İstanbul'daki Küçük İtalya'dan, yani bugün İtalyan Konsolosluğu olan Venedik Sarayı'ndan yukarıya, İstiklal Caddesi'ne dik bir merdiven ve dar bir yokuştan tırmanırken piyano virtüözü Anna Grosser-Rilke'nin şahnişinli kırmızı evini solda bırakıp biraz daha tırmanınca alışılmadık bir köşeye gelinir. Sokağa kıvrılmadan sağınızda kalan köşe binaya bir bakınız. Burası Tomtom ile Postacılar sokakların köşesidir.
Evet, bu binadır yazımızın konusu. Daha doğrusu, tahminen bu binada bir süre konaklamış olan bir ünlü.
Bina son zamanlarda yenilenmiştir, ancak aslen diğer komşu binalar gibi 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başı arasında yapılmıştır. Konuğumuz ise en az bir yüzyıl daha eski. Demek ki, bina o arada tekrar yapılmış. Muhtemelen derme çatma bir yapıymış. Çünkü, olay 1742-43 yıllarında geçiyor. O zamanlar Pera zaten çamur deryası, hayvan pisliği ve mezarlıklarla dolu, incir ağaçlarıyla kaplı bakımsız bir bölge.
Kahramanımız bir İtalyan. Venedik'te 1725 yılında doğmuş bir yazar, azıcık asker, azıcık kilise adamı, ama daha çok maceracı bir tip. Hukuk tahsili yapıyor. Hem kilise hukukunu hem de dünyevî hukuku yalayıp yutuyor, doktora yapıyor gencecik yaşında. Aile baskısıyla kiliseye giriyor. Tam papaz olacak, bir baygınlık numarasıyla vaiz kürsüsünden düşüyor ve bu bahaneyle kilise kariyerini sonlandırıyor. Çünkü, hiç mi hiç papaz olmak istemiyor. Ancak kiliseden ayrılmadan önce sekreter sıfatıyla gencecik yaşında Korfu üzerinden İstanbul'a geliyor ve bu binada kalıyor bir yıl boyunca. Eh, ne de olsa Beyoğlu semtine adını veren Venedik Bailo'su hemen aşağıdaki sarayda oturuyor: Günümüz İtalyan Konsolosluğu'nda.
Bailo bu gence yanında bir Türk yeniçeri olmadan sokağa çıkmayı yasaklıyor. Sıkıcı bir durum... Delikanlının bir görevi var nihayet. Ancak her istediğinde sokağa çıkamıyor ve istedikleriyle görüşemiyor. Kahramanımızın hamisi sanki şu ihtiyar Bailo. Her zaman kendisine eşlik edecek bir yeniçeri de yok ki. Hep dapdaracık evde mi oturacak? Hem, egzotik İstanbul onu çok etkiliyor. Kılık değiştirerek çapkınlık yapmaya sokaklara tek başına çıktığını hayâl edersek, çok da haksızlık etmiş olmayız herhalde. Ya refakatçi yeniçeriler? Neler yaşanmıştır acaba?
Bugünkü Postacılar Sokağı'ndan İstiklâl Caddesi'ni keserek karşıya geçince dar bir sokak vardır, Tepebaşı'na çıkar. Haliç'ten Bailo Sarayına ulaşmak için önce bir yokuş çıkılacak sonra bir yokuş inilecektir. O sokak bugün, Bailo'dan, ya da Bailos'tan türetilmiş Balyoz Sokak'tır.
Bu Venedikli genç adamın İstanbul'a geliş sebebi Kont Claude Alexandre de Bonneval ile görüşmek, istişarede bulunmak, Papalık makamına bilgi aktarmaktır. Bu kont hazretleri ise 1675 doğumlu bir Fransız soylusu, askeri dehâsı ve maceraperest... Ülkesinde sorunlar yaşamış, hapislerde yatmış, kovulmuş bir asker. Kont Bonneval'in vazifesi, Osmanlı topçusuna humbara adı verilen, kısa ve küt, havana benzer topların imâl ve kullanımını öğretmek. Comte Claude Alexandre de Bonneval Müslümanlığa geçer, Ahmet adını alır ve Osmanlı topçuluğunda vazgeçilmez bir Paşa olur. Limana inen bir yokuşta oturmaktadır Humbaracı Ahmet Paşa - muhtemelen bugün kendi adıyla, yani Kumbaracı Yokuşu diye anılan yolda. İşyeri ise o sıralarda etraflı bir tadilat geçirmekte olan Tophane-i Âmire ve önündeki geniş talim alanı.
Venedikli genç çok etkilenmiştir Humbaracı Ahmet Paşa'dan. Belki ilerleyen yaşlarındaki maceraperestliğini bu eski kont, yeni paşaya borçludur.
Fransız kökenli Humbaracı, kendisi gibi İstanbul'a göçmüş çağdaşı Macar kökenli İbrahim Müteferrika'nın yakın dostudur hâliyle. Bugün bu beyler yan yana Galip Dede Mevlevîhânesi'nin hâmûşân (suskunlar) adı verilen bölümünde medfundurlar.
Peki ya kahramanımız?
Bu köşe binada, daracık bir odada, kan ter içinde geceler geçiren, şarkî hanımları rüyasında gören bu genç adam Bohemya'da, günümüz Çek Cumhuriyeti'nde Dux (Duchcov) kentinde 1798'de ölür. Dux mezarlığında gömülü olduğu kesin de her nedense mezarı tam olarak bilinmez. Onun yerine küçük şapelde bir plaketle anılmaktadır.
Eğer mezarı bilinseydi, elbet bir mezar taşı olurdu ve üzerinde de adı yazardı:
Giacomo Casanova.