13 Temmuz 2023

Tarikatların "karma eğitim" hassasiyeti ve "hassasiyetsever" muhalefetin halleri

Bu şeriat hevesli adımlara bulunan kılıfların hiçbiri tartışmaya değer değil. Muhalefetin en azından bir kere olsun ilkesel davranmasının gerekeceği bir döneme giriliyor

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, önceki gün katıldığı televizyon programında, tarikatların ne zamandır hasretle beklediği "kız okulları" konusunda ilk adımı attı.

Kız çocuklarını okula göndermeyen ailelerin "Ben çocuğumu erkeklerle aynı okula göndermek istemiyorum" dediğini iddia eden Tekin, "Şimdi benim Milli Eğitim olarak birincil hedefim ne? Kız çocuklarının okullaşmasını sağlamak. O zaman veliyi ikna etmek için biz, gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz, veli isterse çocuğunu kız okullarına gönderebilmeli, isterse erkeklerin gittiği okullara gönderebilmeli" dedi.

Endişeleri gidermek için karma eğitimin esas olduğunu ifade etti ancak, "Ama bu tür gerekçelerle, yani eğitimin, okullaşma oranının artması anlamında bu tür tedbirleri almak gerekiyorsa beraber alalım" diye ekledi.

Öncelikli görevinin okullaşma oranını yükseltmek olduğunu vurgulayarak, kanundaki bu ifadeyi, görüşlerinin kılıfı yaptı.

* * *

Tekin, iktidarın vazgeçemediği isimlerden. Öylesine vazgeçilmez ki Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşarı olarak görev yaptığı 2013-2018 döneminde görev yapan bazı bakanların, Tekin'le anlaşamadığı için koltuğunu kaybettiği bile Ankara kulislerinde konuşuldu.

Bakanlık müsteşarı olduğu dönemde, bir bürokrattan çok daha fazla etkiliydi. Bakanlığın bütün bürokratik kadroları değişirken, vazgeçilemeyen tek isim de Tekin'di.

Tekin, aslında Gülen cemaati ile hükümet arasındaki ipleri koparan dershanelerin kapatılması krizinde de etkin rol oynadı. O dönemde cemaatin ve eğitim sistemindeki etkisinin tehlikelerine işaret etmesi takdirle karşılanıyordu. Ankara'da "cesaretli" sayılan az sayıdaki bürokrattan biriydi.

Ancak cemaat sonrası dönemde, vakıf ve tarikatlara ait derneklerle yapılan özel protokollerde de çok etkili olduğu ifade edildi.

Özel yurtların açılması, yatılı okulların sayısının azaltılarak tarikat ve cemaat yurtlarının sayısının artmasına bu protokoller neden oldu.

* * *

Müsteşarlık makamı kaldırılıp, bakan yardımcılığı sistemi getirilince akademiye geri dönen Tekin için özel bir düzenleme yapıldı ve rektörlüğe atanacak isimlerin en az üç yıl profesörlük yapması şartı kaldırıldı. Tekin, böylece Hacı Bayram Veli Üniversitesi'ne rektör olarak atandı.

* * *

Tekin'in gündeme getirdiği, "kız okulları" düşüncesinin okullaşma oranını yükseltme amacını taşımadığı ortada. İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasıyla zafer sarhoşluğu yaşayan, yeni hedeflerini yaşama geçirmeye çalışan tarikat ve cemaatlerin öncelikli taleplerinden biri bu.

Çocuk yaştaki kızların evlendirilebileceğini ısrarla savunan, hükümete yıllardır çocuklarla evlenenlerin suçlu sayılmaması yönünde baskı yapan bu yapılanmalar, karma eğitimi de bu zihniyetleri nedeniyle "günah" sayıyor.

Onlara göre kızların belli bir seviyeye kadar okuması, sonra evlendirilmesi yeterli. Bu nedenle "üniversitedeki karma eğitim ne olacak", "iş yaşamında bu kadınlar nasıl çalışacak?" sorularının yanıtına da fazla önem vermiyorlar. Günü geldiğinde belki hükümet ortağı Yeniden Refah Partisi ile HÜDA Par'ın programlarında yazdığı gibi, "kadınların daha rahat çalışacağı işler" gibi tasnifleri de talep edebilirler.

* * *

Dünya örnekleri gösteriyor ki taciz, tecavüz kızları bir yere kapatmakla bitmiyor. Aksine sadece kızların bulunduğu binalara, yurtlara yönelik tacizlerin bir sonu yok. Karma eğitimin, cinsiyet eşitliği, kadınların temel haklarına saygı gösterilmesi başta olmak üzere sonsuz faydası var. Ve en önemlisi kadınların kendilerine bir hayat seçebilmesi için önce eşit şartlara sahip olmaları gerekiyor.

Ve bütün bunları söylemeye, tartışmaya gerek de yok. Bu şeriat hevesli adımlara bulunan kılıfların hiçbiri tartışmaya değer değil. Muhalefetin en azından bir kere olsun ilkesel davranmasının gerekeceği bir döneme giriliyor. Zira oy kazanmak uğruna, bitmek bilmeyen, sonu gelmeyen bu aşırı "hassasiyetleri" konuşmayı çok sevdiklerini biliyoruz.

Yusuf Tekin

* * *

Hassasiyetsever muhalefetin halleri

İYİ Parti Ankara Milletvekili Adnan Beker'in TV100'de katıldığı programda dile getirdiği ifadeler, muhalefetin halini de net biçimde ortaya koyuyor.

