Rusya’dan ilginç izlenimlerle döndüm.
Bazılarınıza sıradan gibi görünebilir ama birini hemen paylaşmak istiyorum.
Uzun süredir görmediğim eski bir Rus dostumla görüştüm. Birçok konuda sohbet ettik. Bir ara ona bir soru sordum:
“Rusya-Ukrayna çatışmaları senin ve yakınlarının hayatını etkiliyor mu? Özellikle Kursk olayından sonra?”
Birkaç saniye durakladı. Sonra o bana sordu:
“Kursk olayı derken neyi kast ediyorsun?”
Bu sefer duraklama sırası bendeydi. Bu soruyu niye sorduğunu anlayamamıştım.
“Ukrayna 6 Ağustos’ta Kursk kentinin bir bölümünü işgal etti ya! Onu soruyorum tabii ki.”
Gözleri büyüdü. Başını yana çevirdi. Bu sefer daha fazla sustuktan sonra yine bir soruyla bana döndü:
“Hakan, dediğini tam anlamadım gerçekten. Tam olarak ne oldu Kursk’ta?”
Ben daha cevap veremeden mahcup bir yüz ifadesiyle ekledi:
“Ben uzun süredir haberleri izlemiyorum. Savaşla ilgili hiçbir şey duymak istemiyorum. Ama Kursk’ta arkadaşlarım var. Merak ettim şimdi.”
O merak ederken ben de şaşkınlık içinde kalmıştım.
Arkadaşım 50 yaşlarında, iki üniversite mezunu, 4-5 dil bilen oldukça eğitimli biriydi. Bana göre “bütün dünyanın bildiğini” o Moskova’da yaşarken nasıl olur da bilemezdi!
* * *
Son görüşmem siyaset dünyasıyla iç içe bir Rus arkadaşımlaydı. Birlikte kahve içerken ona önceki günkü bu sohbeti anlattım. Anlatırken yine aynı şaşkınlığı yaşadığımı hissediyordum.
O ise oldukça serinkanlıydı. Bana tok bir sesle ve tane tane açıkladı:
“Senin gece-gündüz gelişmeleri izleyen biri olarak bunu anlamakta güçlük çektiğini biliyorum. Ama inan ki, böyle milyonlar var bizim ülkede. Savaşla ilgili haberlere kulaklarını ve gözlerini kapattılar.”
Nedenini sormadan provokatif bir ek yapmak geldi içimden:
“Rusların geleneksel olarak siyasetten uzak durma ve iktidara güvenme tavrının bir sonucu mu bu?”
“Öyle de diyebilirsin ama bence bu tür durumlara başka ülkelerde de rastlanabilir. Bir yerlerde savaş sürerken öteki yerlerde hayat neredeyse normal akışıyla devam eder. Bu, bir tür sinirleri koruma meselesi.”
Dayanamayıp araya girdim:
“Sinirleri koruma mı? 2.5 yılda iki taraftan toplam 1 milyonu aşkın insan öldü ve yaralandı. Üstelik kaç kez Moskova’ya SİHA’lar atıldı. Bir kadın hayatını kaybetti...”
“Biliyorum ama ona rağmen dediğimin arkasındayım.”
“Levada Araştırma’nın bir anketine göre Rusya halkının neredeyse yarısı ‘artık barış görüşmelerine başlansın’ demiş. Yani savaşa karşı…”
Sözümü kesti:
“İnan ki bu araştırmalar gerçeği yansıtmıyor. Levada kime soruyor, nasıl soruyor? ‘Savaşa karşı mısınız?’ veya ‘barış istiyor musunuz?’ derse elbette birçok insan evet der…”
Sustum...
* * *
Yazılarımda ve video programlarda Rusya toplumunun önemli bölümünün savaş konusunda ses çıkarmadığını, hayatlarını eskisi gibi sürdürmeye çalıştığını yazıyorum ve söylüyorum.
Ama zaman zaman ben de şaşırıyorum.
İnsanların suskunluğunda korkunun da payı var tabii.
Rusya’da yaşayan kimi okurlar ve seyirciler bazen haklı olarak benim dediklerime karşı çıkıyorlar, beni eleştiriyorlar. Çünkü onlar savaştan etkilenen çok sayıda insan tanıyorlar.
En azından Ukrayna’da akrabası olan milyonlarca Rus var. Etkilenmemek olur mu!
Şubat 2022’den bu yana seferberlikte orduya alınan ve cepheye gönderilen askerlerin analarının protestolarının dışında parmakla sayılacak kadar az gösteri oldu. Savaşın hayatı etkilediğini gösteren olaylar da çok fazla değil.
Özellikle Moskova ve Petersburg’da böyle. Çünkü bu iki kent kilit önemde ve iktidarın özel dikkati var. Buralardan cepheye gönderilenler de savaşta ölenler de çok az.
Kayıplar çoğunlukla yoksul cumhuriyetlerden ve kentlerden.
Epeydir Rusya devleti büyük paralar verip kontratlar yaparak orduya takviye askerler alıyor. Kontratların bedeli 2 milyon rubleye yaklaştı (700 bin TL gibi.) Aylık maaşları 200 bin ruble civarında (70 bin TL’nin üzerinde.)
Son zamanlarda bazı Rus gençlerin “savaşa gidip hem para kazanacağım hem de saygın biri olacağım” dediğini duyuyorum.
Garip, hüzünlü, acı gelişmeler bunlar.
Her zaman her şeyi anlayamıyor insan.
Üstelik bu durum sadece “dışardan bakınca” değil.
İki ay kadar önce burada adını vermeyeceğim üst düzey bir Rus tanıdığım şöyle demişti:
“Halkın büyük tepki göstereceğini zaten düşünmüyordum. Ama bu kadar uzun süren çatışma ortamında böylesine bir suskunluğu doğrusu hayal bile edememiştim.”
Tekrar son görüşmeme döneyim. Arkadaşıma sormaya çalıştığım soru şuydu:
“Siz sık sık tarihinizi anlatırken ‘biz Ruslar uzun süre sakin durup sonra öyle bir ayağa kalkarız ki’ gibi anlatımlara bayılırsınız…”
Cümlemi tamamlamama izin vermedi.
“Bu konularda yorum yapmam.”
Yüzünde hafif bir gülümsemeyle çevreye şöyle bir baktıktan sonra sessizce kahvesini yudumlamaya devam etti.
Hakan Aksay kimdir?
Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.
Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.
Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da '3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.
2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.
|