27 Ağustos 2023

En sıcak Temmuz

İklim değişikliği sadece bir bölgeyi ve oradaki canlıları etkilemeyecek; tüm Dünya'yı etkileyen ciddi bir sorun olarak karşımızda

On yıllardır uluslararası ölçekte yazıldı, çizildi, konferanslar düzenlendi, uyarılarda bulunuldu ve artık bunlara gerek kalmadı; temel problemimizle yüzleşmeye başladık.

NASA, 2023'ün Temmuz ayını en sıcak ay olarak ilan etti.

Aslında bizler, herkes, tüm Dünya yerleşikleri bunu çok yakından deneyimliyoruz.

NASA'nın New York'ta bulunan Goddard Uzay Araştırmaları Enstitüsü (GISS) görevli bilim insanları, Temmuz ayı içinde küresel sıcaklık rekorunun kırıldığını belirtirken Temmuz 2023, NASA'nın kayıtlarındaki diğer tüm Temmuzlardan 0,24 oC daha sıcak; 1951 ile 1980 arasındaki Temmuz ortalamalarından 1,18 oC daha fazla olduğunun altını çiziyorlar.

NASA, on binlerce meteoroloji istasyonundan alınan hava sıcaklığı verilerini ve ayrıca deniz yüzeyi sıcaklık verilerini topluyor ve bu veriler bilim insanlarınca analiz ediliyor.

“Veriler açık, Dünyamız ısınıyor." diyor NASA Yöneticisi Bill Nelson: "İki düzineden fazla uydu, Uluslararası Uzay İstasyonu'ndaki araçlar ve ticari ve uluslararası ortaklıklarla NASA, gezegenimizi gözlemlemek için uzaydaki varlığımızı kullanıyor. Başka bir deyişle, NASA uzaydan Dünya'yı izliyor."
NASA verilerine göre, 1880'den bu yana en sıcak beş Temmuz, son beş yıl içinde yaşanmış. Korkutucu değil mi?

Kontrol edilemeyen yangınlar

Bu rekor düzeyde yüksek sıcaklıkların arka planında iklim değişikliğinin olması; sıcaklıklarla orman yangınları, kuraklık ve sellerin eş zamanlılığı artık şaşırtıcı değil.
Sıcaklıktaki bu dramatik artışın en şiddetli sonucu olarak kontrol edilemeyen yangınlarla mücadele ediyoruz.

Artık yaz aylarının gelmesinden korkar olduk; batıdan doğuya, kuzeyden güneye her yer yangın yeri. Ülkemizin orman olan her köşesi risk altında ama daha çok batı ve güney bölgeleri çok daha riskli alanlar.

Dünya genelinde de aynı tablo; Kuzey Amerika'yı kasıp kavuran orman yangınları, Kuzeydoğu'daki seller, Güneybatı'daki sıcak hava dalgaları, rekor sıcak hava koşullarının sonucu. Artık buzullardan bahsetmiyoruz.

Geçtiğimiz yıllarda Avustralya'da gördüğümüz türde ve çok geniş bir alanı kapsayan en şiddetli yangınlardan biri Kanada merkezli ve tüm Kuzey Amerika'nın doğusunu etkisi altına aldı; New York ve New Jersey'de havayı kırmızı bulutlar kaplarken insanlar günlerce sokağa çıkamaz oldular.
Avrupa da sıcaklıklarla boğuşuyor. Yunanistan'ın Rodos adası yangınlardan bitap halde; İtalya'daki aşırı sıcakların bazı bölgelerde toprak kaymalarına ve su baskınlarına neden olduğu rapor ediliyor.
Orta Doğu'da sıcaklıklar 51o C'ye kadar yükseldiği yönünde bilgiler geliyor ve milyonlarca insan "acil durum" koşulları altında.

Kısaca, yerküre alarm veriyor.

Ekosistem: Geri dönüşü var mı?

Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin korkutucu etkisini ekosistem üzerinde görmeye başladık ama asıl korkutucu etkisi yavaş yavaş kendini hissettirmeye başladı.

Sıcaklık artışına bağlı kuraklık, sel ve su taşmalarının tarıma büyük zarar vermesi gıda maddelerine ulaşımı zorlaştırıyor.

Aşırı hava koşullarının tarımın su kaynakları üzerindeki etkilerini ve daha da kötüleştirdiğini ilk hissedenler üreticiler oluyor; içme suyunu ve balıkçılığı etkileyecek boyutta su kaynakları risk altında. Ancak hasarın olası büyüklüğünü henüz kimse öngöremiyor.

Küresel ölçekte tarımsal üretkenliğin azalması, ani mahsul veya hayvan kayıplarının gıda arzında sıkıntılara neden olacağı açık. Mahsul kıtlığının ve hayvan kayıplarının hızlanması, beraberinde fiyatları yukarı çekerken ekonomide ve dolayısıyla sosyal yapıda sarsıntılara zemin hazırlayacak kadar ciddi.

Belki de bunları çoktan yaşamaya başladık. Yaşamış olduğumuz pandeminin de bunun bir parçası olma olasılığını kaydedelim.

Hal böyle iken, son kırk yılda insan kaynaklı sera gazı emisyonlarından kaynaklanan küresel ısınma durdurulabilmiş değil.

