23 Nisan 2023

Karaköy Palas'ta 1957 tarihli duvar resimleri

Türk resminin büyük ustası Prof. Nüzhet Ayetullah Sumer ve eşi Semiha Sumer'in, İstanbul'un Beyoğlu ilçesinin Karaköy semtinde, İstanbul doğumlu bir Levanten Mimar olan Giulio Mongeri tarafından 1920 yılında inşa edilen Karaköy Palas'ın duvarlarına 1957 tarihinde yaptıkları imzalı dokuz adet İstanbul manzarası duvar resimlerinin hikayesini kızı Ressam Nazan Akpınar'dan dinleyeceğiz

Nazan Akpınar ile Resimli İstanbul Apartmanları kitabının yazım sürecinde bir görüşme gerçekleştirmiştim. Ayetullah Bey'in yaptığı apartman içi duvar resminin olup olmadığını sorduğumda "Bildiğim kadarıyla apartman içinde yapmış olduğu bir duvar çalışması yok fakat Karaköy Palas'ta annemle yaptıkları, belki de İstanbul'da bugüne gelebilen tek çalışması, duvar resimlerinin orada olduğunu biliyorum. Ben uzun yıllardır göremedim." diye yanıtladı.

Kitapta yer alamayacak olsa da gidip görmek istedim duvar resimlerini. Bugün Yapı Kredi Bankası Karaköy Şubesi olarak kullanılan yapının içinde bulunan resimleri fotoğraflamak istediğimde bana içtenlikle yardımcı oldular ve fotoğrafları Nazan Hanımla paylaştım.

"Ayetullah Sumer Atölyesi - 1950. Soldan sağa: Ayetullah Sumer, Nazan Sümer (Akpınar), Semiha Sumer."
Soldan sağa: Nazan Sumer (Akpınar), Ayetullah Sumer, Semiha Sumer

Nazan Hanım'dan içinde kendi yaptığı duvar resmi çalışmalarının da olduğu, Sumer ailesinin İstanbul'da gerçekleştirdiği duvar resmi ve pano çalışmalarını dinleyelim:

"Annem Semiha (Feriha) Sumer ile Babam Ayetullah Sumer'in 1957 yılında, Yapı Kredi Bankası'nın Karaköy Palas'ta bulunan merkez şubesinde bir ekip olarak yapmış oldukları duvar resminin fotoğraflarına ulaşmak beni heyecanlandırdığı kadar üzdü de.

Babam ve annemin resim çalışmalarını çocukluğumdan beri yakından izleyebildiğimden, özellikle de yerinde yapılması gereken fresk ve duvar resimlerinin ne kadar uğraş gösterilen işler olduğunun her daim tanığı olmuşumdur. Fotoğraflar; uzun süredir görme olanağım olamamış bu duvar resimlerinin yapılış aşamasını anımsatmış, beni eski günlere götürmüştür.

İstanbul en tipik, adeta sembolik görünümlerinden yarihi yarımada ve camilerinin silüetleri, Kızkulesi, vapurları, yelkenlileri, Rumeli ve Anadolu Hisarları, yalıları stilize edilmişcesine; tek bir rengin çeşitli tonlarıyla sade bir üslupta çalışılmış bu duvar resimleri, bizlere tarihi Karaköy Palas'ın iç mekanına saygın bir görüntü sunmaktadır.

Oldukça eski bir tarihte 1957 yılında yapılmış olan bu resimler, doğaldır ki zamanın tahribatına az da olsa uğramış ve islenmişlerdir. Ancak üzücü olan taraf şudur ki, resimler bir uzman tarafından temizlenip kapatılmış olmamasıdır. Ancak yakından incelendiğinde kirli bir alanın kalmış olduğu aşikârdır.

Ayrıca resimler de kontürlerin çevresini kaplayan boya nedeniyle çok keskin görüntü vermekteler. Aslında Ayetullah Sumer'in tablolarında kontürler yumuşak geçişler halindedir. Yine bu resimler bana günümüzde yerlerinde bulunmayan başka duvar panolarını ve freskleri anımsatmakta…

Yapı Kredi Bankası'nın İstanbul'da bulunan önemli şubelerinin duvarlarını süsleyen titiz çalışmaları ve İstanbul peyzajları ne yazık ki artık izleyenleri ile buluşamıyorlar. Bankacılığın internete yeni geçmekte olduğu yıllarda şube mekanlarının dekorasyon değişiminden paylarını alarak birer birer bu duvar panoları kaldırılmışlardı.

