniz hiçbir işe yaramaz. Bunun için de bol bol çalışmak ve yine çalışmak gerekiyor. Ne kadar emek verirseniz o kadar karşılığını alırsınız. Öğrenmek hayatınızın sonuna kadar devam eden bir süreçtir ve hayat denilen şey aslında çok hızlı akıp gider. Kendinize genç yaşlardan itibaren ne kadar çok yatırım yaparsanız o kadar çok ekmeğini yersiniz. Her şeyin bir karşılığı vardır bu dünyada…

Yazarın Diğer Yazıları

Otoetnografi: Bildiğimizi nasıl biliriz?

Akademik yazılardan her ne kadar belirli bir ciddiyete sahip olması beklense de, bu durum yaratıcı ifade biçimlerinden tamamen uzak durmayı gerektirmez. Otoetnografi, ‘ben dili’ ile teoriyi buluşturmak isteyenlerin, öğrencilerin ve araştırmacıların ilgisini çekebilir

Akademik sinema dünyasından dört önemli konferans

Bu konferansların, oluşumların ve dergilerin köklü bir geçmişe sahip olduğunu düşünüyorum ve dünya genelindeki çalışmalara bakmak için iyi bir başlangıç noktası ve referans kaynağı olabileceğine inanıyorum

İran’ın cesur kadınları: Jin, Jiyan, Azadi!

Çoğu İranlı temel özgürlükler ve demokrasi uğruna canını feda etti

"
"