17 Ağustos 2023

Savaştan yorulan Batı’dan Ukrayna’ya mesaj: Ver, kurtul, gel

Üst düzey bir NATO yetkilisi, Ukrayna yönetimine kaybettiğiniz topraklardan vazgeçin ve NATO’ya üye olun çağrısı yaptı

Batı, Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan yoruldu. Gerçi Batılı üst düzey yöneticiler bunu pek belli etmek istemiyor. Örneğin, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, paktın savaş konusundaki tavrının Kiev yönetiminin isteğine bağlı olduğunu, Ukrayna’nın ihtiyacı olduğu sürece Batı’nın ekonomik ve askerî yardımlarının süreceğini söylüyor.

Ama bir hafta sonra 1,5 yılı geride bırakacak olan savaşın yükü ağır. Herkes için ağır. Elbette en büyük ağırlık, toprakları işgale uğrayan ve zor şartlarda savaşan Ukrayna açısından geçerli. Rusya için de savaş hiç kolay geçmiyor, kısa sürede bitirileceği umulan savaşın sonu görünmüyor.

Batı açısından ise “yorgunluğun” ana ögesi parayla ölçülüyor. 22 Şubat 2022’den bu yana sadece ABD’nin Ukrayna’ya “yardımı” 113 milyar doları buldu. Özellikle Avrupa açısından olayın maddi boyutunun ötesinde, Rusya ile enerji ticaretinin sınırlandırılması gibi başka sıkıntıları da var.

Ancak Rusya lideri Vladimir Putin’in durdurulması, güçsüzleştirilmesi, mümkünse iktidardan düşürülmesi gibi hedefleri var Batı’nın. Bunun için “her türlü fedakârlığa” hazırlar; gerisi çoğunlukla Ukrayna askerlerinin kanıyla ödeniyor zaten.

Ne var ki Batılı ülkelerde yaşanan ekonomik problemler ve iç siyasi çalkantılar, “daha ne zamana kadar Rusya ile savaşan Ukrayna’ya para aktarılacak?” sorusunu giderek daha sık gündeme getiriyor.

Uzun hazırlıklardan sonra 4 Haziran 2023’te başlayan Ukrayna karşı taarruzu şu ana kadar fazla başarılı olamayınca ateşkes ve barış görüşmeleri daha fazla gündeme gelmeye başladı. Çin’in, Fransa’nın, Afrika ülkelerinin, Suudi Arabistan girişiminin ve başka platformların Rusya-Ukrayna Savaşı’nı bitirmeye yönelik girişimleri ve önerileri oldu ve olacak (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da Putin’le yakında yapmayı umduğu görüşmede yalnızca “tahıl koridoru” ile ilgili değil savaşın sonlanması amacıyla da öneri getirmeye hazırlandığı söyleniyor.) Ayrıca uluslararası alanda resmî olarak seslendirilmeyen ve kapalı kapılar ardında süren bir dizi temasın olduğunu da varsayabiliriz.

Salı günü Norveç’te düzenlenen bir etkinlikte, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in özel kalem müdürü Stian Jenssen, tartışmalarda ele alınan seçeneklerden birini açık etti ve “Ukrayna’nın şu ana kadar kaybettiği topraklarından vazgeçmesi ve karşılığında NATO üyeliğine alınması bir çözüm olabilir” dedi.

Ukrayna yönetimin çeşitli temsilcileri bu öneriye “biz topraklarımızı hiçbir bedel karşılığında satmayız” diyerek sert tepkilerle karşı çıktı.

Kiev’in “yalnızca 2022’de işgal edilen Donetsk, Luhansk, Zaporojye ve Herson’un değil, 2014’te ilhak edilen Kırım’ın da Rusya’ya terk edilmesini öngören teklif” karşısında gösterdiği kararlı direniş sonucu, Jenssen geri adım attı; bunun tartışmaların bir parçası olarak dile getirdiği bir “kişisel görüş” olduğunu, dahası “hata yaptığını” söyledi. Ama bu durum tartışmaları bitirir mi, bilinmez.

Rusya tarafından bu konuda pek ses çıkmıyor. Ama genel olarak işgal ve ilhak ettiği toprakların kendinde olması halinde barış görüşmelerine açık olduğunu belli eden Kremlin’in, bununla birlikte NATO’yu Ukrayna’da görmek istemeyeceği çok açık. Moskova’nın “NATO’nun Ukrayna’yı üye yapma girişimlerinin yarattığı tehlikeyi” savaşın çıkış gerekçelerinden biri olarak gösterdiğini unutmadık.

NATO’dan Ukrayna’ya: “Seni uzaktan sevmek…”

Elbette uzun süredir toplumuna “kaybettiğimiz her karış toprağı geri alacağız” diyen lider Volodimir Zelenski ve ekibinin bu tür bir uzlaşmayı kabul etmesi mümkün değil. Zelenski’nin “hiçbir şart ve zamanda Putin’le masaya oturmayacağını” yasalaştırdığını da hatırlıyoruz. Ona göre barış görüşmeleri ancak Rus askerlerinin (1991’de Sovyetler Birliği’nin yıkıldığı zamanlardaki) Ukrayna sınırlarından tümüyle çıktığı koşullarda başlatılabilir.

