28 Ocak 2024

Bilinç gerçeği etkiler mi?

Çift yarık deneyi, klasik sezgilerimize meydan okuyor ve bizi nedensellik, determinizm ve nesnellik kavramları üzerinde düşünmeye zorluyor!

Artık biliyoruz; kuantum evreni bizim klasik dünyamızdan çok daha farklı ve son derece tuhaf kurallara tabi.

Örneğin, çift yarık deneyinde bir elektronun gözlem veya ölçüm yapıldığının farkındaymış gibi davranıyor olması, akılları tek bir soruya yönlendiriyor: Bilinç gerçeği etkiliyor olabilir mi?

Ya da şöyle soralım: Bilincin parçacıklara odaklanmasına izin verilirse ne olur?

Psikolog Dean Radin, 2012 yılında, bir gözlemci veya detektör olmadan, yalnızca düşünce yoluyla çift yarık deneyine müdahale etmeyi dener ve buna yönelik bir deney tasarlanır.

Bunun için iki deney grubu oluşturulur. Toplamda 130 kişiden oluşan gruplardan biri normal meditasyon deneyimi olmayan insanlardan ve diğer grup ise yıllarca meditasyon yapmış düşüncesini odaklayabilen deneyimli kişilerden oluşmaktadır.

Önce bu iki gruba da bilgilendirme yapılır ve deneyin içeriği açıklanır. Gruplardan önce deneye odaklanmaları ve ardından dikkatlerinin dağılması istenir. Bunu art arda tekrarlarlar.

Deneysel verilerin güvenilirliğini sağlamak için aynı deney farklı zamanlarda 200'den fazla kez yapılır.

Ve sonuçlar yine çok şaşırtıcıdır.

Araştırmacılar, deneye odaklanıldıktan sonra, parçacıklar arasındaki etkileşimin zayıfladığı ve denekler dikkatini başka yöne çevirdiğinde parçacıkların girişiminin güçlendiği sonucuna varırlar. Meditasyon grubunun deney sırasında parçacıklar üzerinde çok daha güçlü bir etkisi olduğu gözlenir.

Araştırmacılar, elde ettikleri bu sonuçlara göre, bilincin mikro dünyayı etkileyebilecek bir güç olabileceğini ileri sürüyorlar.

Elbette bu deneysel sonuç ve ona dayalı yorumlar fizik camiası tarafından kabul edilmiş değil.

Kopenhag Yorumu

Çift yarık deneyinin üç farklı yorumu var demiştik: Bunlar: "Kopenhag Yorumu", "De-Broglie-Bohm Pilot Dalga Teorisi" ve Hugh Everett'in "Çoklu Dünyalar Yorumu".

Bizim klasik gerçeklik anlayışımızla çelişse de en çok kabul gören yorumlar bunlar; tartışmaların odağında ise daha çok Kopenhag Yorumu yer alıyor.

Kopenhag Yorumu'na göre, "Bilinç gerçeği etkiler mi?" sorusunun yanıtı net olarak "evet!".

Bu yorum, ilk olarak Niels Bohr ve öğrencileri tarafından Danimarka'nın Kopenhag şehrinde bulunan Niels Bohr Enstitüsü'nde geliştirilmiş olması nedeniyle bu ismi alıyor.

Bilindiği gibi elektron, bir olasılık dalga fonksiyonu ile tanımlıdır. Bu dalga fonksiyonu ölçüldüğünde çöker ve elektronun belirli bir konumda bulunma olasılığını verir.

Çift yarık deneyinde bu dalga fonksiyonu her iki yarıktan geçerek dalga formunda yayılır ve oluşan birleşik dalga fonksiyonu, kaynak ile ekran arasındaki olası tüm yolları içeren bir süperpozisyon durumundadır. Bir gözlem veya bir ölçüm yapıldığında dalga fonksiyonu çöker ve elektron parçacık formunda yoluna devam eder.

Kopenhag Yorumu, "olasılık fonksiyonu" kavramının en başarılı yorumu olarak kabul görüyor, ancak bazı ciddi sorunları var. En önemlisi bir gözlemci olması koşuludur ki bu da gerçekliği ihlal ediyor.

Bildiğiniz gibi Einstein ve Erwin Schrödinger bu yorumdan hoşlanmadılar. Einstein'ın hoşlanmadığı şey yorumun olasılıksal yapısıdır. Einstein, temelde deterministik bir evren inancına sahiptir ve bu nedenle bu olasılıkçı anlayışta bir eksik taraf olduğunu ileri sürer.

De-Broglie Bohm Pilot Dalga Kuramı

"De Broglie-Bohm pilot dalga teorisi" ise parçacıklara kendileri ile ilişkili bir dalganın eşlik ettiğini öne sürüyor.

Dedektör kapalı iken parçacık bir yarıktan geçerken dalga her iki yarıktan da geçiyor. Bileşik dalga daha sonra parçacıkla etkileşime girerek onu ekranda belirli bir konuma yönlendiriyor. 

Bir ölçüm veya gözlem yapılması durumunda dalganın parçacık formuna dönüşümü, dedektörün varlığından değil parçacık ile dedektörün etkileşiminden kaynaklanıyor.

Dedektör kapalı ise etkileşim olmaz ve parçacık dalga formunda yoluna devam eder. Dedektör açıksa etkileşim olur ve dalga çökerek parçacık formuna döner.

Bu yoruma göre, dalga fonksiyonunun çökmesi için bilinçli bir gözlemciye ihtiyaç yoktur. Olumsuz yanı için yerel olmayan gizli değişken içeriyor olması gösteriliyor. Bu da yerelliğin ihlal edilmesi anlamına geliyor.

Burada "gizli değişken" ile ne kastediliyor?

