17 Ocak 2024

Dev-Yol Ordu sorumlusu Yusuf Atasoy'a veda 

Bu ülkede sessiz faziletlerin heykeli dikilmiyor zaten ama Yusuf Atasoy hayatı pahasına sürecin tüm günahını son nefesine kadar sırtlayarak mücadelenin onurunu korudu. Devrin daim olsun Yusuf Amca

Yusuf Amca'yı ne zaman tanıdım hatırlamıyorum bile! Hep bizimle idi. 13 yaşında Ahmet Atasoy'un yeğeni olarak Mahir'lere daktilo götüren çocuk, Kızıldere Katliamı sonrası (1972) Fikri Sönmez'le önce Mamak'ta (Yeşil Fatsa gazetesinin kurucusu Ziya Yılmaz da oradaydı) sonrasında ise Selimiye Kışlası'nda yattı.

Devrimci mücadelesini 12 Eylül 1980 darbesine kadar hiç koparmadan sürdürdü. Nokta Operasyonu ve sonrasında gelen 12 Eylül Darbesi'nde saklandığı sığınakta önce arkadaşlarının hayatı kurtardı, sonra çenesinin altına dayadığı silahı ateşleyerek her şeyi arkasında bırakmak istedi ama devlet hayata döndürüp konuşturmak adına ne yapılması gerekiyorsa yaptı ve işkence süreci tekrar başlatıldı. Uzun yıllar Ordu Efirli, Amasya ve Erzincan cezaevlerinde yattı.

Tahliye olduğunda devlet paranoyası ve takibi peşini bırakmadı. Ne doğup büyüdüğü Fatsa'da ne de Ordu'da bir hayat kurmasına müsade edildi. Yıllar sonra cezaevinden çıkıp Fatsa'ya döndüğünde yapamadı Ordu'ya geldi. Babamla bir dükkan tutmak istediler ama dönemin Ordu Valisi Utku Acun, makamına aldırıp şöyle demişti:

"Yusuf Bey, biliyorum cezaevinden yeni çıktınız, Ordu'da kafe açıyormuşsunuz, hatta yeri tutmuşsunuz, yine cezaevinde uzun süre yatmış arkadaşın Beşir Bayar ile birlikte. Hem Fatsa Kaymakamlığına hem de valiliğimize dilekçe verdiler."

Özetle dilekçelerde; "Yusuf Atasoy cezaevinden tahliye olmuş, 12 Eylül darbesi öncesi olayları yeniden yaşamak istemiyoruz. Korkuyoruz, evimizden çıkamıyoruz… Hatta Onun sessiz sedasız dolaştığı bile ürkütücü ne zaman ne yapacağı belli olmaz diye şikâyet ediyorlar." diyerek Ordu'yu terk etmesini istiyorlardı.

Ailesi ile Antalya'ya Ablasının yanına gitmek zorunda kaldı. Devlet paranoyası her gittiği yerde devam ediyordu. Kendisinin evde olmadığı bir gün polisler yeğeni Ali'yi alıp Emniyete götürdüler. "Paniğe kapılıp üçüncü katın penceresinden atlayarak intihar etti" denilip cenazesini teslim ettiklerinde "duvarın dibinde" öylece kalan Yusuf Atasoy'un hayatı sıkıntı ve zorluklarla devam etti. 43 yıllık suskunluğuna tüm ezberleri bozarak son verdiği yazar Faruk Demirel'in titiz çalışması tek tesellimiz. Vefatı öncesi kitap sürecinde konuştuklarımız, heyecanı, Antalya'ya günah çıkarmaya gelenler ve bitmeyen telefon trafiğinden şikayetçi değildi. Bu ülkede sessiz faziletlerin heykeli dikilmiyor zaten ama Yusuf Atasoy hayatı pahasına sürecin tüm günahını son nefesine kadar sırtlayarak mücadelenin onurunu korudu.

Devrin daim olsun Yusuf Amca.