Burada sorulması gereken bir soru var; sanat eserleri modernleşen sistemlerle nasıl bağdaşamaz? Bu da tamamen bir yok oluş hikâyesi…

Semiha Sumer ve Ayetullah Sumer ikilisi tarafından uygulanan; koyu gri desen çizgileri ile fresk tekniği kullanılarak doğrudan duvara yapılan İstanbul'un panoramik manzarasını tasvir eder; Galatasaray Şubesi'nde bulunan resimler de daha modern bir mimariyi yansıtması düşünülen yeni Yapı Kredi Kültür Merkezi'nin inşaatına kurban verilmiştir. Acaba o duvarlar blok halde kurtarılamaz mıydı? İnsan düşünmeden edemiyor. Umarım gelecekte ülkemizde de sanat eserleri kanunları açısından hak ettikleri değeri ve ilgiye kavuşurlar. Bu bağlamda ülkemizde başta Ankara'daki kurumlarda bulunan sanat eserleri de böyle tahribata uğramakta…"

Karaköy Palas

Yazı sürecinde ressam Semiha Sumer'in biyografik bir metnine dahi ulaşamadığımı üzülerek gördüm. Kızı Nazan Hanım'dan annesi Semiha Hanım'ın bir özgeçmişini yazmasını rica ettiğimde annesinin kendisine 1998 yılında yazdırdığı bir örnek olduğunu söylediğinde çok mutlu oldum ve kayıtlara geçmesinden mutluluk duyacağımı bildirdim.

Semiha Sumer (1919-2006)

Mühendis Mehmet Cevad Bey ile Emine Güzide Hanım'ın kızı. 1919 İstanbul doğumlu sanatçı; ortaokulu bitirdikten sonra, 1934 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne girdi. Edip Hakkı Köseoğlu Atölyesi'nde bir yıl desen ve suluboya tekniği; Alman Profesör Ginther Atölyesi'nde iki yıl dekorasyon ve afiş; Feyhaman Duran Atölyesi'nde de iki yıl yağlıboya resim tekniği eğitimi gördü.

1940 yılında Fresk Atölyesi Profesörü Ayetullah Sumer ile evlenerek çalışmalarına eşi il devam etti.

1946 yılından itibaren yağlıboya duvar panoları çalıştı. Bunların arasında Yapı Kredi Bankası Karaköy, Bebek ve Galatasaray şubelerinde panolar; Ankara Şeker Fabrikaları A.Ş Toplantı Salonunda iki pano; Türk Philips için Harita; Petrol Ofisinde; Anadolu Sigorta ve Hacettepe Üniversitesi Çocuk Hastahanesi'nde bulunan iki pano sayılabilir. Ayrıca, uzun yıllar Yapı Kredi Bankası'nın sembolü olarak Taksim Meydanı'nda ışıklı levha olarak yer alan "Gagasında bir ev taşıyan leylek figürü" sanatçının eseridir.

1962 yılında Nişantaşı'nda, Türkiye'nin açılan ilk özel resim kursunu kuran sanatçı; Güzel Sanatlar Birliği'ne ve Uluslararası Kadın Kültür Federasyonu'na üye olarak bu kuruluşların yurt içinde ve dışında açılan sergilerine katılmıştır.

Sanatçının ayrıca natürmort, peyzaj ve büyük boy figürlü çalışmaları mevcuttur.