Gizli değişken, doğrudan gözlemlenmeyen veya ölçülmeyen, ancak gözlemlenen verilerden çıkarılan bir değişkeni ifade eder. John Bell'in deneyi yerel gizli değişkenlerin var olamayacağını kanıtladığından buradaki gizli değişken, eğer varsa, yerel değildir.

Dolayısıyla bu yorumun yerelliği ihlal ettiği, ancak gerçekliği koruduğu ve bir bilince ihtiyacı olmadığı belirtiliyor.

Hugh Everett'in Çoklu Dünyalar Yorumu

Bu yorum, İngiliz fizikçi Hugh Everett tarafından ortaya atılan kuantum fiziğinin paralel dünyalar yorumundan esinleniyor.

Amerikalı fizikçi Everett, Bohr ve Heisenberg'den farklı olarak bir dalga fonksiyonu çöküşü fikrine daha farklı bir yaklaşım getirmişti. Mikro ve makro dünyaları birleştirerek gözlemciyi ve gözlenen parçacıkları tek bir kuantum sistemi olarak ele aldı ve onların "evrensel tek bir dalga" ile tanımlanabileceğini ileri sürdü.

Everett'e göre dalga fonksiyonunda kodlanan tüm olasılıklar eşit derecede gerçekti ve asla çökmeyen evrensel bir dalga fonksiyonu vardı ve kaynak ile ekran arasında izlenilen her olası yol farklı bir evrende gerçekleşiyordu.

Bu yorum hem yerelliği hem de gerçekçiliği koruyor, dahası bir bilince de ihtiyaç duymuyordu.

Her üç yorum da fizik camiası tarafından genel kabul görmüş değil. Bilim insanları kuantumun doğasını ve bilinçle olan ilişkisini anlamak adına daha çok veriye ihtiyaçları olduğunu düşünüyorlar.

Çift yarık deneyi, klasik sezgilerimize meydan okuyor ve bizi nedensellik, determinizm ve nesnellik kavramları üzerinde düşünmeye zorluyor!


Kaynakça

https://www.frontiersin.org/articles/10.3389/fpsyg.2020.00726/full

https://faraday.physics.utoronto.ca/PVB/Harrison/DoubleSlit/DoubleSlit.html

https://www.nature.com/articles/s41598-019-43323-2

https://www.scientificamerican.com/article/quantum-slits-open-new-doors/

https://www.livescience.com/25335-multiple-universes-5-theories.html

https://www.space.com/18811-multiple-universes-5-theories.html

https://www.newscientist.com/article/mg23431200-200-realitys-comeback-the-hidden-network-that-controls-what-we-see/

Nafiye Güneç Kıyak kimdir?

Nafiye Güneç Kıyak, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi (İÜ) Fizik Bölümünde ve yüksek lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Nükleer Enerji Enstitüsünde tamamladı.

Çalışma hayatına Türkiye Atom Enerjisi Kurumu - Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde araştırma reaktörü radyasyon güvenliği sorumlusu olarak başladı. 

Doktora sonrası Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu bursu ile Almanya-GSF (Gesellschaft für Strahlen- und Umweltforschung-München)'de "nükleer santraller çevre analizleri, radyasyon dozimetrisi, nükleer teknikler" alanlarında çalışmalarda bulundu. 

Yurda dönüşünün hemen ardından doçent ve daha sonrasında da profesör oldu.

1996 yılında kurulan Işık Üniversitesi'nin kuruluş çalışmalarına katıldı ve çeşitli kademelerde görev alarak kurucu fizik bölüm başkanlığı, Fen Bilimleri Enstitüsü müdürlüğü görevlerinde bulundu. "Lüminesans Araştırma ve Arkeometri Laboratuvarı"nı kurdu modern fizik konularında lisans ve yüksek lisans dersleri verdi.

2010- 2015 yılları arasında Işık Üniversitesi Rektörü olarak görev yaptı. 

Rektörlük süresini tamamlamasının sonrasında Feyziye Mektepleri Vakfı okulları CEO'su görevinde bulundu. 

Prof. Kıyak'ın uluslararası bilimsel dergilerde yayımlanmış çok sayıda bilimsel makalesi, yurtiçi ve yurt dışında sunulmuş 200 dolayında bilimsel çalışması bulunmaktadır.

Ayrıca popüler bilim alanında üç kitabın yazarıdır: Aklın bilinmeyene yolculuğu: KOZMOSSırlar evrenine açılan kapı: KUANTUM ve Başlangıcın ötesi: ÇOKLU EVRENLER. 

2019'dan bu yana T24 Haftalık'ta popüler bilim konularında yazılar yazmaktadır. 

Prof. Kıyak evli ve iki çocuk sahibidir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yapay zekâ duraklatılmalı mı?

Yapay zekâ, yaşamımızı ve çalışma tasarımlarımızı değiştirdi ve değiştirmeye de devam edecek, görünüyor. Peki neden yapay zekâyı geliştirme çalışmalarını duraklatmalıyız?

Yapay zekâ farkındalık kazanır mı?

Bu zeki varlıklar bizlerin yaşamına çok şey katıyor ve daha da katacaklar. Ancak bizlerden çok daha zeki oldukları ve kendi algoritmalarını yaratacak düzeyde gelişmiş oldukları günü düşünmek veya hayal etmek oldukça karanlık

2024 Nobel Ödülleri yapay zekânın

Yapay zekânın "vaftiz babası" olarak adlandırılan Hinton, bir yapay zeka öncüsü; ancak ısrarla bu yeni teknoloji konusunda dikkatli olunması gerektiğini vurguluyor. Peki, Hinton, potansiyel faydalarına rağmen büyük zararlara yol açabileceğinden korktuğu bu teknolojinin yaratılmasına katkı verdiği için pişman mıdır?

"
"