25 Nisan 2015

Eyy Putin, sen bizim Reis’e nasıl karşı gelirsin?

Putin’den hiç böyle bir şey beklemediğimiz için hepimiz şaşırdık. Düne kadar 'Rusya'nın savunucusu' olan Yiğit Bulut özellikle bozuldu.

“Büyük felaket!

Yaşasınnn!

‘Büyük felaket’ dedi. Çok iyi oldu bu yav!”

Böyle bir devletimiz var işte. Felaketin büyüğüyle sevinci, mutluluğu birleştirebiliyor.

Yeter ki kimse “o kötü kelime”yi kullanmasın...

O, şey işte... Soy... Soykı... Soykırım...

Obama soykırım demedi, bu yılı da atlattık, şükür Allah’a.

Ama 20’yi aşkın devlet “o kötü kelime”yi kullanıyor.

Bugünlerde başımızı ağrıtan yeni şeyler de oldu.

Papa Francesko sinirimizi bozdu. Ve Avrupa Parlamentosu. Ardından Avusturya. Şimdi de Vladimir Putin.

Hem de bizim Putin!..

Kankamız...

Erdoğan’ın en yakın dostlarından biri, hani yıllardır vücut diliyle falan çok iyi anlaştığı...

Başkaları neyse de... Onunkine “ihanet” derler...

*   *   *

Vatikan ve Viyana büyükelçilerimizi hemen geri çağırdık.

“Bize böyle kaka sözler söylerseniz, biz de küseriz işte!”

Peki, Moskova Büyükelçisini de çağırsak mı?

Yoksa çağırmasak mı?

O kadar da ticaretimiz var...

Turizm de mühim...

Enerji desen hep orası. Gazımız en çok oradan... Petrol falan da var. Ve ilk nükleer santralimiz...

Bir de şu dış politika sıkıntılarımız...

Batı’dan hiç hayır yok. Ortadoğu da kof çıktı. Afrika mafrika herkes kendi derdinde.

Kaç kere talep etmedik mi “Vladimir, bizi Şanghay Örgütü’ne üye al” diye!

Daha geçen gün Astana’da “Gelin Kazakistan, Belarus ve Rusya ile ‘yeni oluşum’ kuralım” dedik.

Daha epeyce de planımız vardı...

Ne yaptı şu Putin de yav! Pişmiş aşa su kattı...

9 Mayıs’ta da Moskova’daki törenlere gideceğiz demiştik üstelik...

Bozuk atıp gitmemeli mi, yoksa gidip orada masaya yumruğu vurmalı mı?..

*   *   *

Putin’den hiç böyle bir şey beklemediğimiz için hepimiz şaşırdık.

Enerji Bakanı Taner Yıldız gergin bir şekilde “Bu kelimeyi (soykırım - HA) kullanacağını hiç beklemiyordum” dedi.

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da şaşkın gibiydi. Hem eleştirdi Kremlin’i hem de “büyütmemek lazım” gibi laflar etti.

Birkaç AKP’li daha benzer bir kararsızlık sergiledi.

Sonra “danışmanların danışmanı” Yiğit Bulut konuştu. Sertti, duygusaldı, sesinde biraz aldatılmışlık vurgusu vardı.

Kendisi birkaç yıldır Putin’i ve Rusya’yı savunuyordu, ama hep Erdoğan ve “Yeni Türkiye” ile ittifak ekseninde. Şimdi ittifaka karşı tavır sergilenirse, Bulut da Putin’in değil, Reis’in yanında yer almayı seçerdi haliyle...

“Rusya son 10 yıldır Türkiye'den çok ciddi destek gördü. Sayın Cumhurbaşkanımız Rusya'ya çok önemli kartlar açtı. Sayın Putin ile Sayın Cumhurbaşkanımız arasında çok ciddi iyi ilişki vardı... Ki hâlâ var... Ama bu adımın atılması bu iyi ilişkiye yakışmadı, çok açık söyleyeyim.

Dolayısıyla böyle bir adımın neden atıldığını ve Rusya'nın neden böyle bir stratejik, bana göre hata yaptığını, bence çok iyi sorgulamak gerekiyor. Rusya, bugün dünyaya baktığınızda kimsesi olmayan bir devlet. Ve biz bu yaptırımlar, ambargolar, maddi manevi baskılar sırasında her zaman Rusya'ya destek olduk.” dedi Başdanışman.

Başbakan Ahmet Davutoğlu ise sakin olmaya çalışarak şunları söyledi:

"Rusya ile ilgili olarak bugün Dışişleri Bakanımız'la görüştük. Rusya ve Fransa’nın Erivan’da olmaları Minsk Grubu'nun tarafsızlığına da gölge düşürüyor. Gerekli diplomatik girişimler yapılacak."

*   *   *

Ve dün akşama doğru Dışişleri Bakanlığımız bir açıklama yaptı. Dozu hayli sert kaçmış bir açıklama.

Putin’in Çanakkale’ye gelmek yerine Erivan’a gitmesine “hafifçe dokundurmuş”...

