Rusya Federasyonu'nu oluşturan 89 idari birim arasında Başkurdistan (veya Başkirya), ekonomik gelişmişlik düzeyi açısından hemen her zaman ilk 10-15'e giren bir özerk cumhuriyet. O da Tataristan gibi Müslümanların çoğunluğu oluşturduğu ve Türkiye ile kültür-dil yakınlığı olan bir coğrafya. Aynı zamanda doğal kaynaklar bakımından zengin bir cumhuriyet.
Ağustos 2020'de Başkurtlar açısından neredeyse kutsal bir dağ olan Kuştau'da (Kuş Dağı) maden çıkarılması konusunda yatırımcılar ve onları koruyan Cumhuriyet yönetimi ile ekoloji aktivistleri ve direnişçiler arasında çıkan anlaşmazlık Başkurdistan'ı sarsmıştı.
2019'da iktidara gelen Moskova yanlısı lider Radiy Habirov (1992-1994 yıllarında Bilkent Üniversitesi'nde okumuştu) bu sarsıntıyı atlatmıştı ama Başkurdistan tümüyle sakinleşmemişti. Direnişçilerin liderlerinden biri, bugün 38 yaşında olan Fail Alsınov'du. Başkurt Derneği yasaklanmış, "milliyetçi, bölücü ve terörist hareketler" mercek altına alınmıştı. Açılan davalar uzun süredir devam ediyordu.
* * *
Kısa süre önce Baymak kentinde Alsınov hakkındaki hüküm açıklandı ve (kimilerine göre 20-25 değil görece daha hafif bir ceza olarak) 4 yıl verildi. Muhalif liderin kendi dilinde ezilen kitlelerle ilgili söylediği "kara halk" sözü üzerinden "halkın bir kısmının düşman gösterilmesi" iddiası öne sürüldü.
Mahkeme kararı Cumhuriyet'te kitlesel eylemleri tetikledi ve birkaç kente yaydı. Hâlâ tam olarak yatıştırılamayan protestolar, fiilen Habirov yönetiminin istifası taleplerini gündeme getirdi.
Bazı yorumculara göre, direnişlerde "Moskova yanlısı Habirov"a eleştirilerin yanı sıra Kremlin'e yönelik bazı sitemler de dile getiriliyor. "Başkurtların aşağılandığı" görüşünü ifade edenler arasında, Rusya-Ukrayna Savaşı sırasında çok sayıda Başkurtun hayatını kaybettiği de belirtiliyor (bu arada çeşitli kaynaklarda, savaşta en çok –Rusya Federasyonu'na bağlı– Dağıstan, Tuva, Udmurtiya ve Başkurdistan vatandaşlarının öldüğü ve yaralandığı öne sürülüyor).
Din konusunun ne kadar gündeme getirildiğine ilişkin fazla veri yok ama Başkurdistan'ın 4 milyondan biraz fazla olan nüfusunun yüzde 36'sını Rusların, 30'unu Başkurtların, 25'ini de Tatarların oluşturduğunu vurgulayayım.
Rusya İçişleri Bakanlığı'na bağlı Başkurt polislerinin göstericilere karşı çok sert tutum almamasının, Moskova'nın direnişin büyük bir isyana dönüşmesini engelleme amacına bağlı olduğu varsayılabilir. En azından şimdilik durum böyle.
Hem Habirov yönetimi, hem de başta Rusya Devlet Duması olmak üzere birçok düzlemde konuyla ilgili görüş açıklayan Kremlin yanlısı Rus siyasiler, Başkurdistan'daki eylemlerin Batı tarafından kışkırtıldığını, amacın Rusya Federasyonu'nun zayıflatılması ve –tıpkı Sovyetler Birliği gibi– dağıtılması olduğunu savunuyorlar.
* * *
Cumhuriyet'teki durum, başka bir anlaşmazlık konusu ortaya çıkmazsa bir süre sonra yatıştırılabilir. Ancak şu iki konuya dikkat çekmekte yarar var:
Rusya, son yıllarda çeşitli kitlesel siyasi, etnik ve hatta askerî anlaşmazlıklara sahne oluyor. 2020 yazında Rusya'nın Uzay Doğusu'ndaki Habarovsk Bölgesi'nde (milliyetçi lider Vladimir Jirinovski önderliğindeki) Liberal Demokrat Partili Vali Sergey Furgal'ın Kremlin tarafından görevden alınması, bölgede uzun süre devam eden protestolara yol açmıştı.
Geçen yıl 23-24 Haziran'da, vaktiyle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e çok yakın olan paralı asker Wagner Ordusu'nun patronu Yevgeniy Prigojin, silahlı bir isyan başlatarak birliklerini Rostov'dan Moskova'ya doğru harekete geçirmişti.
Yine geçen yıl Ekim ayı sonunda da Müslüman çoğunluklu Dağıstan Cumhuriyeti'nde binlerce insan İsrail'den gelen bir uçağa "Yahudi katliamına" gitmiş, eylem zorlukla engellenmişti.
Şimdi de Başkurdistan olayları...
Ne olacak? Bu tür olaylar nelere yol açabilir?
Son olarak şu ana kadar bastırılan ve bastırılabilecek görünen bu tür eylem ve protestolarla ilgili bir soruya dikkat çekmekte yarar olabilir: Putin'in iktidarda bulunduğu ve ülke siyasetinin görece istikrarlı olduğu şartlarda bunlar Rusya Federasyonu açısından çok büyük bir tehdit sayılmayabilir.
Peki ya Putin'in iktidarda olmadığı ortamda ne olabilir?
Hakan Aksay kimdir?
Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.
Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.
Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da '3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.
2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.
|