18 Ocak 2015

Kırmızı don, giyinik banyo, günahkâr lades ve nazar boncuğu üzerine

Karı koca yakınlaşırken çırılçıplak olunmayacakmış, çıplak olsalar da üzerlerinde bir örtü olacakmış...

Banyoda çıplak yıkanılır mı?

Hoppala, bu adam iyice bir hoş oldu, falan demeyin bana hemen.

Soruyu soran ben değilim, atv canlı yayınına mesajıyla katılan seyircilerden biri.

Soruyu okuyan ve cevaplayan da ünlü ilahiyatçı Nihat Hatipoğlu.

Babacan bir yüz ifadesi ve konuşma tarzı var.

Bu izlenimin etkisiyle ondan şu tür bir cevap bekliyorum:

"Tabii çıplak yıkanacaksın, evladım. Paltoyla banyo yapacak veya battaniyeye sarınacak değilsin ya!"

(Bu arada aklıma en ünlü Sovyet filmlerinden biri olan Kaderin Cilvesi Veya Sıhhatler Olsun'dan - aşağıda kullandığımız görselin yansıttığı - banyo sahnesi geliyor.)

Ne kadar saf ve cahilim...

*    *    *

 

Hoca, "bana sonunda bunu da söyletiyorsunuz" tavrıyla konuya giriyor ve olumsuz cevap veriyor:

"Mekruh görülmüştür." Devam ediyor: "Çünkü o halde olmak iyi değildir!"

Benim gibilerin kendine gelmesi için birkaç saniye ara veriyor.

Arapça bir kelime olan "mekruh", İslam dininde, yasak olmasa da, yapılması pek istenmeyen şey anlamına geliyor. İkinci anlamı ise iğrenç, tiksindirici.

O zaman yukarıdaki cümlelerin kısa tercümesi, "olmaz, çünkü olmaz!.."

Peki, nasıl yıkanacağız, Hocam?

"Affedersiniz" (öyle diyor), "göbeğinin altında... şortunu çıkarmayacak. Son anda onu çıkarıp durulanacak ve hemen... bornozunu giyip çıkacak."

 

*    *    *

 

Ben allak bullak olmuş halde ekrana boş gözlerle bakarken, o, konuya yakın gördüğü bir başka mühim meseleyi aydınlatmaya karar veriyor:

"Tekrar özür diyerek söyleyeyim..." (Duraksıyor.) "Söyleyeyim mi, söylemeyeyim mi?" (Tavana bakıyor.) "Söyleyeyim, çünkü soruluyor." (Gülüyor.)

Ben sansasyonel bir açıklamanın geleceğini sezerek pür dikkat bekliyorum. Ve yanılmıyorum da:

"Efendim, karı koca yakınlaşırken çırılçıplak olunmayacak, çıplak olsalar da üzerlerinde bir örtü olacak..."

?????

Benim kafamdan buraya yazılmayacak bazı ölçüsüz soru ve cümleler geçerken, Hoca ekliyor: "... diye söyleyeyim, en azından... Ve bu sorumluluğu da atayım." (İki eliyle bir şeyi tutup da yana fırlatırmış gibi yapıyor.) Ve konuyu kapatıyor.

Bana inanmayanlar veya merak edenler, Hatipoğlu'nun 1 dakika 17 saniye süren bu yaşamsal tavsiyelerinin videosunu internette bulabilir.

 

*    *    *

 

Şimdi... Hatipoğlu ilahiyatçı. Toplumun bir bölümü onun ve başka ilahiyatçıların sözünü önemsiyor.

Bir başka ilahiyatçı, Ömer Tuğrul İnançer, hatırlıyorsunuz, bir ara "Hamile kadınlar sokağa çıkmasın" demişti. Kısa süre önce de "Kadınların çalışması caiz değildir (yuvaları yıkılabilir)" diye sosyal hayatımıza yeni bir katkıda bulunmuştu.

Nureddin Yıldız adındaki "otorite" de "erkeklerin kadın spiker izlemesi caiz değildir" saptamasıyla ve "6 yaşındaki kız çocuğu 25 yaşındaki biriyle evlenebilir" açıklamasıyla ünlenmişti.

