19 Ekim 2023

"Rüşvet çarkının" soruşturulanları, soruşturulmayanları

Suç duyurusu dilekçesi HSK'ya gidene kadar, soruşturma açılana kadar kim hangi önlemleri aldı, kanıtlar kaybedildi mi, neye ne kadar bakılacak?

Türkiye, nedense herkesin bildiği sırlar konusunda hassas bir ülke…

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, geçen hafta gazeteci Timur Soykan'ın, Birgün Gazetesi'nde duyurduğu skandalla ilgili olarak Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun devreye girdiğini, müfettiş görevlendirildiğini açıkladı.

Müfettiş görevlendirilecek kadar önemsenen bir olayla ilgili bir habere erişimin neden engellendiği, engellenen haberin içeriğinin çıkartılması için neden ayrıca karar alındığı konusunda ise bir açıklama yapmadı.

Aynı gün, Soykan'ın haberine konu olan İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı'nın suç duyurusu dilekçesi sosyal medyaya düştü. Tahliye ve erişim engelleme kararlarının nasıl çıktığı, rüşvet çarkının nasıl işlediği suç duyurusunda detaylı biçimde anlatılıyordu. Tıpkı haberde aktarıldığı gibi…

Soykan'ın haberi, adliyelerde olan bitenin bir kısmını belgelemesi açısından tarihi önemde.

Ancak şu noktanın da altının çizilmesi şart.

Suç duyurusu dilekçesi HSK'ya gidene kadar, soruşturma açılana kadar kim hangi önlemleri aldı, kanıtlar kaybedildi mi, neye ne kadar bakılacak?

* * *

Tunç'un açıklamasının ikinci bölümü de ilginçti. Adalet Bakanı, "Bununla birlikte; söz konusu ihbar dilekçesi ile gündeme getirilen bazı iddialarla ilgili olarak genelleme yapıp adaletin tecellisi için fedakârca çalışan yargı teşkilatımızın tüm mensuplarını töhmet altında bırakacak ve adalete güveni zedeleyecek açıklamalar ve yorumlardan kaçınmak gerekir" ifadelerini kullandı.

Bu açıklamaya paralel olarak iktidara yakın kimi hukuk dernekleri, "yargı mensupları töhmet altında bırakılamaz" açıklamaları yaptı.

Elbette kimsenin fazla umursamadığı açıklamalar bunlar, zira herkes neyin ne olduğunu biliyor…

Bu açıklamaların nedeni, geçen hafta yine bu köşede yer alan, "rüşvet tarifesi" yazısıydı. Yazının özeti, adliyede konuşulan sayılardı. Aslında güncel sayılar da değil. Tahliyenin 500 bin, erişim engelinin 200 bin TL olduğu dönemler geride kaldı.

İddia, bu sayılar açıklandığında bütün yargı mensuplarının rencide olduğu yönünde…

Elbette bu da gerçek değil. Yargı mensuplarını rencide eden haber ve yazılar değil, kimi meslektaşları ve bu meslektaşlarının üzerine gidilmemesi.

Elbette onlar da adliyelerde hangi başsavcı ya da adalet komisyonu başkanı göreve geldiğinde bu işlerin çivisinin çıktığını, şebekelerin oluştuğunu, kimlerin ne yaptığını biliyor ve olanları üzüntüyle izliyor.

* * *

Yine de onuruyla mesleğini sürdüren hâkim ve savcıların üzüntü duyması ihtimalini de göz önünde bulundurarak kimi sorular yöneltmek belki HSK'nın bu konularda da harekete geçmesini sağlayabilir. Böylece HSK, hakkıyla mesleğini yapan hâkim ve savcıları da korumuş olur. Kimi "hukuk" dernekleri de neyin üzerine gitmeleri gerektiği konusunda netleşirler…

* * *

Misal söz konusu dernekler ve HSK, Ankara'da yürütülen, memleketin demir çelik fiyatlarıyla yakından ilgili bir operasyonda yaşananları araştırmakla işe başlayabilirler. Operasyon nasıl ve hangi koşullarda başlatıldı, kim, hangi iddialarla gözaltına alındı, tutuklanmasına kesin gözüyle bakılan kimi isimler cezaevine girmekten nasıl kurtuldu, girenlerin bir bölümü nasıl çabucak tahliye oldu, inceleyebilirler… Başta tahliye talepleri reddedilen kimi isimlerin itiraz üzerine nasıl tahliye oldukları da ayrı bir başlık konusu olabilir.

Yine aynı adliyede bazı Yargıtay üyelerinin talebiyle verilen erişim engelleme kararları da incelenmeye muhtaç.

Bunlarla sınırlı değil elbette…

İstanbul'da meşhur bir baron var, defalarca haber konusu yapılan… Avukatının ısrarla mağdur olduğunu iddia ettiği "baron" olarak anılan bu kişinin tahliyesi konusunda yürütülen pazarlığa bakılabilir. İddia o ki, pazarlık sadece bu isim için de yapılmadı. Örgütünden olmayan ilgisiz birkaç ismin tahliyesi de pazarlığa dahil edildi.

