İşler iyice çığırından çıktı. Başbakan artık hemen hemen her gün birilerine bağırıyor, fırçalıyor, kızıyor, hakaret ediyor, aşağılıyor, uyarı ve emirler yağdırıyor.
Ne muhalefet kaldı, ne Kürtler, ne Aleviler, ne işadamları, ne sanatçılar, ne medya patronları, ne yerli ve hatta yabancı gazeteciler…
Bu iş o kadar sıklaştı ki, bazıları artık alıştı ve bunun “haber değeri” olduğunu bile düşünmüyor. “Yağmur yağıyor” diyenler de var tabii.

Ve Başbakan’ın akıllara yerleşip giderek kalıcılaşan son yaygın imajı sert, kızgın, asabi, hatta bazen kendinden geçme derecesinde hiddetli… Yüzü, gözleri, kaşları, ağzı, boynu, cildi, damarları…
Çok sık görüyoruz bu sahneleri, çok sık. Aşırı derecede sık…
* * *
Bu kadar gerginliğe ve elektriğe hiçbir şey dayanamaz. Trafolar patlar!..
Vazgeçtim demokrasiden…
İnsan haklarından…
Barış içinde birlikte yaşama becerisinden…
Diyalog kültüründen…
Hoşgörüden…
Ahlaksal ilkelerden ve onur düzeyinden…
Sağlık da dayanmaz buna!..
Toplumun sağlığı ve istikrarı…
Muhalefetin, Kürtler’in, Aleviler’in psikolojisi ve haysiyeti…
İşadamlarının, medya patronlarının, yerel yöneticilerin özgüveni ve kaderlerini onlara bağlamış insanlar karşısındaki saygınlığı…
Aydınların, sanatçıların, gazetecilerin halk önünde sahip olduğu kişiliği ve onuru…
Hiçbir şey dayanmaz!..
* * *
Her şey güllük gülistanlık gibi davranıp olağanüstü bir şey olmadığı izlenimini vermeye gayret eden “berbat aktörler” az değil elbette.
Kendilerine yönelik azar ve aşağılamaları, “neylersin, şimdi zaman böyle”, “benim yerimde pekâlâ bir başkası da olabilirdi” gibi kolektif sıra dayağı kıvamında yılışık bir suskunlukla geçiştirenler çok.
Ve bu fırçalara, hakaretlere hedef olmaktan ölümüne korkanlar…
Ama ne korkunun ecele faydası var…
Ne de “çatlamayan sabır taşları” hayatımızı daha yaşanılır kılabiliyor.
İşler iyice çığırından çıktı. Birileri bir şeyler yapmalı. En azından Başbakan’a “dur, yeter artık!” demeli…
Onu demokrasi, insan hakları, barış içinde birlikte yaşama becerisi, diyalog kültürü, hoşgörü, ahlaksal ilkeler ve onur adına…
Uyaramıyorsa bile…
Toplumsal istikrar ve sağlık adına uyarmalı.
* * *
Kim uyarabilir Başbakan’ı?
Gazabına uğramadan ona kim kendini dinletebilir?
Son zamanlarda pek çoklarının “gizli alternatif” gibi görmeye başladığı “kardeşi” Cumhurbaşkanı mı?
Vaktiyle partiyi birlikte kurup zaman zaman bağımsız-vicdani çıkışlar yapan Yardımcısı mı?
Bakanları mı?
Milletvekilleri mi?
Parti örgütü mü?
Danışmanları mı?
“Güvenilir gazetecileri” mi?
Yoksa yakın akrabaları mı? En azından Başbakan’ın huzur ve sükûneti için.
Belki de doktorları? Topluma acımıyorsa bile, en azından kendi sağlığını düşünmesi için.