26 Nisan 2015

HDP’nin barajın altında kalmasını istemek: Açık sözlülük mü, kötü niyet mi?

Yüzde 10’luk seçim barajını savunmak ne kadar adaletli bir tutum? AKP’nin ‘A’sı neydi sahi?..

Ne zaman ki bir siyasetçimiz şöyle der:

“Bakın, açık söylüyorum...”

İster istemez gerginleşirim.

Aklıma iki şey gelir:

Bir, muhtemelen şimdi sıkı bir yalan duyacağız.

İki, şu ana kadar konuştukları “açık” değildi demek...

Bizim siyasetçilerin “açık” konuşmalarının gerisinde çoğunlukla kapalı veya karanlık bir şeyler vardır. Yoksa niye bir çuval laf ettikten sonra aniden durup da “açılsınlar”?..

 

‘Temennim, barajlar altında kalasınız inşallah’

 

AKP’li bazı yöneticiler son zamanlarda “açık sözlü” konuşmalarla bazı “iyi” dileklerini seslendirmeye başladılar.

Diyorlar ki:

“HDP barajı aşamasın!”

Kulağa nasıl geliyor? Açık sözlü bir cümle, değil mi?

Mesela, eski İçişleri Bakanı Efkan Ala, şöyle buyurdu:

“Temenni ederiz ki halk HDP’yi baraj altında bırakır.”

Bu da böyle bir “iyi dilek” işte!..

Ağrı olaylarında önemli bir rol oynadığı iddia edilen Ala, kendi dileğinin gerçekleşmesi yolunda özel çaba sarf etmediğini savundu.

Temennisinin açıklaması ise çok kısa ve basitti:

“Sonuçta rakibiz...”

 

‘Barajı geçerseniz kötü olur...’

 

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ise vurguyu bir adım daha ileri taşıdı:

“HDP barajı geçerse sıkıntı olur.”

“Sıkıntısız bir hayat için” HDP’nin baraj altında kalıp da ezilmesini dileyen bu “şahıs”, aynı zamanda HDP’yle görüşmelerden sorumlu hükümet üyesi.

Daha 28 Şubat’ta HDP’nin İmralı heyeti ile Dolmabahçe Ofisi’nde bir araya gelerek barış süreci için umut verici bir görüntü sergilemişti.

Şimdi diyor ki:

Kamuoyunda ‘HDP barajı geçmezse sıkıntılar olur’ şeklinde yürütülen bir propaganda var. Ben de tam tersini düşünüyorum, geçmezse değil geçerse birtakım sıkıntılar olur…” 

Buraya kadar açık sözlü gidiyor sanki Akdoğan.

Gerçekten de. HDP barajı geçerse Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kafasındaki “başkanlık rejimi” çöp sepetine uçacak. Hatta belki AKP tek başına hükümet kuramayacak.

Ama “barıştan sorumlu” Başbakan Yardımcısı’nın açık sözlülük limiti dolduğu için, bu kadarını söyleyemiyor.

Hangisi daha önemli, başkanlık mı barış mı?

 

Onun yerine başka bir şeyler mırıldanıyor:

“Yani bir siyasi partinin barajı geçmesinde sıkıntı olmaz, ama bir tarafta silahlı bir terör örgütü varsa, bunun vesayetinden kurtulamayan, onun uzantısı olan bir siyasi anlayış varsa, bunun üreteceği başka sorunlar olur diye düşünüyorum.”

Yani?..

Akdoğan hükümetin silahlı bir örgüt olan PKK ile görüşme süreci yürüttüğünü unuttu mu? HDP’nin de bu süreçte taraf olduğunu, aynı zamanda aracı-yardımcı işlev gördüğünü bilmiyor mu?

Kürt gerillaların silah bırakması, HDP gibi siyasi örgütlenmelerle demokratik siyasi sürece katılması, sesini Meclis’te duyurması iyi olmaz mı?

İç savaşa daha ne kadar kurban vereceğiz?

Aksi takdirde “HDP barajın altında kalır da Meclis’e giremezse” bu, on yıllardır özlediğimiz barış ortamı için nasıl daha iyi bir seçenek olabilir ki?

Hangisi daha önemli:

Kürtlerle ilişkilerin bozulması ve Ağrı’daki çatışma gibi provokasyonlarla yeni yeni gençlerin kanının akıtılması pahasına Erdoğan’ın sultanlığının yasallaşması mı?

Yoksa zaten dünyanın gücünü ve mevkiini elinde bulunduran bir kişiye “bu kadar yetki yeter, yasal sınırlarına dön” denmesi ve HDP de içinde muhalefetin TBMM’de var olabilmesi mi?

 

AKP’nin ‘A’sı neydi sahi?

 

Bir ara bir başka Başbakan Yardımcısı, Numan Kurtulmuş şöyle demişti:

"HDP barajı aşar aşmaz onu bilmem, şahsen HDP'nin barajı aşmasını, Türkiye demokrasisi bakımından bir zenginlik olarak görürüm.”

Şimdi artık bu yanlış bir tutum mu sayılıyor AKP ve hükümet yönetiminde? “Sonuçta rakip” ya...

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da HDP’nin siyasi rakibi. Ama o HDP’nin barajı aşmasını istediğini söylüyor.

Başka partileri destekleyen ve/veya HDP’ye güvenemeyen, “oy vermeye eli gitmeyecek” birçok tanıdığım var; “yine de Meclis’e girmelerini isterim, demokrasiye ve barışa katkısı olabilir” diye düşünüyorlar.

Kimisi de bu tür düşüncelerle HDP’li olmasa da oyunu HDP’ye verecek.

Ayrıca 1980 ürünü yüzde 10 seçim barajı gibi olağanüstü acımasız ve antidemokratik bir engelle, birçok siyasi partinin, muhalefetin Meclis’e girmesinin önüne geçme tavrının nesi savunulabilir?

Adaletsiz bir baraj değil midir bu?

Ah, ben de saf saf “adalet”ten bahsediyorum...

Adalet dediğin nedir ki?

Ne kadar bulursan parti tabelalarına çak, kartvizitine yapıştır!

Ama siyasi hayatta bu kavramdan bucak bucak kaç!

Ta ki...

Bir gün adaletin sana da gerekli olduğunu anlayacağın ana kadar.

Tabii eğer o zaman çok geç olmazsa...

 

@AksayHakan

Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"