06 Şubat 2025

Örtülü kazanç dağıtımı riskine girmemek için, ilişkili kişilere verilen borçlarda, hangi faiz oranı uygulanmalı?

Yurt dışı ilişkili kişilere verilen ve genellikle yabancı para cinsinden olan borçlarda, yabancı kaynak maliyetleri öne alınmalı, yabancı kaynak yoksa veya toplam kaynaklar içinde önemsizse bu defa yurt dışı döviz piyasalarında oluşan faiz oranlarına, borcu alanın bulunduğu ülkenin risk primi de ilave edilmelidir

Değerli okurlar,

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13. Maddesi uyarınca kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılır. Alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir.

Emsallere uygunluk ilkesi, ilişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanan fiyat veya bedelin, aralarında böyle bir ilişkinin bulunmaması durumunda oluşacak fiyat veya bedele uygun olmasını ifade eder.

Kurumlar, ilişkili kişilerle yaptığı işlemlerde uygulayacağı fiyat veya bedelleri, aşağıdaki yöntemlerden işlemin mahiyetine en uygun olanını kullanarak tespit eder:

- Karşılaştırılabilir fiyat yöntemi: Bir mükellefin uygulayacağı emsallere uygun satış fiyatının, karşılaştırılabilir mal veya hizmet alım ya da satımında bulunan ve aralarında herhangi bir şekilde ilişki bulunmayan gerçek veya tüzel kişilerin birbirleriyle yaptıkları işlemlerde uygulayacağı piyasa fiyatı ile karşılaştırılarak tespit edilmesini ifade eder.

- Maliyet artı yöntemi: Emsallere uygun fiyatın, ilgili mal veya hizmet maliyetlerinin makul bir brüt kar oranı kadar artırılması suretiyle hesaplanmasını ifade eder.

- Yeniden satış fiyatı yöntemi: Emsallere uygun fiyatın, işlem konusu mal veya hizmetlerin aralarında herhangi bir şekilde ilişki bulunmayan gerçek veya tüzel kişilere yeniden satılması halinde uygulanacak fiyattan, makul bir brüt satış karı düşülerek hesaplanmasını ifade eder.

- İşlemsel kâr yöntemleri: Emsallere uygun fiyat veya bedelin tespitinde, ilişkili kişiler arasındaki işlemden doğan kârı esas alan yöntemleri ifade eder. Bu yöntemler, işleme dayalı net kâr marjı yöntemi ve kâr bölüşüm yöntemidir. İşleme dayalı net kâr marjı yöntemi, mükellefin kontrol altındaki bir işlemden; maliyetler, satışlar veya varlıklar gibi ilgili ve uygun bir temele dayanarak tespit ettiği net kâr marjının incelenmesi esasına dayanır. Kâr bölüşüm yöntemi, ilişkili kişilerin bir veya daha fazla sayıdaki kontrol altındaki işlemlere ilişkin toplam faaliyet kârı ya da zararının, üstlendikleri işlevler ve yüklendikleri riskler nispetinde ilişkili kişiler arasında emsallere uygun olarak bölüştürülmesi esasına dayanır.

Çokça karşılaşıldığı üzere aynı gruba bağlı şirketler birbirlerine veya gerçek kişi ortaklarına ödünç para verebilmektedir. Bu kimi zaman nakit para şeklinde kimi zaman da bir mal veya hizmet satışının tahsilatının makul vadede yapılmaması şeklinde gerçekleşebilmektedir. Bazen de grubun kredibilitesi yüksek şirketleri bankalardan kredi temin edip bu kredileri grubun kredibilitesi düşük şirketlerine vermektedirler. Ayrıca bazı çok uluslu şirketler gruplarının da bünyelerinde bir nakit havuzu oluşturup bağlı şirketlerin ellerindeki nakdi bu havuza gönderdikleri, nakit ihtiyaçlarını da bu havuzdan giderdikleri görülebilmektedir.

İşte bu şekillerde cereyan eden ödünç para verme işlemleri de bir finansman hizmeti kabul edilerek emsaline uygun bir faiz oranı ile faizlendirilerek fatura konusu edilmek zorundadır. Aksi takdirde faize konu edilmeyen veya emsalinden düşük veya yüksek oranlarla faize konu edilen ödünç para verme işlemleri nedeniyle örtülü kazanç dağıtımı yapılmış sayılır.

