14 Temmuz 2011

Bir felaketin ardından

Geçen pazar günü korkunç bir kaza oldu. Birkaç dakika içinde 100’ü aşkın insan öldü.

Geçen pazar günü korkunç bir kaza oldu. Birkaç dakika içinde 100’ü aşkın insan öldü. Hem de nehir sularında boğularak. Daha doğrusu, içinde bulundukları geminin kamaralarından ve salonlarından çıkmaya fırsat bulamayarak. Titanik filmindeki gibi bir süre panikle bir yerlere koşturma şansına bile sahip olamadan. Bir anda…

Felaket Rusya’da, özerk Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan yakınlarında gerçekleşti. İçinde 208 insan bulunan gemiyi bu kadar büyük bir iştah ve aceleyle yutan nehir Volga idi. 1955 Çekoslovakya yapımı ihtiyar ve hasta geminin adı ise Bulgariya.


79 kişi kurtarıldı. Yani - bu sıralarda bir sürpriz olmazsa - toplam 129 kişinin öldüğü resmî kayıtlara geçecek. Ben bu satırları yazdığımda 105 ceset çıkarılmıştı. Yani “kayıp” sayılan 24 kişinin yakınları hâlâ umutluydu. Cesetlerden bazıları, akıntının etkisiyle, olay yerinden 130, hatta 150 km uzakta bulunmuştu.

*      *      *


Bilmem, bu yazıyı önemser misiniz?..


İnsanlar ne yazık ki, uzaktaki felaketleri kaygısız izlemeye, hatta onları izlememeye, okumamaya ve duymamaya alışık. Nasıl olsa kendisi ve yakınları ölmedi diye rahat ve vurdumduymaz. Ama duyarlı olmayı az da olsa başarabildiğimiz her ölüm, aslında bize kendi ölümümüzü hatırlatır. Bu geminin batması bana bu hatırlatmayı fazlasıyla yaparak büyük bir acı yaşattı. Öyle ki, birkaç gündür bu yazıyı tamamlamayı bir türlü beceremedim.


Neden mi?


Çünkü kendimi o geminin içinde hissettim. Ve 10 Temmuzda Moskova saatiyle 13.58’de sulara gömüldüm. Oysa daha önce düşündüğümde kurtulmanın bin bir çeşit yolunu bulacağımı düşünürdüm. Ama hiçbir şey yapamadım. Ve gemiyle birlikte, kıyıdan 3 km uzakta, 20 metre derinliğe çakıldım. Her şeyin bu kadar çabuk olmasına, ölümümü izleyen balıklar bile şaşırdı…



Lütfen “edebiyat yaptığımı” düşünüp hislerimden kuşkulanmayın. Benim için o nehir, o gemiler ve o seyahatler gerçekten özel bir anlam ifade eder. Belki son on yıldır en çok keyif aldığım tatil tarzıdır Volga gezileri. 13-14 kez Rusya ve Ukrayna’da gemi turuna çıktım. Son geziyi iki ay önce yaptım. Bu konuda burada yazı da yazmıştım (Tatil küçük bir hayattır...). Ve herkese tavsiye etmiştim bu gezileri. Benim tavsiyemden etkilenen ve bu gezilere gitme kararı alanlar da olmuştu.

Acaba hata mı etmiştim?


Bu soruyu birkaç gündür düşünüyorum. Ve güç de olsa “hayır” cevabını veriyorum. Hayır, bu gezileri hâlâ seviyorum ve – Bulgariya felaketinden sonra bu cümleyi yazmak zor da olsa – genel olarak oldukça güvenli buluyorum.

“129 insanın bu kadar kolay ölebildiği bir ortama nasıl güvenli dersin be adam!”


Haklısınız. O halde olaya daha yakından bakalım.


*      *      *


Rusya’nın Avrupa yakasındaki nehirlerde, bu türden irili ufaklı 120 kadar yolcu gemisi dolaşır. Bunların çoğu 70’li ve 80’li yıllarda eski sosyalist ülkelerde üretilmiştir. Büyük şirketlere ait olup kendileri de çoğu kez büyük olan (çoğunlukla 4 veya 3 katlı, 350-400 civarında yolcu kapasiteli, bakım ve onarımları her yıl yapılan) gemilerde ciddi bir sorun çıkma ihtimali çok düşüktür.


Ama ileri yaşının yanı sıra, bakımsız, onarımsız, teknik açıdan sorunlu, motoru arızalı, güvenlik önlemleri yetersiz olan süklüm püklüm ve utancından neredeyse iyice ufalmış olan gemilerde durum çok farklıdır. Onlar kendileri için de, yolcu ve personel için de tehlikelidir.

