15 Mart 2025

Gündem Yaren Leylek çünkü sevgiye ve mutluluğa hasretiz

Bir leylek ile bir "adem" arasındaki sevgi ve bağlılık duyguları yüklediğimiz bu ilişki sizce neden böylesine popüler?

Yaren Leylek geldi mi, biliyor musunuz?

Gelmemiş diyorlar. Acaba öldü mü?

Yok, geldi geldi… Gazetede okudum.

Pardon, o gelen başka leylekmiş.

Başka demeyelim canım, geleni de iyi tanıyoruz, Nazlı Leylek o.

Nazlı, Yaren’in nikahsız eşi, hayat yoldaşı.

Herhalde o önden geldi (belki yolda tartışmışlardır, Yaren genç olduğundan daha hızlı gelmiştir).

Yaren’in gelmesine üç gün kaldı diyorlar… Veya iki gün… Ya da bir…

Ya gelmezse?..

Ne yapar balıkçı Adem Yılmaz?

Hatta Eskikaraağaç köyü? Karacabey ilçesi? Bursa ne yapar?

Türkiye olarak, halk olarak ne yaparız bu hikâye biterse?

* * *

Nedir bu Yaren Leylek hikâyesi?

Yaren (kelime anlamı arkadaş, dost, yoldaş demek), bir leyleğe verilen isim.

Bizde artık Yaren Leylek diye anılan ayrı bir şahsiyet oldu (onun için Y ve L büyük harfle).

Anlatıldığına göre, ilk kez 2010’da Uluabat Gölü'nde balıkçılık yapan Adem Yılmaz'ın kayığına konmuş. Balıkçı da onu beslemiş. Hatta birlikte balık avlamaya çıkmışlar.

Sonraki yıllarda da hep gelmiş aynı leylek mart ayında. Dostu Adem’i bulmuş. Adem de onu gagasındaki lekeden tanımış.

Yıllar içinde bu dostluk ilişkisi her yere yayılan haberlere konu olmuş.

2016 yılından itibaren fotoğraflanmışlar, 2019 yılında belgesel film çekilmiş, 2023'te de bir sinema filmine konu olmuşlar (İzlemedim, umarım Jean Reno’nun geçen yılki Penguen Arkadaşım filmi gibi etkileyicidir).

Karacabey Belediyesi, leylek yuvasına yakın bir yere yerleştirilen kamera yardımıyla orayı 7/24 izlemeye imkân veren bir web sitesi açmış: yarenleylek.com.

Eskikaraağaç köyünün “Bursa'nın Avrupa Leylek Köyleri Birliği üyesi olan tek köyü” olduğu yazılıyor.

“Yaren Leylek-balıkçı Adem”, her yıl özellikle mart ayında ülkemiz medyasının bol bol kullandığı ve çok okunan, çok izlenen bir konu.

* * *

Bir leylek ile bir insan (adının “Adem” olması da sembolik) arasındaki sevgi ve bağlılık duyguları yüklediğimiz bu ilişki sizce neden böylesine popüler?

Hiç düşündünüz mü neden yüzümüzde gülümsemeyle bu haberleri okuyoruz?

Tabii her konuda “külyutmaz” ya da “mızmız” olan ve bu hikâyeye hiç inanmayanları bir kenara bırakalım.

“Ne leyleği! Her gelen başka bir leylektir mutlaka. 2019’dan itibaren Yaren’in eşi Nazlı’yı da getirmesi, beş çocuklarının olması falan da düzmece haberlerdir… Maksat reyting! Karacabey ve Eskikaraağaç Köyü açısından ise para kazanma, turizmi hareketlendirme amacı… Gerisi boş… Yemeyiz biz…”

Böyle uyanık laflar edenleri süper analitik zekâlarıyla baş başa bırakalım (bazı konularda haklı olma ihtimalleri olsa bile, boş verelim…)

Biz harika güzellikte ve olağanüstü verimli topraklar üzerinde inanılmaz derecede mutsuzluk içinde yaşayan bir halkız.

Evet, mutsuzuz...

Birleşmiş Milletler’in geçen yıl 143 ülke arasında yaptığı araştırmalar sonucu yayımlanan Dünya Mutluluk Raporu’nda Türkiye 98. sıradaydı. Yani bu 143 ülkeyi kabaca üçe bölersek en mutsuz üçüncü listedeyiz. Birinci Finlandiya’dan çok, sonuncu Afganistan’a yakınız.

Ekonomimizden başlayın, son dönemdeki kutuplaşma ve gerginliklere, durmadan bağır çağır siyasete, tehdit ve hakaretlere kadar birçok nedeni var mutsuzluğumuzun.

Bu şartlarda bir kuşun ta Afrika’dan kalkıp binlerce km uçarak ülkemize, bir bakıma hepimizi temsil eden bir kişiye ve köye geldiği, kimsenin bir diğerini öldürme, tuzağa düşürme, yalan ve baskıyla alt etme kaygısının olmadığı bir hikâyede, çoktandır hasretini çektiğimiz sevgiyi ve mutluluğu buluyoruz.

Onun için bize daha nice “yarenler”, nice “balıkçılar”, nice dostluk örnekleri gerekiyor.

Hiç olmazsa ara sıra sıcak bir gülümseme eşliğinde gerçek insan olduğumuzu hatırlayabilmek için.

Hakan Aksay kimdir?

Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.

Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.

Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da '3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.

2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Türk-Rus baharı geride kaldı, muhalefet ilişkilere ağırlığını koymalı

CHP'nin Moskova ile ilişkilerde aktif rol oynaması, bugün eskisinden daha aktüel ve zorunlu bir görev haline geldi

Hâlâ buradayım, hâlâ korkuyorum, hâlâ nefret ediyorum

Hayatlarımız çok fazla çizik ve yarayla doldu taştı, hatta dışardan görülmese de etlerimiz koparıldı, yüreğimiz delik deşik oldu

Trump’ın kafasındaki raflar: Çin, Avrupa, Ukrayna, Rusya, popülist sağ…

Trump 80 yıllık Batı ittifakına darbeler indirirken “ABD’siz Avrupa” ne kadar güçlü bir alternatif olabilir?

"
"