07 Mayıs 2023

Mars uyduları ve "Hope" misyonu

Birleşik Arap Emirlikleri'nin "Hope" isimli uzay aracı tarafından yapılan yeni Deimos araştırmaları, Deimos'un dev çarpmalarla fırlatılan Mars parçalarından oluştuğu yönünde ipuçları veriyor

Mars, Güneş Sistemi'nin ikinci en küçük gezegeni.

En yakın gezegen oluşu ve kızıl rengi ile biz dünyalıların her dönem ilgi odağı oldu, Mars. Hatta bilim kurgu senaristlerinin vazgeçilmez mekanları arasında; uzaylıların orada konuşlanmış olma düşüncesi de ilgiyi sürekli taze tutmuş. Uzayda kolonileşme denilince akla gelen ilk ve tek adres olan bu gezegen ayrıca uzak gezegenlere yapılacak yolculuklarda bir istasyon olarak düşünülüyor.

Mars'ın Güneş etrafında bir turunu tamamlaması Dünya'nın iki katı kadar bir zamana karşılık geliyor. Yani bir Mars yılı, iki Dünya yılı demek. Bir çöl gezegen görünümü olmakla beraber su varlığına ilişkin ipuçları da barındırıyor.

Mars'taki yerçekimi, yerkürenin  yüzde 38'i kadar ve bu yüzden Dünya'da 100 kilo ağırlığındaysanız, Mars'ta sadece 38 kilosunuz demektir. Bu da uzun süreli kalındığında insan varlığı için oldukça riskli bir durum.

Mars uyduları

Arapça Merih olarak bilinen gezegen, adını bir Roma tanrısı olan Mars'tan alıyor. İki uydusunun adları ise Phobos ve Deimos; korku ve dehşet anlamına geliyor. Onlar elbette korku ve dehşet saçmıyorlar; bu biz insanların bir yakıştırması.

Mars'ın iki uydusundan Phobos biraz daha büyüktür. Her ikisi de düzensiz şekilli olup Phobos'un en uzun kenarı yaklaşık 27 km, Deimos ise 15 km genişliğindedir. Phobos ayrıca Mars'a daha yakın olanıdır. Her iki uydu da daha önce bazı uzay araçları tarafından görüntülendi (1977'de NASA'nın Viking 2 yörünge aracı, 2000'lerde Pathfinder ve 2013'te Mars yüzeyinden Curiosity).

Mars, Güneş Sistemi gezegenleri içinde en çok araştırılma ayrıcalığına sahip bir gezegen. Canlı yaşam olup olmadığı ve özellikle "insan yaşamı için uygun mu?" sorularına yanıt aranıyor.

Güneş Sistemi içinde uyduların nasıl oluştuğu ya da nereden geldikleri sorusu, bilim insanlarının yanıtlamakta zorlandığı bir soru. 

Dünya'nın uydusu Ay'ın yaklaşık 4,5 milyar yıl önce dev bir çarpışma sonrası oluştuğu öngörülüyor. Jüpiter'in bazı uyduları gibi Güneş Sistemi içinde de bazı uydular, gezegen tarafından yakalanmış asteroitler olduğu yönünde görüşler var. 

Küçük ve düzensiz bir şekle sahip Mars uydularının da Mars'ın kütle çekim alanına kapılmış asteroitler oldukları düşünülmekteydi ama bilim insanları bundan artık çok emin değiller.

"Hope misyonu"

Birleşik Arap Emirlikleri'nin "Hope" isimli uzay aracı tarafından yapılan yeni Deimos araştırmaları, Deimos'un dev çarpmalarla fırlatılan Mars parçalarından oluştuğu yönünde ipuçları veriyor.

19 Temmuz 2020'de Mars'ın alt atmosferini karakterize eden iklim dinamiklerini araştırma amacı ile uzaya gönderilen Hope sondası, Japon H-IIA fırlatma aracıyla Japonya'dan fırlatılmış ve 9 Şubat 2021'de Mars'a ulaşmıştı. Bu uçuş, Batı Asya ve Müslüman çoğunluklu bir ülke tarafından Mars'a yapılan ilk görev oluyordu.   Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Hope Mars Misyonu'nun başarısının arkasında Sarah bint Yousif Al-Amiri isimli bir kadın bilim insanının olduğunu da kaydedelim.

BAE, Hope sondasının Mars'ın iki uydusundan küçük olan Deimos'u incelediğini duyurdu.  Elde edilen veriler Deimos'un bileşiminin, daha önce hem Deimos hem de Phobos için öngörülen bir asteroit sınıfına ait olmadığı, daha çok Mars ile eşleştiğini gösteriyordu. Dubai'deki Muhammed Bin Rashid Uzay Merkezi'ndeki misyonun bilim lideri Hessa Al Matroushi, Deimos'un bir asteroit olduğu kanaati taşımadıklarını belirtiyor.

Mars'ın uyduları nasıl oluştu?

Mars'ın uyduları Phobos ve Deimos'un oluşum sürecinin nasıl olduğunu tam olarak anlamak için Eylül 2024'te fırlatılması hedeflenen MMX Japon uzay aracının, Phobos'tan örnekler alması bekleniyor.