Amasya Tugay Komutanlığında kurulmuş büyük mahkeme salonunda savcı:

"Yusuf Atasoy, çok güç koşullarda ortaokulda okumaya başladı. Ortaokul 2. sınıfı okuduğu günlerde, Fatsa'da Ziya Yılmaz, Ertan Sarıhan, Fikri Sönmez, Nihat Yılmaz, Ahmet Atasoy Türkiye İşçi Partisi'ni kurdular. Yusuf da bu kişilerin yanına gidip geliyordu. Ertan Sarıhan tarafından Fatsa'da kurulan Yapı İşleri Sendikası toplantılarına sanık Yusuf Atasoy da katılıyordu; orada sol kitaplar, broşürler okudu ve kendisini solcu saymaya başladı. Sanığın bu fikirlere sahip olmasında amcaoğlu Ahmet Atasoy'un büyük etkisi oldu. 

Ortaokul 3. sınıfta okuduğu sırada, 12 Mart 1971 hareketinin gerçekleştirildiği günlerde, Yusuf Atasoy solcu Avukat Şener Şadi adlı şahısla işbirliği yaptı. Aşırı sol grupların kurduğu gizli örgütte kuryelik üslendi. Militanlardan Mahir Çayan ve arkadaşlarının Ünye ilçesinden 2 İngiliz, 1 Kanadalı teknisyeni kaçırma olayını gerçekleştirdiklerinde; Yusuf Atasoy da bu olaya karıştı. Daha sonra güvenlik kuvvetlerince yakalanarak gözaltına alındı. Sanığın Ankara Askeri Muhabere Okulunda tutuklu olarak bulunduğu, İstanbul Selimiye Askeri Cezaevine naklinin yapıldığı ve bir müddet sonra yaşının küçüklüğü nedeni ile salıverildiği tespit edildi."

Savcı, Yusuf'un salınmasından sonra Fatsa'ya gelip Fikri Sönmez'in terzihanesinde çalıştığını, 1974 Affı ile Sönmez ve diğer sanıkların cezaevinden çıktığını söyledi. Marksist-Leninist Devrimci Yol örgütünün çalışmalarında rol aldığını, gelişmesine büyük katkı yaptığını, Doğu Karadeniz sorumlusu Sedat Göçmen'le birlikte çalıştığını, süreç içinde Ordu ili ve ilçelerinin sorumlusu olduğunu örnekler vererek sürdürdü:

"Sanık Yusuf Atasoy'un Devrimci Yol, Ordu ve Fatsa Bölge başkanı olmasından sonra Fatsa'da yapılacak Belediye Başkanlığı seçimlerinde, eski devrimcilerden olan ve hâlen aynı fikri taşıyan Terzi Fikri Sönmez'in Belediye Başkanlığına aday olmasını Devrimci Yol örgütü olarak kararlaştıranların içindeydi. Örgütün vatandaşlara yaptığı yoğun çalışmalar sonunda Fikri Sönmez'in seçilmesini sağladı. Bu arada bu sol hareket ilçelerde örgütlenmesini hızlandırdı. Yusuf Atasoy'un emrine giren Ünye, Aybastı, Korgan ve diğer ilçelerde de sanığın emri ile sayısız eylem düzenlediği; bazı sanıkların ifadelerinden, güvenlik görevlilerinin hazırladığı istihbarat çalışmalarından anlaşılmaktadır."

Yazarın Diğer Yazıları

İki gözüm iki çeşme -Ordu’da Ermeni Çeşmeleri-

Kaderine terk edilen halklar, hayatlar, hikâyeler, sevdalar, yapılar… Her şey dert olur bana

Fânî

Tüm hayatı boyunca zamanın şartları gereğince okula gidemediği için üzüntü duyan Lütfi Filiz, tasavvuf felsefesini çok yalın bir dille anlattığı eserlerini şöyle ifade etmektedir: "Faniyâ bu sözleri sen değilsin söyleyen Nutk eden Hakk'ın dili, dilde tercüman benem"

Hakikat, insan hikâyesidir: Kiske Kuşunun Peşinde, Katamizeler

Hakikati nerede bulacağız? Devletlerin çok amaçlı resmî anlatılarında değil elbette. Hakikat, insan hikâyesidir. Devreden değerler mirasındadır. Hayatın absürt gerçekliğini kavramak üzere yaratılmış sözlü tarihtedir