01 Haziran 2024

Uğur Mumcu'nun katilini koruyanlar ve Mehmet Ağar düğümü

Mahkeme, Ağar'ın tanık olarak dinlenilmesi talebini kabul etmedi ancak olumsuz bir karar da vermedi. Bu ihtimal hâlâ söz konusu. Ancak duruşma, Demir ile ilgili davanın zamanaşımına girme riski bulunmasına rağmen Ocak 2025'e ertelendi. 8 ay sonraya…

Uğur Mumcu

Gazeteci Uğur Mumcu'nun öldürülmesinin üzerinden 31 sene geçti.

Bombalı saldırıda yaşamını yitiren Mumcu cinayeti, 1991-99 tarihleri arasında işlenen diğer siyasi cinayetlerle aynı operasyonun konusu yapıldı.

Umut Operasyonu…

Bu operasyon kapsamında açılan davada çok sayıda isim cezalandırılmasına rağmen ne kamuoyu ne Mumcu ailesi tatmin oldu.

Olmadı zira bu cinayetlerin tamamının İran istihbaratı tarafından eğitilen bir grubun eylemi şeklinde görmek zordu.

Siyasi hatları değiştiren, toplumun farklı kesimlerini kışkırtan bu cinayetlerle ilgili başkaca bağlantılar da olmalıydı.

Elbette sıra buraya gelemedi.

Hatta Umut Operasyonu davasının bir numaralı sanığı konumunda bulunan, 11 cinayete doğrudan katıldığı tespit edilen ve 2000 yılında polis ve jandarmanın arasından kaçarak kayıplara karışan Oğuz Demir bile yakalanamadı.

* * *

Umut davası, uzunca bir süredir sadece firari durumdaki Oğuz Demir üzerinden sürüyor. Bu dosya kapandığında, dava da bütünüyle tamamlanmış olacak.

Demir'in yakalanması sırların çözülmesini, cinayetlerin aydınlatılabilmesini sağlayabilirdi.

Ancak 31 yıldır Demir yakalanamadı.

* * *

Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu, kırmızı bülten çıkartılan ve İçişleri Bakanlığı'nın "arananlar" listesine konulan Demir'le ilgili bilgi olup olmadığını öğrenebilmek için İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Aktaş'la görüştü.

Aktaş, o görüşmede Demir'in İran'da olduğuna yönelik istihbari bilgi bulunduğunu, bir ara Çeçenistan'da görüldüğünü anlattı Mumcu'ya.

Geçen sürede eşini ve çocuklarını da yurt dışına çıkarttığı bilgisini de verdi.

* * *

Bütün bu bilgiler Mumcu ailesi ve avukatları açısından yeniydi zira yargılamanın yapıldığı mahkemeye nedense bu bilgiler verilmemişti.

Demir'in yakalanması konusunda bir çalışma olup olmadığı da bütünüyle belirsiz. Zira süren duruşmalar boyunca Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne bu konuda da bir bilgi verilmedi.

* * *

Mumcu ailesinin avukatı Yalçın Akbal, davanın geçen hafta yapılan son duruşmasında bu konuları gündeme getirdi ve kovuşturmanın genişletilmesi talebinde bulundu. Mahkemeden, Demir'le ilgili yapılan çalışmalar konusunda bilgi talep etmesini istedi.

Akbal, dilekçesinde, şu ifadelere yer verdi:

"1991-1999 tarihleri arası Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı cinayeti dahil 11 olaya doğrudan katılan Oğuz Demir'in bu kadar rahat cinayetler işlemesine rağmen hakkında bilgi sahibi olunamaması tam anlamıyla bir akıl tutulmasıdır. Hele ki, Oğuz Demir'in, 2000 yılı Mayıs ayında Sincan'da kolluk güçlerinin arasından sıyrılıp kaçması ve izini kaybettirmesi daha da vahim olanıdır. Ve her ne kadar Oğuz Demir hâlâ İçişleri Bakanlığının 'arananlar' listesinde

'Tevhid Selam Kudüs Ordusu Terör Örgütü' üyesi olarak aranmakta ise de bugüne kadar bu şahsın yakalanması konusunda en ufak bir yol alınmamıştır.

