27 Nisan 2012

Nedim Gürsel'in kitabı Türkiye'de Yargıtay'da, Almanya'da ödül adayı

Nedim Gürsel\'in kitabı “Allah\'ın Kızları”nın Almancası çıkar çıkmaz, Almanya\'da yabancı yazarlara verilen önemli edebiyat ödüllerinden birine layık görüldü.

 

Nedim Gürsel, Türkiye'de tartışılan ve yargılanan kitabı “Allah'ın Kızları”nın,  Almanca çevirisinin yayımlanmasından çok kısa bir süre sonra, Almanya'da “Uluslararası Edebiyat Ödülü”ne aday gösterildi. Kitabı Türkiye'de yayımlandığında hakkında ceza davası açılan ve “dine hakaret” suçlamasıyla yargılanan ünlü yazar, beraat etmiş, ancak karar temyiz edilmişti.
 
Davası Yargıtay'da bekleyen yazar, Berlin'de eserleri “Dünya Kültürleri Evi –  Uluslararası Edebiyat Ödülü”ne aday gösterilen 6 yazar arasında yer alıyor.
 
Eserleri 12 dile çevrilen Gürsel, 1976'dan bu yana önce Türkiye'de, sonra da Fransa'da çok sayıda edebiyat ödülüne layık görülmüştü. Şimdiye kadar 6 kitabı da Almanca'da yayımlanan, Berlin'i konu alan 2 kitabı bulunan (2006'da yayımlanan “Çıplak Berlin” ve 2011'de yayınlanan “Şeytan, Melek ve Komünist”) ve sık sık Almanya'ya gelip, bilimsel, edebi etkinliklere katılan Gürsel, böylece ilk kez önemli bir Alman edebiyat ödülüne yaklaştı.
 
\
 
Berlin'deki “Dünya Kültürler Evi”nden yapılan açıklamada jürinin ödül sahibini 23 Mayıs'ta belirleyeceği bildirildi. Ödül töreni de 6 Haziran'da yapılıyor. İlk kez 2009'da başlatılan “Uluslararası Edebiyat Ödülü”, kitabın yazarının yanısıra, çevirmenine de veriliyor. “Allah'ın Kızları”, şimdiye kadar çok sayıda eseri Türkçe'den Almanca'ya kazandıran Barbara Yurtdaş tarafından çevrilmişti. Ödül, yazar için 25 bin, çevirmeni için de 10 bin euroluk parasal bölüm de içeriyor.
 
“Uluslararası Edebiyat Ödülü”ne Gürsel'le birlikte aday gösterilen diğer yazarlar da şöyle:
 
Jaume Cabre (Katalonya)
Mircea Cartarescu (Romanya)
Tom McCarty (İngiltere)
Peter Nadas (Macaristan)
Tea Obreht (ABD)
 
2009 yılından beri verilen “Uluslararası Edebiyat Ödülü”nün daha önceki sahipleri de (yazarlar ve çevirmenleri) şöyle: 
 
Daniel Alarcon ve Friederike Meltendorf (2009), Marie Ndiaye ve Claudia Kalscheuer (2010), Michail Schischkin ve Andreas Tretner (2011).
 
Kısa bir süre önce “Allah'ın Kızları” kitabının Almancası'nın tanıtımı için Berlin ve Hamburg'da, çok sayıda edebiyatseverin ilgi gösterdiği toplantılara katılan yazar, ödüle aday gösterilmesini şöyle değerlendirdi:
 
“Dünya Kültürleri Evi'nin bu ödülü, sanıyorum Almanya'da yabancı yazarlara verilen en önemli ödül. Ve ilk kez bir Türk yazarı, “short liste”de yer alıyor. O bakımdan elbette sevindirici. Ama rekabet oldukça çetin gibi görünüyor. Kitabın tanıtımı için gerçekleştirilen toplantıların, özellikle Berlin'de 'Literaturhaus'daki toplantının büyük ilgi görmesi beni çok sevindirmişti. Umarım 'Allah'ın Kızları' bu ödülü alır..”
 
Almanya'nın önde gelen yayınevlerinden Suhrkamp Verlag tarafından yayınlanan “Allah'ın Kızları” (Allahs Töchter),  Almanya'da yazın çevrelerinde büyük ilgi çekmiş, Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) ve Die Zeit başta olmak üzere önde gelen gazetelerde geniş ve olumlu tanıtım yazıları yayımlanmıştı.
 
Tageszeitung da (TAZ) yazarla yapılan söyleşiye tam sayfa yer verdi. Gürsel'in ağzından “Türkiye, giderek daha dindarlaşıyor” başlığı altında yayınlanan söyleşide, yazar kitabını “İslam inancını anlamaya ve aynı zamanda sorgulamaya çalışan bir roman” olarak tanıtıyor ve hakknda Türkiye'de açılan davanın kendisini şaşırttığını vurguluyor.
 
Gürsel'in Almanca'ya çevrilen 6 kitabı:
 
1. Allah'ın Kızları / Allahs Töchter - Suhrkamp, Berlin, 2012 (Çv. Barbara Yurttaş)
2. Yedi Dervişler / Sieben Derwische - Insel, Frankfut - 2008 (Çv. Monika Carbe)
3. Resimli Dünya / Turbane in Venedik - Ammann, Zürih - 2002 (Çv. Monika Carbe)
4. Boğazkesen, Fatih'in Romanı / Der Eroberer - Goldmann, Münih - 2002  (1. baskı Ammann, Zürih, 1988) (Çv. Ute Birgi)
5. Uzun Sürmüş Bir Yaz / Ein Sommer ohne Ende - Dağyeli, Frankfurt, 1988 (Çv. Eva Warth-Karabulut)
6. İlk Kadın / Die Erste Frau - Dağyeli, Frankfurt, 1986 (Çv. Eva Warth-Karabulut)
 

'Ben inanca saygılı biriyim!'