Şöyle dedi Berker:

"Kemal Bey, Türkiye'deki muhalefetin taban oyunu almıştır. Kim aday olsa bu oyu alırdı. Kemal Bey 150 kez aday olsa Tayyip Bey'e karşı kazanamaz."

İYİ Parti, seçimin bittiği günden bu yana yüzeysel bir yüzleşme sürecinden geçiyor.

İYİ Partililer'e göre yapılan tek hata, Genel Başkan Meral Akşener'in masadan kalkmasının ardından geri dönmesi.

Partinin neden "merkez sağ" olarak tanımlanan alana oturamadığı, neden oylarını yükseltemediği, çizgisinin neden bulanık olduğu sorularının yanıtı yok. Sorun hep dışarıda bir adreste aranıyor.

Akşener'in kongrede yaptığı konuşma, bundan sonra asla CHP ile bir araya gelinmeyeceği şeklinde yorumlandı. Tıpkı Altılı Masa'dan kalktığı zaman yaptığı açıklamalardan asla geri dönmeyeceğinin anlaşılması gibi.

Ancak şimdi de uygun aday ve koşullarda yeniden CHP ile iş birliği yapılabileceği anlaşılıyor.

Partinin ve partililerin açıklamaları, tek sorunun Kemal Kılıçdaroğlu olduğu, lideri değişmiş bir CHP ile hareket eden İYİ Parti'nin de başarı kazanabileceği gibi algılanıyor.

Yerel seçime kısa bir süre var. Kısa vadeli stratejiler geliştirmek sorunda partiler. Ancak 2018'den bu yana CHP'de olduğu gibi İYİ Parti'de de aslında bir değişim söz konusu değil.

Muhalefetin ana eksenini oluşturan partiler, seçmenlerinin nasıl bir enerji kaybı yaşadığının, siyasete nasıl uzak düştüklerinin bile farkında değiller.

Seçmenin mecbur olduğu algısına sıkışıp kalmış bir muhalefet söz konusu. Ancak sosyal medyadan çıkıp sahaya indiğinizde, HDP dahil tüm partilerin yerel seçimde çok zorlanacağı anlaşılıyor.


Adnan Beker

Haftanın kitabı: "İfade Özgürlüğü'nün 10 Yılı"

Bianet, 2002'den bu yana düzenli raporlarla Türkiye'nin ifade özgürlüğü karnesini tutuyor. 2002-2012 arasındaki raporlar, "İfade Özgürlüğü'nün 10 Yılı, 2002-2012" ismiyle kitaplaştırılmıştı.

İkinci on yılın kitabı da geçtiğimiz günlerde yayımlandı. "İfade Özgürlüğü'nün 10 Yılı-2012-2022" isimli kitapta, bianet'in hazırladığı raporlarla birlikte, yazarların 100 yıla sığabilecek olayların yaşandığı 10 yıllık dönemde yaşananlara yönelik yazıları yer alıyor.

Askeri darbe, 17-25 Aralık, OHAL dönemi, Gezi eylemleri gibi tarihe geçen gelişmeler ve bu süreçte hedefe konulanların yaşadıkları raporlarla aktarılıyor.

Alican Uludağ, Aysun Cerek, Ayşegül Doğan, Bahadır Özgür, Burcu Karakaş, Erol Önderoğlu, Fikret İlkiz, Kenan Şener, Levent Pişkin, Mehtap Ceyran, Mehveş Evin, Özlem Akarsu Çelik, Sibel Yükler, Timur Soykan, Ulaş Karan, Yetvart Danzikyan ve Yıldız Tar, son 10 yılda yaşadıklarımızı yazılarında anlatıyor.

 

Gökçer Tahincioğlu kimdir?

Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.

Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.

Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. 

İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Bir zulüm ve Türkiye hikâyesi: "O terörist buraya gelmeyecek" dedi, "hassasiyetin" nedeni torpilli kadro çıktı

"O terörist buraya dönmeyecek" diyen hocanın kadroyu almasını istediği kişiyle birlikte sadece iki kişi sınava girebildi. Başvuran 16 kişi ise bu şartı karşılayamadıkları için elendi. Zaten kazanacak kişinin kim olacağını herkes biliyordu, öyle de oldu

İnce ayarlı Kobani kararı: AİHM yok, JİTEM yok, çözüm süreci yok, Kürt sorunu yok

DEP Milletvekilleri Leyla Zana, Ahmet Türk, Orhan Doğan gibi isimlerin Meclis’ten cezaevine götürülmelerine ilişkin görüntüler uzun yıllar hafızalardan çıkmadı. Kararın açıklandığı sırada TBMM’yi yöneten Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder’in tüm suçlamalardan beraat etmesi, Meclis’ten cezaevine götürüleceği bir görüntünün oluşturulmaması bile yapılan ince ayarı gösteriyordu

Yargı ve polisi rahat bırakmayan “etki ajanları” ve gazeteciler

Her iki soruşturmayı takip eden gazeteciler üzerindeki baskı her geçen gün arttı, artıyor. Gazeteciler, bu iki soruşturmayı da bunları sulandıranları da bu soruşturmaları vesile kılıp siyasi manevra yapmaya çalışanları da darbe ya da başka bir amaçla hareket edenleri de izleyip haberleştirmeye devam edecek