Bir ara Bolu Müftüsü Yaşar Yaprak, "yılbaşında kırmızı don giymek caiz değildir" buyurmuştu.

Geçen gün okumuşsunuzdur belki, Erzurum'da midye dolma satmaya başlayan bir yurttaş (Fırat Kuytan), mahalledeki cami imamının "Midye dinimizce haramdır" demesinden sonra satışların durma noktasına geldiğinden yakınıyordu.

Türkiye'de on binlerce imam var...

 

*    *    *

Diyanet İşleri Başkanlığı, "laik Türkiye"nin kol kanat gerdiği, devasa güce sahip tek resmî dinsel kurum. Sünni Müslümanlar'ın temsilcisi olan Diyanet İşleri'nde çalışanların toplam sayısı 140 bin civarında. 2015 Bütçesi'nde Diyanet'e ayrılan 5,743 milyar TL'lik ödenek (çeşitli kuruluşlardan aktarılan kaynaklar ve bağışlar hariç tabii), 8 bakanlığın (aralarında Kültür ve Turizm B., Dışişleri B., Sağlık B. da var) bütçelerinin toplamından fazla.

Diyanet'in sosyal hayatı düzenlemeye yönelik açıklamaları da az değil. Birkaç örnek vereyim:

"Evlatlıkla evlenmek caizdir."

"Daha fazla bal elde etmek için anaç arı yavrularının öldürülmesi caizdir."

"Sosyal medyada fotoğraf paylaşmak caiz değildir."

"Millî Piyango, Loto, Toto, İddia haramdır ve caiz değildir."

"Lades caiz değildir."

"Dövme yapmak caiz değildir."

"Evde süs köpeği beslemek caiz değildir."

"Vicdani red gerekçesiyle askere gitmemek caiz değildir."

"Nazar boncuğu takmak caiz değildir (onun yerine Felak ve Nas sureleri okunmalıdır)."

"İslam'da sevgililer günü yoktur. Kutlanacaksa da sadece evliler ve nişanlılar birbirini kutlamalıdır."

 

*    *    *

 

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'den gelen bir dizi açıklama da bu listeyi uzatabilir. "Noel ve çam ağacı"na karşı çıkmasından tutun da, doğum öncesi bebeğin cinsiyetinin saptanmasının caiz görülmemesine kadar.

Görmez, Paris katliamını başından beri yarım ağızla kınadı, hep "İslamofobi" odaklı konuşmalar yaptı. Geçen gün de "İslam dünyasında 12 milyon insan katledilirken sessiz kalanların SADECE 12 kişiye düzenlenen bir cinayet sebebiyle ayağa kalkmasını ibretle izledik" dedi.

Bu arada Kürt ve Alevi katliamlarından olağanüstü boyutlara ulaşan yolsuzluklara kadar birçok yakıcı sorunda Diyanet ya susuyor ya da iktidarın yanında aktif tutum alıyor.

Bütün bunlara bakınca, 2015 dünyasında ve Türkiyesi'nde, yukarıda bir kısmını sıraladığım "neyin caiz olduğu, neyin olmadığı" yolundaki vaaz ve demeçler sizce ne kadar anlamlıdır ve hayatımıza ne kadar yön verebilir?

Adım başı karşılaştığımız toplumsal adaletsizliklere karşı tutum belirlerken ve günlük sorunları çözerken, din adına konuşanların tavsiyelerinden ve yasaklarından önce ahlaka ve vicdana başvurmamızdan daha doğal ne olabilir!

@AksayHakan

 

Yazarın Diğer Yazıları

Aşk ve aile hayali tarihe mi karışıyor?

Bizde ve birçok ülkede boşanmalar artarken aşk üzerine yapılan yorumlara bir kez daha bakmakta yarar var

Dostluk, kelimeler ve gülümseme üzerine

Sadece söylediğimiz sözlerden ve onları ne şekilde söylediğimizden değil, söylememiz gerekirken söylemediğimiz sözlerden de sorumluyuz

Trumpgillerin gölgesinde bir yazı: Neden kar beyaz ama kış kara?

Vaktiyle “kışların 9 ay sürdüğü, 3 ay da yazın beklendiği” şimdi olmayan bir ülkede yaşamıştım

"
"