26 Ağustos 2018

Yazacak bir şey yok artık, okuyacak da, konuşacak da... Sadece fotoğraflara bakın!..

Daha ne yazacaksın? Benim içimden hiçbir şey gelmiyor. Onun için yazı yok bugün!

Ne yazacaksın?
Ne anlatacaksın?
Kimi, neye ikna edeceksin?
Ağlayacak mısın?
Ümit mi dağıtacaksın?
“Değişmez bu memleket” mi diyeceksin?
“Yakındır aydınlık günler” edebiyatı mı yapacaksın?
Evlatlarının kemiklerini, mezarlarını arayan analara saygıdan mı bahsedeceksin?
“Ama liderimiz bir zamanlar onlarla görüşmüştü, hatta destek vermişti” bastonuyla mı yürüyeceksin?
Polislere seslenerek “Ayıptır günahtır!” diye mi haykıracaksın?
Sessiz, küçük ve kaygısız bir menfaat bataklığında kaybolmakta olan toplumu dürtmeye mi çalışacaksın?
Akılsız, beceriksiz ve ahlaksız muhalefet yöneticilerini uyandırmayı mı deneyeceksin?
Analıktan ve fedakârlıktan mi söz edeceksin?
“Analara kıymayın efendiler” şarkısını mı söyleyeceksin?
Lanet mi okuyacaksın?
Acıları, bilmem hangi -izm’in sıkıcı teorik açıklamalarına bağlayarak nutuk mu atacaksın?
“Neme lazım” diyerek bu konuya bulaşmamaya mı gayret edeceksin?
Fotoğraftaki kadını görünce başka kadınları, anaları, kendi anneni hatırlayıp ürkecek misin?
Suratına yerleştirdiğin ciddi ifade ile şapırtılı birkaç cık-cık çektikten sonra sevgilinle veya arkadaşınla yemeğe mi gideceksin?
“Avrupa'ya şikayet” mi edeceksin?
Yoksa “ben oralara kapağı nasıl atsam?” hayallerine mi dalacaksın?
Hırsını sosyal medyadan çıkarmak için sivri zekâlı paylaşımlarınla nefret mi kusacaksın?
“Onlar da bu şartlarda bir süre sokağa çıkmasalardı” korkaklığına mı yapışacaksın?
“Keşke siyasetle ilgilenmeseydim de bu haberleri hiç görmeseydim” diye “bol acılı yorgun demokratlık” mı yapacaksın?

Fotoğraf: Hayri TunçDaha ne diyeceksin?
Ne hissedeceksin?
Ne okuyacaksın?
Ne yazacaksın?


Ya ben ne yazacağım?
Yazının girişi, gelişimi, zirvesi, sonucu falan diyerek bir şeyler döktürüp en sonra da “eh, hiç de fena yazmadım bugün yine” diye mutlu mu olacağım?
Böyle bir yazının ne kadar okunacağını, ne kadar twit-mwit alacağını mı hesaplayacağım?
Her zamanki övgülerle ve küfürlerle mi yetineceğim?

Yok, yok, yok!..
İçimden hiçbir şey gelmiyor!
Buraya kadar yazdıklarım, saniyeler içinde klavyeye dökülüverenler; ki biraz daha bakarsam bu kelimelere, onları da sileceğimden korkuyorum.
Yazmak istemiyorum.

Onun için yazı yok bugün!
Zaten çoğunuz artık “yazını okudum” yerine “yazına baktım” diyorsunuz ya...
Bakın o zaman!
Yazıya değil ama...
Yazı gibi görünen harf yumaklarının arasına serpiştirilmiş fotoğraflara bakın!
Bakın ve anlayın!
Hayır, anlamayın, hissedin!
Ya da bir şeyler hatırlayın!
Ya da...
Ya da...
Bilemiyorum...
Ne yaparsanız yapın.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"