Şimdi sormak isteriz;

- Oğuz Demir'in İran'da olduğu konusundaki istihbari bilgiyi doğrulayacak veriler bugüne kadar neden Mahkemenize ibraz edilmemiştir? Ve bu istihbari bilgi hakkında Adalet Bakanlığı'na bilgi verilmiş midir?

- Verilmiş ise çeşitli suçlardan hapis cezasına çarptırılan İran uyruklu kişileri İran'a iade eden Türkiye'nin, bir dönemin karanlık cinayetlerini işleyen Oğuz Demir'in İran'dan iadesine ilişkin herhangi bir girişimi olmuş mudur?

- Oğuz Demir'in eşi ve çocukları yurt dışında mıdır? Yurt dışında iseler, İçişleri Bakanlığının 'arananlar' listesinde kırmızı listede yer alan ve hakkında interpol kaydı bulunan Oğuz Demir'in eşi ve çocuklarını rahat bir şekilde yurt dışına çıkarması nasıl mümkün olabilir? Ve Oğuz Demir'in eşi ve çocukları ne şekilde yurt dışına çıkabilmiştir? Bu sorularımızın cevaplandırılması için Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatına müzekkere yazılmasını talep ediyoruz."

* * *

"Görüldüğü üzere bu talebimiz sadece tetikçinin yakalanmasıyla ilgilidir. Asıl olan talebimiz ise bu cinayetlerin üzerindeki sır perdesinin aralanmasına ilişkin olacaktır.

Zira 90'lardaki siyasi cinayetlerin önemli bir kısmının, içerisinde kamugörevlilerinin de bulunduğu belli güç odakları tarafından işlendiği bilinmektedir. Özellikle kamuoyunda 'Susurluk çetesi' olarak bilinen ve 1996 yılında Susurluk ilçesinde bir kaza sonucu varlığı ortaya çıkan bu güç odaklarının dahil olduğu ilişkiler ağı halen hafızalardadır.

Bunun yanında 'Gayri Nizamı Harp' olarak adlandırılan yöntemlerle siyasi cinayetlerin işlendiği de bilinmektedir ki, Uğur Mumcu'nun buna ilişkin yazıları halen güncelliğini korumaktadır. Bu ve benzeri ilişkiler ağının dahil olduğu cinayetlerde taşeron örgütlerin kullanıldığı bilinen bir gerçektir ve tetiği çekenlerin arkasındaki güç odakları ortaya çıkarılmadığı sürece, bu cinayetler 'Faili Meçhul' kalacaktır. Bu anlamda Uğur Mumcu Cinayeti de faili meçhul bir cinayettir. Zira halen tetiği çekenlerin arkasındakilere ilişkin perde aralanmamış adeta bir duvar örülmüştür…"

* * *

Akbal, dilekçesinde, bu duvarın bizzat Mumcu'nun öldürülmesinden kısa süre sonra Emniyet Genel Müdürlüğü görevine getirilen Mehmet Ağar tarafından ifade edildiğini anımsattı. Güldal Mumcu'nun kitabında, Ağar'la yaptığı görüşmeye ilişkin şu kaydı düştüğünü mahkemeye sundu:

Güldal Mumcu : "Karşımıza sürekli engeller çıkarılıyor. Bir duvar örülüyor sanki."

Mehmet Ağar : "Evet Güldal bir duvar örülüyor."

Güldal Mumcu : "O zaman bir tuğla çekin duvar yıkılsın."

Mehmet Ağar : "Çekemem."

Güldal Mumcu : "Tuğlayı çekin kenara çekilin."

Mehmet Ağar : "Yapamam, onu da yapamam."

Güldal Mumcu : "Soruşturma için yeni bir ekip kurulmasını sağlayabilirsiniz belki."

Mehmet Ağar : "Kusura bakma Güldal yapamam."

* * *

Avukat Akbal, Ağar'ın Uğur Mumcu cinayetinin arka planı hakkında bilgi sahibi olduğunu belirterek, tanık olarak dinlenilmesini de istedi.

Mahkeme, duruşmada, kovuşturmanın genişletilmesi talebini kabul etti. İçişleri ve Dışişleri bakanlıklarına müzekkere yazılarak cinayetle ilgili İran ile ortak bir araştırma komisyonu kurulup kurulmadığının sorulmasına karar verdi. Ayrıca İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nden Oğuz Demir'in ve ailesinin yurt dışına çıkıp çıkmadığı, çıkmışsa hangi ülkede olduğunu sordu.