Sera gazı emisyonlarımızı büyük ölçüde azaltacak ve en kısa sürede net sıfıra düşürme şansı verecek politikalara öncelik vermemiz gerekirken biliyorsunuz, Trump yönetimi Paris Anlaşması'ndan çekilmişti. Yeni Başkan Biden'ın bunu tersine çevirmek istemesi önemli bir adım. Beyaz Saray Ulusal İklim Danışmanı Ali Zaidi, "Başkan Biden ilk günden beri iklim krizini çağımızın varoluşsal tehdidi olarak ele aldı" diyor. ​​

Sera gazı emisyonundaki payı çok büyük olsa da bu durum yalnızca ABD ve NASA ile çözülecek bir sorun değil; tüm ülkelerin bu konuda duyarlı olmaları; bunun bir seçenek olmadığını, artık bir zorunluluk haline geldiğini bir kez daha hatırlatalım.

NASA Yöneticisi Bill Nelson: "Bilimsel veriler ortada. Topluluklarımızı ve gezegenimizi korumak için şimdi harekete geçmeliyiz; sahip olduğumuz tek şey bu.”

Bu farkındalığa sahibiz, bunda şüphe yok; ama ne kadar ciddi bir tehdit altında olduğumuz konusu biraz sorunlu. Gezegeni ve yaşamı korumak Dünya üzerinde her bireyin, her ülkenin ve her kurumun asli görevi olmalıdır. İklim değişikliği sadece bir bölgeyi ve oradaki canlıları etkilemeyecek; tüm Dünya'yı etkileyen ciddi bir sorun olarak karşımızda.

Aksi takdirde önümüzdeki yıllarda hem ekolojik, hem de sosyal ve ekonomik sorunlarla daha sık boğuşuyor olacağız!


Kaynakça:

https://climate.nasa.gov/news/3279/nasa-clocks-july-2023-as-hottest-month-on-record-ever-since-1880/

https://www.universetoday.com/162826/no-surprise-july-2023-was-the-hottest-month-on-record-since-1880/#more-162826

https://www.ucsusa.org/resources/climate-change-and-agriculture#:~:text=Climate%20change%20impacts&text=Sea%20level%20rise%20is%20also,Droughts.

Nafiye Güneç Kıyak kimdir?

Nafiye Güneç Kıyak, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi (İÜ) Fizik Bölümünde ve yüksek lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Nükleer Enerji Enstitüsünde tamamladı.

Çalışma hayatına Türkiye Atom Enerjisi Kurumu - Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde araştırma reaktörü radyasyon güvenliği sorumlusu olarak başladı. 

Doktora sonrası Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu bursu ile Almanya-GSF (Gesellschaft für Strahlen- und Umweltforschung-München)'de "nükleer santraller çevre analizleri, radyasyon dozimetrisi, nükleer teknikler" alanlarında çalışmalarda bulundu. 

Yurda dönüşünün hemen ardından doçent ve daha sonrasında da profesör oldu.

1996 yılında kurulan Işık Üniversitesi'nin kuruluş çalışmalarına katıldı ve çeşitli kademelerde görev alarak kurucu fizik bölüm başkanlığı, Fen Bilimleri Enstitüsü müdürlüğü görevlerinde bulundu. "Lüminesans Araştırma ve Arkeometri Laboratuvarı"nı kurdu modern fizik konularında lisans ve yüksek lisans dersleri verdi.

2010- 2015 yılları arasında Işık Üniversitesi Rektörü olarak görev yaptı. 

Rektörlük süresini tamamlamasının sonrasında Feyziye Mektepleri Vakfı okulları CEO'su görevinde bulundu. 

Prof. Kıyak'ın uluslararası bilimsel dergilerde yayımlanmış çok sayıda bilimsel makalesi, yurtiçi ve yurt dışında sunulmuş 200 dolayında bilimsel çalışması bulunmaktadır.

Ayrıca popüler bilim alanında üç kitabın yazarıdır: Aklın bilinmeyene yolculuğu: KOZMOSSırlar evrenine açılan kapı: KUANTUM ve Başlangıcın ötesi: ÇOKLU EVRENLER. 

2019'dan bu yana T24 Haftalık'ta popüler bilim konularında yazılar yazmaktadır. 

Prof. Kıyak evli ve iki çocuk sahibidir.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bilim insanları ve sağduyu

9 Temmuz 1955'te yayınlanan Russell-Einstein Manifestosu, nükleer silahların insanlığa yönelik oluşturduğu tehlikeleri değerlendirmek üzere bilimsel bir konferans yapılması çağrısında bulunuyordu

Varoluşun anahtarı: Higgs bozonu

Peter Higgs, 60 yıllık bekleyişinin o tarifsiz duygu seli içinde bir inanılmazı yaşıyordu. Onun kanıtlanması çok zor denilen öngörüleri nihayet doğrulanmıştı...

Kozmik Yumurta

Kozmik Yumurta ile kaosun içinde saklı ve kozmos olmayı bekleyen bir yumurtaya atıf yapılır. Bu yumurta, içinde kozmosu oluşturacak bir yaradılış tohumu barındırmaktadır