Türk filmlerinin klasikleşmiş bu cümlesi, genellikle birbirlerini umutsuzca seven - biri yoksul, diğeri zengin - gençler tarafından dile getirilir.
Seyircinin bir bölümü de bıkkınlıkla tepeden bakma karışımı bir yüz ifadesiyle bu “acılı” cümleye güler geçer. Aslında başkalarının aşk ve ızdıraplarına gülmek pek terbiyeli bir tutum değildir.
Ama bazen başka çareniz kalmaz.
Moskova’nın merkezi yerlerinden Puşkin Meydanı’nda böyle bir gülücük ağzıma yapıştı kaldı. Ne yaptımsa onu dudaklarımdan silemedim.
Ve dilimde hep o bildik “Made in Turkey” cümle:
- Biz ayrı dünyaların insanlarıyız sevgilim!
* * *
Sevgililerden biri Anadolu’nun bağrından kopmuş, Moskova’yı fethetmeye gelmiş. Tavırlarına ve yanık tenine bakılırsa buradaki inşaatlardan birinde çalıştığı tahmin edilebilir. Bir elinde tespih.
Belli ki Rusya’da ilk aylarında henüz.
Öteki eliyle genç bir kızı belinden sıkıca tutuyor. Kız ondan en az 7-8 yaş küçük, bembeyaz tenli, pek narin. Yürüyüşüyle ulusal değil, cinsel kimliğini vurguluyor.
Yanık tenli ihtiyar delikanlı kolunu kızın boynuna doluyor. Bana kalırsa karakucağı çağrıştıran bu yöntemle kızı bunaltıyor. Ama kız halinden memnun gibi.
Ben ne kadar tencere ile kapak arasındaki uyumsuzluğu öne çıkarma fesatlığına kaptırsam da kendimi, alan razı satan razı; çiftimiz Puşkin Meydanı’nın yıldızı!
Bir eliyle kızı sımsıkı garantiye almanın rahatlığını yaşayan delikanlımız, öteki eliyle afili tespih sallıyor. Gözlerinde bir ışıltı, dudaklarında bir kıpırtı.
Acaba mutluluktan bir türkü mü söylüyor? Mesela, “Dilo dilo yaylalar”ı? Bu türküyü duymamıştır herhalde Puşkin Meydanı…
Kız hiç de öyle “Yaylalar yaylalar” diye türkünün nakaratını tekrarlayacak birine benzemiyor. Hatta türkülerden hoşlanmadığına bahse girerim. O hızlı dansları seviyordur herhalde. Bizimki de böyle “alafranga müzik”ten haz etmez…
* * *
Acaba nerede, nasıl tanıştılar?
Arkadaşları mı tanıştırdı? Yoksa bizimkisi güç bela ezberleyebildiği Rusça kelimeleri Türk aksanıyla telaffuz ederek “çıkma teklifi” mi etti kıza?
Kıza aşık mı acaba? Önceki hayatında böyle güzel bir kıza bu mesafeden bakabilmiş miydi?
Memlekette onu bekleyen kara kuru bir eski sevgi bıraktı mı? Şimdi boşanmayı mı düşünüyor?
Eşine ve çocuklarına para göndermeyi ihmal ediyor olmasın? Belki de kızı kendine bağlamak için sık sık hediyeler alıyordur…
Ya kız onda ne buldu? Genç yaşına rağmen yaşadığı hayal kırıklıklarından sonra bu delikanlının dürüst ve mert tavırlarından mı etkilendi? Aşık mı, yoksa öylesine mi?
Aralarındaki dil sorunu, çok konuşulması durumunda sıkça yaşanacak hırgürleri ortadan kaldıran olumlu bir etken mi ona göre?
* * *
- Biz ayrı dünyaların insanlarıyız sevgilim!
Bu cümleyi bir de Rusça’ya çeviriyorum içimden. I-ıh, o etkiyi yapmıyor.
Puşkin Meydanı’nda iğne atsan yere düşmüyor. Her biri kendi öyküsünün eşsiz kahramanı nice insan gizli bu kalabalığın arasında.
Bir de Türk işçisi ve genç bir Rus kızı gezermiş bu meydanda, ne çıkar yani? Ben de onları birbirlerine uyduramaz, “ayrı dünyaların insanları” ilan edermişim! Kıskançlık değil mi benimkisi?
Birbiriyle yıllar boyu yaşayan eşler bile “ayrı dünyaların insanları” değil midir aslında?