Japonya Havacılık ve Uzay Araştırma Ajansının (JAXA), Martian Moons keşif (MMX) görevi için  tasarlanan ve Güneş enerjisiyle çalışan uzay aracı, üç tondan fazla ağırlığa sahip.  Ağustos 2025'te Mars yörüngesine girmesi ve 2026'da Phobos'a yaklaşarak örnekler toplayıp 2029'a kadar Dünya'ya göndermesi hedefleniyor.

Toplanılan örneklerin analizi ile uyduların gezegen tarafından yakalanan asteroitler olduğu kanıtlanırsa, bu iki asteroitin, dış asteroit kuşağından Mars'a nasıl gelebildiği ayrı bir araştırma konusu olacak. 

Ama eğer bunlar Mars'ın tarihinin erken dönemlerinde bir çarpışma sonucu oluşan Mars parçalarının birleşmesi ile oluşmuşsa, bir gezegenin etrafında bunun gibi daha küçük nesnelerin nasıl oluştuğu sorusunu gündeme getirecek.

Bilim insanları, "uyduların nasıl oluştuğunu anlamak, Güneş Sistemi dinamiklerini anlamamız açısından çok önemli" diyorlar.

Şimdi bu uyduların nereden geldiklerini veya nasıl oluştuklarını anlamaya her zamankinden daha yakınız; bu da Güneş Sistemi'mizin nasıl oluştuğu hakkında daha fazla bilgi edinmemize yardımcı oluyor. 

Güneş bizim varlık nedenimiz; Dünya ise bu sistem içindeki tek adresimiz. Her sorumuzun henüz tam bir yanıtı yok ama her yeni keşif bize olağanüstü bir gizemin bir parçası olduğumuzu hatırlatıyor!


Kaynakça

https://www.space.com/17135-life-on-mars.html

https://www.scientificamerican.com/article/where-did-marss-moons-come-from/

https://news.softpedia.com/news/study-describes-alien-lifeforms-on-mars-and-saturn-s-moon-titan-490151.shtml

https://www.nationshield.ae/index.php/home/details/news/participation-of-emirati-women-in-national-service-highlights-their-role-in-countryyüzdeE2yüzde80yüzde99s-overall-scientific-development:-sarah-al-amiri/en#.ZFQA3HZBzIU

Nafiye Güneç Kıyak kimdir?

Nafiye Güneç Kıyak, Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi (İÜ) Fizik Bölümü ve yüksek lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Nükleer Enerji Enstitüsünde tamamladı. 

Çalışma hayatına Türkiye Atom Enerjisi Kurumu- Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde araştırma reaktörü radyasyon güvenliği sorumlusu olarak başladı. 

Doktora sonrası Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu bursu ile Almanya-GSF (Gesellschaft für Strahlen- und Umweltforschung-München)'de "nükleer santraller çevre analizleri, radyasyon dozimetrisi, nükleer teknikler" alanlarında çalışmalarda bulundu. 

Yurda dönüşünün hemen ardından doçent ve daha sonrasında da profesör oldu.

1996 yılında kurulan Işık Üniversitesi'nin kuruluş çalışmalarına katıldı ve çeşitli kademelerde görev alarak kurucu fizik bölüm başkanlığı, Fen Bilimleri Enstitüsü müdürlüğü görevlerinde bulundu. "Lüminesans Araştırma ve Arkeometri Laboratuvarı"nı kurdu modern fizik konularında lisans ve yüksek lisans dersleri verdi.

2010- 2015 yılları arasında Işık Üniversitesi Rektörü olarak görev yaptı. 

Rektörlük süresini tamamlamasının sonrasında Feyziye Mektepleri Vakfı okulları CEO'su görevinde bulundu. 

Prof. Kıyak'ın uluslararası bilimsel dergilerde yayımlanmış çok sayıda bilimsel makalesi, yurtiçi ve yurt dışında sunulmuş 200 dolayında bilimsel çalışması bulunmaktadır.

Ayrıca popüler bilim alanında üç kitabın yazarıdır: Aklın bilinmeyene yolculuğu: KOZMOSSırlar evrenine açılan kapı: KUANTUM ve Başlangıcın ötesi: ÇOKLU EVRENLER. 

2019'dan bu yana T24 Haftalık'ta popüler bilim konularında yazılar yazmaktadır. 

Prof. Kıyak evli ve iki çocuk sahibidir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yapay zekâ duraklatılmalı mı?

Yapay zekâ, yaşamımızı ve çalışma tasarımlarımızı değiştirdi ve değiştirmeye de devam edecek, görünüyor. Peki neden yapay zekâyı geliştirme çalışmalarını duraklatmalıyız?

Yapay zekâ farkındalık kazanır mı?

Bu zeki varlıklar bizlerin yaşamına çok şey katıyor ve daha da katacaklar. Ancak bizlerden çok daha zeki oldukları ve kendi algoritmalarını yaratacak düzeyde gelişmiş oldukları günü düşünmek veya hayal etmek oldukça karanlık

2024 Nobel Ödülleri yapay zekânın

Yapay zekânın "vaftiz babası" olarak adlandırılan Hinton, bir yapay zeka öncüsü; ancak ısrarla bu yeni teknoloji konusunda dikkatli olunması gerektiğini vurguluyor. Peki, Hinton, potansiyel faydalarına rağmen büyük zararlara yol açabileceğinden korktuğu bu teknolojinin yaratılmasına katkı verdiği için pişman mıdır?

"
"