* * *

Ağar'ın tanıklığı konusunda ise bir karar bu aşamada verilmedi.

Bunun çok kolay olmadığı da biliniyor. Bu kararların zor verilebildiği…

Ağar, bir numaralı sanığı olduğu Susurluk-JİTEM davasında bile celse arasında çağrılarak, yıllar önce sorgulanabildi. O sorguya avukatlar da katılamadı. Basının izlemesi bile engellendi.

Savunmasında, "Görev süresi içinde hiçbir tahkikat geçirmedim. Aleyhime hiçbir şikayet ve serzeniş olmadı… Halen suç örgütlerine karşı devletin korumasındayım. Öldürüldüğü iddia edilen kimselerle ilgili benim herhangi bir ilgim, bilgim yok. Kimin ne şekilde eylemi gerçekleştirdiğini bilmiyorum. Bir şekilde olaya katkım olmamıştır. Faili meçhul cinayetlerle bir alakam yok, yasadışı hiçbir emrim yoktur. Böyle bir şey olsaydı ilgili birimlere şikâyet ederdim" dedi.

* * *

Ağar'ın, Mumcu cinayeti konusunda Güldal Mumcu ile böyle bir konuşma yapmadığını söylediği biliniyor. Muhtemel ki yine böyle bir konuşma olmadığını söyleyecek.

Ancak Türkiye'nin karanlık-kriminal tarihi konusundaki en fazla bilgiye sahip insanlardan biri olan Ağar'ın anlatacağı başka başlıklar da olmalı… Bu ancak sorularak öğrenilebilir.

Mahkeme, Ağar'ın tanık olarak dinlenilmesi talebini kabul etmedi ancak olumsuz bir karar da vermedi.

Bu ihtimal hâlâ söz konusu.

Ancak duruşma, Demir ile ilgili davanın zamanaşımına girme riski bulunmasına rağmen Ocak 2025'e ertelendi. 8 ay sonraya…

30-40 yıldır aynı aktörlerin etrafında dönüp duran sorular bir türlü yanıtlanamıyor.

Bazı isimler yakalanamıyor ve nedense bazı isimler de sorgulanamıyor.

Bu duvarlar yıkıldığında, gerçekten ardındaki duvarları kimlerin ördüğünden söz edebileceğiz.

Bu güvenlik bariyeri yıkılabilirse…

Gökçer Tahincioğlu kimdir?

Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.

Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.

Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. 

İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Üçüncü romanı Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm, Eylül 2023'te yayımlandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Bir Türkiye komedisi ve skandallar: 2016 öncesi arşiv “bütünüyle yok”, o güne kadar işlem yok ama suçlu olan mağdur

15 Temmuz darbesinden önce işkence ya da kötü muamele görmüşseniz, emniyetin herhangi bir uygulamasından şikâyetçi olmuşsanız artık bunu kanıtlama imkânınız kalmadı. Bu dijital çağda, sadece kâğıt arşiv tutulmuş ne hikmetse ve hiç iz bulunamamış…

JİTEM ve Susurluk cinayetleri dosyaları birer birer böyle kapatılıyor: Sıra Yargıtay'da

İnsanlar öldürüldüler ve yargılanmadıkları, mahkûm olmadıkları suçlamalar isnat edilerek bu cinayetler meşrulaştırılmaya çalışıldı. Ülkesini seven insanlar, o ülkenin karanlık cinayetlerle anılmasını istemez. Ülkenin bir suç örgütüne teslim olmasına rıza göstermez. Ancak hepsi yaşandı ve nedensiz zenginleşmelerin açıklanamadığı bütün bu tarihsel dönemin ismi de "vatan için kurşun atmak" oldu

Tahir Elçi cinayeti dosyasındaki rezaletler, sola sızan ajanlar, gazeteci tehdit eden JİTEM'ciler

Elçi'nin PKK tarafından vurulduğu, polis tarafından vurulduğu, olay anında önlem almadığı ve talihsiz biçimde vurulduğu, seken kurşunla vuruldu, hedef alınarak vurulduğu gibi çok sayıda iddia var. Mühim olan bunlar da değil… Mühim olan çözme iradesinin olup olmaması… Elçi, itinayla hedef gösterildi ve garip bir biçimde öldürüldü