Ama asıl balyozu “Putin nasıl soykırım der!” vurgusuna indirmiş:

"Rusya Devlet Başkanı Putin’in, tüm uyarı ve çağrılarımıza rağmen, 1915 olaylarını soykırım olarak nitelendirmesini ‎ reddediyor ve kınıyoruz. Hukukun açık ihlali olan bu tür siyasi açıklamalar Türkiye bakımından yok hükmündedir.

‎Rusya’nın Kafkaslar, Orta Asya ve Doğu Avrupa’da yüz yıl boyunca gerçekleştirdiği kitlesel katliamlar, sürgünler ve Holodomor gibi topluca cezalandırma yöntemleriyle özellikle kendi tarihinde Türk ve Müslüman halklara yönelik insanlık dışı uygulamaları göz önüne alındığında, ‘soykırımın’ ne olduğunu ve hukuki boyutunu esasen en iyi kendisinin bilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Türkiye’nin dostluğuna önem vermesi ve hassasiyetlerini dikkate alması gerektiğini beklediğimiz Rusya’nın yanlışta ısrar etmesi bölgemizdeki huzur, barış ve refaha yardımcı olmayacaktır.”

*   *   *

Neresinden başlamalı...

Kendini tek bir kelimeye bağlarsan ve başka her şeye gözünü kapatırsan... Yok, bu konuya girmeyelim tekrar...

Ama bilmeyenlere duyuralım: Rusya’nın “soykırım” demesi yeni bir şey değil.

Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı Duma 1995 yılında soykırım demişti zaten. 2005’te de benzer bir açıklama yapmıştı. Dün aynı şeyi bir kez daha tekrarladı.

Duma’nın Putin’den bağımsız olduğunu düşünmeyin.

Birkaç yıl önce Ermeni lider Serj Sarkisyan ülkesini AB’ye doğru yaklaştıran bir dizi adım attı. Putin onu vazgeçirip eski ilişkileri kurmak için çok uğraştı.

Şimdi Rusya yeniden ekonomi, enerji, askerî bağlar bakımından Ermenistan’ı epeyce etkisi altına aldı.

Moskova, hem Erivan’la hem de Bakü’yle (zamanla iniş çıkışlı da olsa) iyi ilişkiler kurmasını başaran bir başkent.

Ama bugün için Ermenistan, Azerbaycan'dan daha önemli. Sonuçta Rusya’nın Kafkasya’daki temel müttefiki.

Putin Erivan’ın bir daha Batı’ya yönelmesini istemez. Üstelik onu Avrasya Ekonomik Birliği’ne daha yeni üye yapmışken.

Yani “biz Rusya’ya 10 yıldır ciddi destek verdik” (neymiş bu 10 yıllık destek, bir de açıklasalardı) diyenler, şimdi Ermenistan konusunda şoke oldularsa burada kendilerine ve bilgi birikimlerine de dönüp bakmalılar.

Soykırım meselesi, Ermenistan’ın dış politikasının temel dayanaklarından biri. 100. yıl etkinliklerine Putin’in gitmemesi iki ülkenin ilişkilerinde skandal olurdu.

Ayrıca Rusya’da Ermenistan’ın toplam nüfusu kadar Ermeni var: Yaklaşık 3 milyon kişi... Ermeniler Rusya’da siyaset ve medya da dâhil bir dizi alanda çok etkili.

Bir şey daha: Üç ay kadar önce Ermenistan’ın Gümrü kentinde, Rus üssünden kaçan bir asker, 7 kişilik bir Ermeni ailesini yok ettikten sonra ülkedeki Rusya karşıtı tepkiler o kadar şiddetlendi ki, bazı akıllara “renkli devrim” kuşkusu bile geldi. Bu şartlarda Putin’in Erivan’a gitmesinin anlamı daha da büyüktü.

*   *   *

Türkiye, Rusya için elbette çok özel bir ülke, birçok projede vazgeçilmez değeri var.

Rusya da Türkiye açısından vazgeçilmez.

Bunun için Suriye, Ukrayna ve Kırım gibi konularda anlaşmazlıklar yaşansa da karşılıklı olarak durumu idare ediyorlar.

Bu sefer de öyle olacağını düşünüyorum.

Zaten Rusya’dan son günlerde yapılan açıklamalar “yumuşatıcı etki” yapmayı hedefliyordu. Putin’in Basın Sözcüsü Dmitriy Peskov, Devlet Başkanı danışmanlarından Yuriy Uşakov ve Dışişleri Bakanı Yardımcısı Grigoriy Karasin, Putin’in Ermenistan’a gösterdiği hassasiyetin ve Erivan ziyaretinin “Türkiye tarafından anlayışla karşılanacağını umduklarını” dile getirdiler. (Bu arada Çanakkale’deki törenlerde Rusya’yı Duma Başkanı Sergey Narişkin temsil etti.)

Sonuç olarak bana sorsanız:

Soykırım kelimesi Putin’le Erdoğan’ın dostluğunu bitirdi mi?

Derim ki: Sanmam...

Ama belli de olmaz. Ani patlamalar olabilir.

Sonuçta danışmanıyla kısa bir görüşme yaptıktan sonra 4G’nin geleceğini iki dakikada karartabilecek kadar öngörülmez bir Cumhurbaşkanımız var.

 

@AksayHakan

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"