Kuşkusuz gelişmeler ve Batı’nın baskısı Zelenski’nin bu tavrını değiştirebilir. Ama bugün ve bu şekilde değil.

Ayrıca gelecek yıl Mart ayında çok önemli iki seçimin gündemde olduğunu da hatırlatayım: 17 Mart 2024’te Rusya’da, 31 Mart 2024’te de (tabii eğer savaş ve işgal durumu nedeniyle ertelenmezse) Ukrayna’da devlet başkanlığı seçimleri var.

Ukrayna’da son dönemde zaman zaman su yüzeyine çıkan siyasi mücadeleler Zelenski’nin yerine bir başkasının geçmesi sonucuna yol açar mı? Batı şu veya bu adayın yeni lider olması için Kiev’e baskı yapar mı? Eğer devlet başkanlığı koltuğuna yeni biri oturursa sonuçları ne olur? Ukrayna yönetiminin barış görüşmeleri konusundaki tutumu yumuşar mı? Yoksa tam tersine, Zelenski’ye göre daha radikal bir lider mi başa gelir? Bu soruların cevabını bilmiyoruz.

Seçimlerden bahsetmişken bir de 5 Kasım 2024’te düzenlenecek ABD başkanlık seçimlerine değinelim. Şimdiki Başkan Joe Biden, aday olacağını açıkladığı bu seçimlere Ukrayna-Rusya cephesinde nasıl bir tabloyla giderse daha avantajlı olacağını düşünüyor? Ya “ben olsam savaşı bir günde bitiririm” diyen Donald Trump aday olursa ve kazanırsa, Ukrayna ABD’den bugünkü gibi destek alabilir mi?  (Burada Rusya yönetiminin birçok uluslararası konuda, en başta da Ukrayna meselesinde Trump’ın başa gelmesini bir bayram gibi beklediğini eklemesem olmaz.)

Bu yazdıklarımdan da anlaşılacağı üzere, durum epeyce karışık. Daha 2008’de “Ukrayna da Gürcistan da paktımıza üye olabilir” diyen NATO yönetimi, bugün bu konularda acele etmekten kaçınıyor. Rusya’yı kızdırmaktan korktuğu aşikâr.

Zaten Kuzey Atlantik Antlaşması'nın 5. maddesine göre NATO herhangi bir üyesinin savaşta olması halinde onun yanında olmakla yükümlü. Yani savaş sürdükçe Ukrayna’yı üye yapamaz. Veya yaparsa Rusya ile direkt olarak savaşmak zorunda kalır.

Ukrayna’nın hemen NATO’ya alınmasını isteyen ve bu isteğine karşılık bulamadığı için geçen ayki NATO Vilnius Zirvesi’ne gidip gitmemekte başlangıçta tereddüt eden Zelenski’ye sonunda “kırıcı olmayan” bir olumsuz cevap verildi. Ukrayna için NATO’ya katılım koşullarının “basitleştirileceği” vaat edildi.

NATO üyesi olmak için ekonomik yapıda ve yolsuzluklarla mücadelede istikrar ve liberal demokrasi gibi talepler var; tabii Polonya, Macaristan ve başka ülkeler üye alınırken bu ölçütler üzerine ne kadar düşünüldü bilmiyoruz. Ancak üye alınan ülkelerin hiçbir şekilde pakttan atılamayacağı enteresan bir yapıya sahip olan NATO’da, yönetimin hem bu talepleri hem de bazen Erdoğan gibi diğerlerinden farklı tavır koyup da “nuh deyip peygamber demeyen” liderlerden sonra bir dizi konuyu daha iyi düşünme isteğinin arttığı tahmin edilebilir.

Savaşın ve barış görüşmeleri hazırlıklarının nasıl gideceğini yaşayıp göreceğiz. Herhalde bu yıl içinde tarafların masaya oturma ihtimalinin iyice azalmış olduğu söylenebilir.

Ukrayna’nın NATO’ya alınması konusunda ise paktın 2024 yılındaki Washington zirvesinin ne getireceğini beklemek gerekecek gibi. Üstelik bu etkinliğin, “NATO'nun kuruluşunun 75. yılında yeni tarihi atılımlar” gibi parlak bir paket içinde servis edileceğini bugünden tahmin etmek de hiç zor değil.

Hakan Aksay kimdir?

Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.

Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.

Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da '3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.

2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.

Yazarın Diğer Yazıları

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

Erdoğan’a saygıda kusur etmeyen ünlü Rus rejisör Pamuk’a ateş püskürdü

Bazı kültür insanları yazdığı, yönettiği, rol aldığı eserlerde eşsiz kahramanlık öykülerini yansıtsa da gerçek hayatta bunların çok uzağına düşebiliyor

Erdoğan, İmamoğlu, Yavaş, Commodus, Maksimus…

Mertlik Türk olmanın genetik bir sonucu değil. Ve tarihimiz sayısız entrika, tuzak ve kalleşlikle dolu

"
"