 
Gürsel, “Allah'ın Kızları”nın Almanca çevirisinin yayınlanmasından önce Hürriyet'in Avrupa baskılarında yayınlanan söyleşimizde kitabını şöyle anlatmıştı:
 
Kitap Türkiye’de yayınlandıktan kısa bir süre sonra hakkında soruşturma açıldı. Savcının takipsizlik kararı vermesine rağmen, bir üst mahkemeye itiraz edilerek, Beyoğlu Ağırceza Mahkemesi tarafından yargılandı. Bu yargılama süreci epey uzun sürdü. Burada ayrıntılara girmeye gerek yok. Çünkü hem Türkiye’de, hem Avrupa’da büyük yankıları oldu, kamuoyunda tartışıldı. Daha çok da Fransa’da destek gördüm açıkçası. Ve beraatle sonuçlandı bu dava. Fakat bu dava sürecinde beni en fazla düşündüren, Diyanet’in raporu oldu. Mahkeme’nin hiç bir talebi olmadan, Başbakanlığa bağlı bir devlet kurumu, kendi inisiyatifiyle „Allah’ın Kızları’nda yalnızca İslam’a değil, bütün semavi dinlere hakaret vardır“ diye bir rapor yazdı. Kısa bir süre önce Alman yayıncımla Berlin’de bunu tartıştık. Normal olarak laik bir ülkede „blasfem“ dediğimiz, yani „dine hakaret“ suçu olmaz. Böyle bir suç kavramı olmaz. Fransa’da bu mümkün değil. Alman yayıncım bana, „Alman ceza yasasında var öyle bir madde“ dedi.
 
Uygulanmıyordur belki, ama var öyle bir madde burada. Türkiye'de hukuki olarak ben 216’ncı maddeden yargılandım. „Halkın dinsel değerlerini alenen aşağılamak“ suçlamasıyla. 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezası verilebiliyor. Halbuki demokraside din eleştirilebilir. Eğer biz dini eleştiremiyorsak, demokraside değil, teokraside yaşıyoruz demektir. Kaldı ki ben inanca saygılı biriyim. Yani bu romanda da inananları rencide edecek, onları aşağılayacak bir tavır içinde olmadım. Ama „Allah’ın Kızları“ inancı sorgulayan bir roman. Hatta diyebilirim ki, inancın nasıl yitirildiğini gösteren bir roman. Ama bir Müslüman duyarlığını da anlatıyor bunu yaparken. Almanya’da nisan ayında çıkacak, „Allahs Töchter“ adı altında.. Ben de burada nasıl karşılanacağını merak ediyorum. Ama şunu da söylemeliyim. Allah’ın Kızları başta Fransızca olmak üzere birçok dile çevrildi. Bu arada Arapça’ya da çevrildi. „Banat Allah“ adıyla.
 
Lübnan’da yayınlandı. Ve geçen yıl Fas’ta, Kazablanka Fuarı’nda tanıtımını yaptık. Kıyamet kopmadı. Tartışıldı. „Bu nedir, Allah’ın Kızları?“ diye bana sorular soruldu. Ben de anlattım. „Ama Allah İslam inancına göre „Lem yelid, velem yulet“dir yani ‚doğurmamış, doğmamıştır‘. Nereden çıkıyor bu kızlar meselesi?“ denildi. Cevabını verdim. Bunun aslında Kureyş kabilesinin bir deyimi olduğunu, Lat, Uzza ve Manat adlı üç dişi puta işaret ettiğini anlattım. Ve orda kaldık.
 
Türkiye laik bir ülke. Orada bu romanın bir dava konusu olması açıkçası beklemediğim birşeydi benim. Ve dava da tamamen bitmedi. Çünkü karar temyiz edildi ve Yargıtay’da.. Son sözü Yargıtay verecek. Tekrar başlayabilir mahkeme…“
 
“Uluslararası Edebiyat Ödülü” o'na verilirse, eserlerinde ve hayatında önemli bir yeri olan, akademik çalışmalar ya da kitap tanıtımı gibi etkinlikler için sık sık davet aldığı Berlin'e, bu kez ödül almak üzere gelecek. Ve böylece, o da Orhan Pamuk, Yaşar Kemal gibi, eserlerini Türkçe kaleme alan ve yazdıklarıyla Almanya'da da ödüllendirilen yazarlar arasında yer alacak. 
 
Ödüle aday gösterilmesi iyi oldu.
 
Alırsa daha iyi olacak.
 
Zaten Almanya’dan en az bir ödül alacağımız da var...

Yazarın Diğer Yazıları

Fazıl Say ve Nazım Hikmet, Frankfurt’taydı

Büyük şair Nazım Hikmet’in eserlerini ve yaşamını, ona yakışan derinlikte yorumlayan Fazıl Say’ın eserinin icrası muhteşem oldu

Almanya devletin başını yenilerken

Ülkenin 11\'nci, Angela Merkel döneminin 3\'ncü cumhurbaşkanı olacak Joachim Gauck\'ı, seleflerinkinden biraz daha farklı bir başlangıç bekliyor

Nazi kurbanı Türkler

Almanya\'da bugün bayraklar yarıya indi, saygı duruşları yapıldı. Almanya\'da aşırı sağın kurbanları resmi törenlerle anılıyor...