Bunun sonucunda emsaline göre farklı oranlarla yapılan veya hiç yapılmayan faizlendirmeler nedeniyle aleyhe oluşan kazanç farkı üzerinden kurumlar vergisi, KDV ve kar dağıtım stopajı tarhiyatı riski doğar.

Peki emsaline uygun faiz oranı nasıl tespit edilmelidir? Hangi fiyatlandırma yöntemi kullanılmalıdır?

Kanunda tavsiye edilen fiyatlandırma yöntemlerinden ilki yani karşılaştırılabilir fiyat yöntemi bu iş için en uygun olanıdır. Çok Uluslu İşletmeler ve Vergi İdareleri için OECD Transfer Fiyatlandırması Rehberi’nde de tavsiye edilen yöntem budur.

Ancak grup içi borç ilişkilerinde hangi faiz oranına itibar edileceği öyle sanıldığı kadar kolay tespit edilemez. Çünkü gerek Türk lirası borçlanmalarda gerek se yabancı para cinsinden borçlanmalarda borcu verenin kaynak maliyeti veya borcu alanın kredibilitesi gibi durumlar piyasada pek çok faiz oranının oluşmasına neden olmaktadır.

Faiz oranının tespiti için elbette ilk olarak ana işi faiz karşılığı borç vermek olan banka ve diğer kredi kuruluşlarının uyguladıkları kredi faiz oranlarına bakılması gerektirmektedir. Çünkü borç alan tarafın grup dışındaki ana alternatifi bankalardır. Borç veren tarafına bakıldığında da elindeki nakit kaynağı değerlendirmek için ana alternatifi yine bankalardır. O halde faiz oranının tespitinde esas olarak kredi ve mevduat faiz oranlarına dikkat etmek gerekir.

Tabi borcu veren tarafın kaynak maliyetlerinin de göz önünde bulundurulması da çok önemlidir.

Bankaların kredi ve mevduat faiz oranları dış emsal, borcu verenin kaynak maliyetleri ise iç emsal olarak tanımlanabilir. İç emsalin olduğu durumda dış emsal araştırmak gerekmeyebilir. Veya bunların tamamından makul bir paçal oran da çıkarılabilir. Örneğin yakın zamanda kullanılan bir kredinin faiz oranına, yakın zamanda bağlanan bir mevduatın faiz oranına veya bunların ortalamasına itibar edilebilir. Yakın zamanda kullanılan bir kredi yoksa bankalardan kredi teklifleri alınıp bu teklifler dikkate alınarak bir oran tespitine de gidilebilir.

Esas olan ilerde bir inceleme halinde bunu vergi müfettişlerine anlatabilmek, anlatılamazsa yargıda anlatabilmektir. Çünkü mühim olan faiz tespit yönteminin makul olmasıdır.

Ne var ki orta yerde çok önemli iki rasyo vardır.

1. Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Danışma Kurulu’nun Başkanlık Makamının 08/04/2022 tarih ve E-55935724-050.06.04 –394 sayılı Onayı ile yürürlüğe giren kararı uyarınca transfer fiyatlandırması  incelemelerinde  mükellefin  ortaklarına  veya  ilişkili  kişilerine  para kullandırdığı durumlarda iç emsal yok ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından ilan edilen bankalarca açılan ticari kredilere uygulanan ağırlıklı ortalama faiz oranının, kullandırılan döviz cinsinin mezkûr ilanda yer almaması halinde ise bankalardan alınan faiz oranı bilgilerinin dış emsal olarak dikkate alınması gerekmektedir.

2. Yerleşik Danıştay içtihatında matrahın belirlenmesine ilişkin adat hesaplarında uygulanması gereken faiz oranın T.C Merkez Bankasınca reeskont işlemlerinde uygulanan faiz oranına itibar edilmektedir.