“Madem bakımsız, arızalı ve tehlikeli, nasıl nehir trafiğine çıkar bu gemiler?”

İşte asıl sorun da burada yatıyor.


Bu gemiler, bir gazetecinin deyişiyle, “yüzen tabutlar”, Başkan Medvedev’in deyişiyle “yüzen leğenler” hiç de az değil Rusya’da.


Çünkü Rusya’da insan görünümlü canavarlar da az değil. Tersine, çok…


Para kazanmak için
bu gemileri satanlar ve kiralayanlar çok…


Para kazanmak için
bu gemileri alanlar ve çalıştıranlar çok…


Para kazanmak için
gerekli izin ve lisanslar olmadan gemileri nehirlere sürenler çok…


Para kazanmak için
onlara izin ve lisans verenler ya da olan bitene göz yumanlar çok…


Bu kadar önemlidir para kazanmak…


Ve bu kadar önemsiz ve ucuzdur insan hayatı


*      *      *


Bulgariya gemisine en fazla 156 kişi binebilirdi. Geminin kapasitesi o kadardı. Zaten 157. can yeleğini bulmak da mümkün değildi. Ama 208 kişi bindirildi. O lanet olası parayı kazanmak için…


Gemi o kadar bakımsız ve arızalıydı ki, son aylarda defalarca bozuldu. Kaptan ve personel defalarca isyan etti; onarım istediler; hatta kendi çabalarıyla ve paralarıyla onarmaya çalıştılar. Ama geminin sahipleri ve işletmecileri aldırmadı. Çünkü o kahrolası para hırsı gözlerini kör etmişti.



Son yolculuklarında geminin bir parça “yana yatmış” halde ilerlediği söyleniyordu. Zaten bu eğim, şu anda tam olarak bilmediğimiz başka unsurlarla birleşerek bir anda gemiyi yana yatırmış ve birkaç dakikada batırmıştı.


Bir Rus gazeteci, ülkesinde bu türden pek çok kaygısız ve insan hayatına saygısız olayın gündeme geldiğini ve trajediler yaşandığını söyleyerek, şöyle bir benzetme yaptı: “Hafif yana yatmış ve su almakta olan sadece gemiler değil, bizim toplumumuzdur aslında…”


Söz konusu felakette bu iddianın en büyük dayanaklarından biri neydi, biliyor musunuz? Bulgariya batarken oradan geçen iki geminin yardım etmek yerine aldırmadan gazlayıp uzaklaşmasıydı. (Oradan geçen üçüncü gemi ise ancak 79 kişiyi kurtarabilmişti.)


(Ne kadar korkunç bir insanlık suçu değil mi? Ve ne kadar yaygın!.. Bir düşünün bu türden farklı örnekleri… “Bana dokunmayan yılan…” ve “Adam sen de” tavırlarını… Hatta kendinizi yoklayın bir: Hangi durumda, ne kadar çabaya, riske ve tehlikeye girersiniz tanımadığınız insanları kurtarmak için?..)


Şimdi Rusya’da, bu trajediyle ilgili birçok açıklama yapılıyor, eleştiriler dile getiriliyor. Konuya zamanında müdahale etmekte geciken devlet, bugün bir yandan sorumluları tutukluyor, öteki taraftan bütün benzeri gemilerin acilen denetleneceğini ve nehir gezileriyle ilgili yeni yasal düzenlemeler yapılacağını vaat ediyor.


Düşen uçaklardan sonra hava yollarının, bir gece kulübünde çıkan yangından sonra eğlence yerlerinin, orman yangınlarından sonra kırsal alanların güvenliği konusunda başlatılan çalışmalar ve yapılan sert açıklamaların benzerlerini izliyoruz Rusya medyasında…


Ama ne yazık ki “sonra”, hiçbir zaman “önce” değil…

Yazarın Diğer Yazıları

Aşk ve aile hayali tarihe mi karışıyor?

Bizde ve birçok ülkede boşanmalar artarken aşk üzerine yapılan yorumlara bir kez daha bakmakta yarar var

Dostluk, kelimeler ve gülümseme üzerine

Sadece söylediğimiz sözlerden ve onları ne şekilde söylediğimizden değil, söylememiz gerekirken söylemediğimiz sözlerden de sorumluyuz

Trumpgillerin gölgesinde bir yazı: Neden kar beyaz ama kış kara?

Vaktiyle “kışların 9 ay sürdüğü, 3 ay da yazın beklendiği” şimdi olmayan bir ülkede yaşamıştım

"
"