Nazan Akpınar

İstanbul doğumlu sanatçı, Arnavutköy Amerikan Kız Koleji'nin Edebiyat Bölümünden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji ve Sosyoloji bölümlerine devam etti. Resimle ilişkisi çocukluk çağından başlayan Nazan Akpınar, bu sanatla ilgili ilk bilgilerini ilkokul sıralarında hocası Hasan Kavruk'dan aldı. 1964-1979 yılları arasında, babası Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Fresk Atölyesi kurucusu Prof. Ressam Ayetulllah Sumer'in atölyesinde usta-çırak ilişkisi şeklinde gelişen bir resim eğitimi gördü. Babası ve yine ressam olan annesi Semiha Sumer ile birlikte pek çok özel sektör ve kamu kurumunda duvar panoları çalıştı; Ayetullah Sumer'in AS GRUBU adı altında öğrencileri ile düzenledikleri sergilere katıldı.

1970 yılında Geleneksel Adalı Ressamlar Sergisinde "Genç Ressamlar" dalında mansiyon kazandı. Sanatıyla ilgili bilgilerini geliştirmek amacıyla 1981 yılında Mimar Sinan Üniversitesi öğretim üyelerinden Atilla Tos'un desen kursuna; 1983-1986 yılları arasında ise Üstad Mahmut Cuda'nın önderliğinde kendi atölyesinde düzenlediği desen ve yağlıboya resim tekniği grup çalışmalarına devam etti.

1964 yılından itibaren Kadın Haklarını Koruma Derneği, Ressamlar Derneği, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği, Resim ve Heykel Müzesi Derneği gibi pek çok kuruma üye olarak yönetim kurullarında görev aldı.

1974 yılında Güzel Sanatlar Birliği Resim Derneği'ne üye kabul edildi ve çeşitli yönetim kademelerinde çalıştı. 1985 yılında yeni dernekler yasasına uyum sağlamak amacıyla derneğin yeniden yapılanma sürecinde eşi Ali Akpınar ve arkadaşları ile birlikte çalışmalar yürüttü; ardından halen sürdürmekte olduğu Yönetim Kurulu Başkanlığına seçildi.

İstanbul ve Ankara'da 30 kişisel sergi açmış bulunan sanatçı, ayrıca 33., 37. ve 41. Devlet Resim ve Heykel Sergileri yanında, üyesi olduğu kurumların 1968-2015 yılları arasında yurt içinde ve dışında düzenlemiş oldukları 224 karma sergiye katılmış; bazı yarışmalı sergilerde jüri üyeliği yapmış; bazılarında ise eserleri sergilenmiştir.

Yapıtları yurtiçi ve yurtdışındaki tüzel ve özel koleksiyonlarda bulunmakta olan Nazan Akpınar, uzun bir süre İBB Taksim Sanat Galerisi'nin seçici kurulunda yer aldı. 2002-2003 yıllarında eleştirmen Özkan Eroğlu'nun karşılaştırmalı sanat tarihi kursuna devam etmiş olan sanatçının, "Antika", "Sanat Çevresi" dergileri ile "Adaların Sesi" gazetesinde sanatla ilgili deneme yazıları yayınlandı. Halen de "Yeni Ana" dergisinde bu yazılarını sürdürmektedir.

Çalışmaları nedeniyle birçok kuruluştan berat, madalya ve teşekkür belgesi alan Nazan Akpınar'ın biyografisi ve yapıtlarının fotoğrafları pek çok ansiklopedi, kitap, dergi, katalog ve broşürde yer almaktadır.

 

Yazarın Diğer Yazıları

İki gözüm iki çeşme -Ordu’da Ermeni Çeşmeleri-

Kaderine terk edilen halklar, hayatlar, hikâyeler, sevdalar, yapılar… Her şey dert olur bana

Fânî

Tüm hayatı boyunca zamanın şartları gereğince okula gidemediği için üzüntü duyan Lütfi Filiz, tasavvuf felsefesini çok yalın bir dille anlattığı eserlerini şöyle ifade etmektedir: "Faniyâ bu sözleri sen değilsin söyleyen Nutk eden Hakk'ın dili, dilde tercüman benem"

Hakikat, insan hikâyesidir: Kiske Kuşunun Peşinde, Katamizeler

Hakikati nerede bulacağız? Devletlerin çok amaçlı resmî anlatılarında değil elbette. Hakikat, insan hikâyesidir. Devreden değerler mirasındadır. Hayatın absürt gerçekliğini kavramak üzere yaratılmış sözlü tarihtedir