Bunlardan vergi müfettişlerince incelemelerde esas alınacak olan ilkine göre, öncelikle borç verenin kaynak maliyetine bakılmalı, yoksa Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından ilan edilen bankalarca açılan ticari kredilere uygulanan ağırlıklı ortalama faiz oranına itibar edilmelidir. Örneğin borç verenin kaynak maliyeti yüzde 60, TCMB’nin açıkladığı ortalama ticari kredi faiz oranı ise yüzde 55 ise, yüzde 60 oranına itibar edilmeli, yok kaynak maliyeti yoksa veya dış kaynaklar toplam kaynaklar içinde önemsizse yüzde 55 oranına itibar edilmelidir. Tabi dış kaynak maliyetine itibar edilirken bu oranın bir miktar üzerinde faiz oranı uygulanmalıdır. Bize göre konulacak marjın oranı, bankaların uyguladığı ortalama teminat mektubu komisyonları kadar olabilir. Çünkü borcu veren taraf bir yerde temin ettiği dış kaynağı ilişkili kişiye aktararak kredinin riskine kendi girmekte, kaynağı ilişkili kişiye kullandırmakta ve tabiri caizse teminat vermektedir. Bu durum bankalardan alınan kredilerin birebir ilişkili kişiye aktarıldığı durumlar için de geçerlidir. Bu gibi durumlarda kredi maliyetleri birebir yansıtılırken, ortalama teminat mektubu komisyonu kadar da bir marjın ilavesi uygun olur.

Diğer yandan Danıştay içtihatında esas alınan oran olan TCMB reeskont faiz oranı her zaman ticari kredi faiz oranlarının altında kalmaktadır. Örneğin TCMB’nin açıkladığı en son ortalama ticari kredi faiz oranı yüzde 54,37 iken, reeskont faiz oranı ise yüzde 48,25’tir. Oranlar birbirine yakın görünse de önemli borç tutarlarında bu fark önemli faiz tutarları yaratır ki bu da yine önemli bir kurumlar vergisi ve KDV yükü yaratır. Bu yüzden oran belirlerken, bu farklar da dikkate alınmalı ancak vergi müfettişlerinin uymak zorunda oldukları kuralın yaratacağı risk de dikkate alınmalıdır. Ayrıca yargı içtihatının zaman içinde değişip yukarıda belirttiğimiz Danışma Komisyonu Kararına uyumlu hale gelmesi de olasıdır.

Yurt dışı ilişkili kişilere verilen ve genellikle yabancı para cinsinden olan borçlarda ise yine yabancı kaynak maliyetleri öne alınmalı, yabancı kaynak yoksa veya toplam kaynaklar içinde önemsizse bu defa yurt dışı döviz piyasalarında oluşan faiz oranlarına, borcu alanın bulunduğu ülkenin risk primi de ilave edilmelidir. Bu tespit konuya aşina finans uzmanlarınca yapılabilir. Elbette hesabın nasıl yapıldığına, hangi kaynak verilerine itibar edildiğine ilişkin dokümanlar oranların tevsiki için saklanmalıdır. Aynı durum yurt dışı ilişkili kişiden alınan borçlar için de geçerlidir.

Anlaşılacağı üzere grup içi borç ilişkilerinde esas alınacak faiz oranlarının tespiti, hayli düşünülmesi ve üzerinde çalışılması gereken bir konudur.

Yazarın Diğer Yazıları

Kültür varlıklarının onarım ve restorasyon işlemlerine yönelik damga vergisi ve harç istisnası Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca da kabul edildi

Bakanlığın damga vergisi istisnası uygulanmasını uygun gördüğü kararını, bir iç genelgeyle sadece teşkilatına veya Kültür ve Turizm Bakanlığı’na duyurmak yerine bir tebliğ ile umuma duyurması yerinde olurdu. Ancak yine de bu olumlu görüşün sorunları çözeceğine inanıyorum

Vergiye uyumlu mükellef indiriminde mükellefe yapılan tarhiyatların etkisi

Umarım Vergi İdaresi, beyanname sisteminde vergiye uyumlu mükellef uygulamasına ilişkin hesaplamalarda, sadece kesinleşen tarhiyat tutarını dikkate alır. Eğer vergi ziyaı cezası ve gecikme faizini de dikkate alırsa birçok ihtilaf çıkacağını peşinen söyleyebiliriz

Zararlı şirketten kurumlar vergisi alma becerisi

Devletin gerek ekonomik konjonktür gerekse deprem harcamaları nedeniyle ilave gelir sağlamaya yönelik düzenlemeler getirmesi elbette ki anlaşılabilir bir şeydir. Fakat bu yapılırken mükellefleri tabiri caizse öldürmeyecek düzenlemeler yapılmalı, anayasal prensiplere dikkat edilmelidir

"
"