IŞİD’in İstanbul’u hedeflemesi, çok fazla alanda çok fazla şey düşündüren bir haber oldu. İlginç durumlarla karşılaşacağız. Düşünsenize, IŞİD’li apartmanın önüne gelmiş kapı zili çalıyor. Kim o? – Hanfendi biz işgal için gelmiştik… – Almicaz canım sağol.
IŞİD’liler tırmanırken, apartman sakinlerinin balkonlardan kızgın yağ dökme sahneleri de var tabii ki. “Her yer Castle Black, her yer direniş” nidalarıyla titreyen bir gökyüzü hayal ediyorum.
Haklısınız bunlar absürd geliyor. İyi de adamlar İstanbul’a yürüyeceğiz demişler artık, bir bildikleri yok mudur? Şu durumda önümüzde düşünmek için iki temel damar var. Ya bu insanlar ne dediklerinin farkında değil ve gerçekten deli, yani bu delilikten korkarsak haksız değiliz. Ya da ne dediklerinin gayet farkındalar ve güvendikleri şeyler var, korkarsak haklıyız.
Güvendikleri şeyler bin türlü olabilir, ABD, Suud’lar, başka bir şeyler… Bilemiyorum, Ortadoğu hakkında yüzlerce sayfa analiz okudum ama konuyu anlayabilecek noktaya gelemedim. Tek anladığım: Katliam bitmiyor.
Ama insan kafasıyla futbol oynayan IŞİD’in, açıktan tehdit ettiği bir ülke olan Türkiye’nin iktidarı tarafından hala “terör örgütü” diye anılmadığını aklımızda tutalım. “Müslüman soykırım yapmaz” diyerek, tüm dünyanın gözünün önünde olanı gözümüzün içine baka baka “farklı değerlendiren” Erdoğan’ın bu sefer de "Bir müslüman, bir müslümanı Allahuekber diyerek öldüremez" dediğini unutmayalım.
Hasılı, Berkin Elvan’a terörist deyip Gülsüm Elvan’ı meydanlarda yuhalatan siyasi iktidar, IŞİD konusunda pek sevecen. Allah bozmasın.
İstanbul’a geri dönersek…
Savaş ve katliamların dinle temellendirilmesi yoluna hep gidildi. Hristiyanların Haçlı seferlerindeki dini referansı kötüleyenlerin bir kısmı, mızrağın ucuna Kur’an yaprağı bağlayıp savaş kazanmış bir kültürün devamı. Yani müslüman müslümanı, üstelik inancıyla oynayarak bin küsür yıldır gayet güzel öldürüyor, önce o konuda anlaşalım. Allahuekber deyip dememek öldürenin bileceği iş.
İstanbul’un fethine de böyle dini bir referans bulunmuştu elbet. Çünkü Hz. Muhammed, İstanbul’u fethedecek komutanı te bin yıl öncesinden kutlamıştı. Olabilir, neden olmasın? Ama biz bu kutlamayı neden üstümüze alındık? Binlerce fatih var?
Melhame-i Kübra, yani Büyük Kıyım, en yaygın üç dinin kutsal metinlerinde de bulunan “en büyük savaş.” Hristiyan ve yahudi kaynakları buna “armageddon” diyor. İslamiyet ise yer olarak Amik Ovası’nı gösteriyor ve savaşı, Google’dan edindiğim bilgiye göre, İstanbul’un fethinin takip edeceğini belirtiyor. Atıfta bulunulan kaynakları bizzat okumuş değilim, o yüzden teyitsiz bilgi.
Türkiye’ye Hatay’dan girip, Amik Ovası’nda büyük bir savaş çıkarıp, sonra İstanbul’a yürümenin IŞİD için “kehaneti gerçekleştirmek” bağlamında ne büyük bir itibar kaynağı olacağını düşünmek, bence fantaziye kaçmak değil. Peki o hadisi onlar da kullanmayacak mı o zaman? “Tamam İstanbul’u Osmanlı fethetti ama Türkiye kendine islam devleti diyen bir yer değil ki” denemez mi? Peygamberin kutladığı bir cihan hakimi olmak, muazzam bir hedef. Bu hayale şu zamanda IŞİD kapılmışsa eğer, diyebiliriz ki referans değişmedikçe hareket de değişmiyor.
Dünya çok acayip bir yer haline geldi. Biz buraya geldiğimizde yıl 1453’tü, şimdi 2014, korktuğumuz ise 1500 yıl gerinin kafası.
O kafanın İstanbul’da ne yaşayacağını ise gerçekten merak ediyorum. Otobüs sırasında “hoop hemşerim sıraya geç” diye fırça yemesi, metrobüste abdestinin bozulması, bankaların fetih kredisi sms’lerinden bıkkınlık gelmesi, plazayı işgal ederken, terfi alıp ayrı odaya geçmeyi planlayan beyaz yakalının “odamı kaptırmam!” cengaverliğiyle komutanı arayıp ispiyonculuk yapması ve nihayet, mücahidimizin ertesi sabah kendini televizyonda bulması. “Siz ne dersiniz hanımlar, sizce IŞİD askeri o gencin kafasını kesmekle iyi etti mi? – Valla Esranım o konuda kendisine ben de çok kırgınım...”
Ya da bakarsınız Esranım bunları evlendirir filan… Neye niyet neye kısmet. Hayırlısı olsun.
@goksungokce