Bunla da sınırlı değil…

Üç büyük kentin kimi adliyelerinde verilen, özellikle yargı mensuplarını ilgilendiren haberlerle ilgili dakikasında çıkartılan erişim engelleme kararları, açılan ve kapatılan soruşturmalar da incelenmeye muhtaç…

Adalet Bakanı, "yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili olarak yanlış tutum ve davranışlara tevessül edenlere asla müsaade edilmeyecektir" dedi ancak özellikle erişim engelleme kararlarında bu ilkenin uygulanmadığı açık seçik ortada… Müfettişler, hangi yargı mensubu ile ilgili hangi haberlerin yapıldığına ve bu haberlerin nasıl engellendiğine bakarlarsa kolayca ipuçlarına ulaşabilirler…

İsimleri bulmak çok kolay. Gazetecileri ve avukatları bir yana bırakın, adliyeye girip çıkanların bile duyduğu, bildiği isimleri müfettişlerin de bulması elbette mümkün…

Bu örnekler gibi onlarca dosya var. Bakanın sosyal medya mesajının altında yer alan kimi mesajlara bakmak bile yeterli… Bunlar için soruşturma açılmayacaksa açılmama nedenini de bilmek hakkımız var…

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç

* * *

İşkence özgürlüğü: Altı ayrı kelepçe

Cumartesi Anneleri'nin İstiklal Caddesi'ne çıkmaları, Galatasaray Lisesi'nin önünde açıklama yapmaları Anayasa Mahkemesi'nin iki ayrı kararına rağmen haftalardır engelleniyor. Her cumartesi, yakınlarının akıbetini sormak için İstiklal Caddesi'ne çıkmak isteyen insanların darp edilerek gözaltına alındığına tanıklık ediyoruz.

Geçen cumartesi, gözaltına alınacağı sırada tepki göstermeyen, gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un çocukları Ali Tosun ve Besna Tosun, işkenceye maruz kaldı. Besna Tosun, kameraların önünde yaşadı tüm bunları.

Yaşananlarla ilgili olarak dün İstanbul Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunuldu. Yapılanlar şöyle aktarıldı:

"27 haftadır devam etkinliğe katılanların yakalama işlemi sırasında herhangi bir zorluk çıkarmadıkları ve direnmedikleri alanda bulunan polisler tarafından da bilinmektedir. Sunmuş olduğumuz video kayıtlarında da görüldüğü üzere gözaltı otobüsüne binmek için bekleyen Besna Tosun ve Ali Tosun polislerle konuştukları sırada arkadan gelen mavi gömlekli üzerinde güvenlik büro amirliğinin yeleği olan polis nedensiz bir şekilde Ali Tosun'u çekiştirmeye başlamış, ardından yeşil tişörtlü sivil giyen, müzakereci olduğu bilinen polis Ali Tosun'un boynunu sıkmıştır. Aynı anda birden çok polisin Ali Tosun'u darp etmeye başladığı sırada çember dışında bulunan siyah tişörtlü kel polis memuru çember içine gelerek Ali Tosun'un boynunu kırarcasına baskı uygulamıştır. Ağabeyinin darp edilmesine tepki gösteren ve şiddetin son bulmasını isteyen Besna Tosun, Ali Tosun'u darp eden gömlekli ve gözlüklü sivil giyinimli polis memurunun şiddetine maruz kalmıştır. Video kayıtlarından da görüleceği üzere Besna Tosun herhangi bir direnç göstermeden kadın polis tarafından kelepçelenirken gömlekli ve gözlüklü sivil giyinimli polis müdahale ederek ters kelepçe takılması talimatı vermiştir. Besna Tosun direnmediğini ve ters kelepçe takılmasını gerektirir bir durum olmadığını anlatmaya çalıştığı sırada aynı polis memuru Besna Tosun'un kolunu kırarcasına bükerek ters çevirmiştir. Besna Tosun 'direnmiyorum neden ters kelepçe takıyorsunuz', 'yapma direnmiyorum kolum ağrıyor' can acısıyla 'kolumu kırıyor' diye bağırken gömlekli ve gözlüklü sivil giyinimli polis 'bağır bağır, daha çok bağır' diyerek şiddetin dozunu arttırmış ve Besna Tosun'a üst üste 6 kelepçe takmıştır. İnsan hakları savunucusu ve İHD üyesi Hatice Onaran ameliyatlı olduğunu söylemesine rağmen, alanda bulunan uzun saçlı, güneş gözlüklü, üzerinde güvenlik büro amirliğinin yeleği olan bir kadın polis tarafından darp edilerek gözaltı aracına bindirilmiştir. Hatice Onaran kanser tedavisi gören bir kişidir."

* * *

Besna Tosun, günlerdir İçişleri Bakanı'na çağrı yapıyor ve kendisine neden işkence yapıldığını soruyor. Herhangi bir yanıt verilmiş değil…

Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması suç… Hukuka aykırı biçimde verilen yasaklama kararları da… İşkence de suç… Bütün bunlarla ilgili savcıların harekete geçmemesi, herhangi bir işlem yapılmaması da aslında bulunduğumuz durumu gösteriyor.

Gökçer Tahincioğlu kimdir?

Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.

Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.

Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. 

İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Üçüncü romanı Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm, Eylül 2023'te yayımlandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Erdoğan’a kapıyı açacak arayış: Cumhurbaşkanlığı yarışı için İmamoğlu-Yavaş formülleri

Henüz olgunlaşmış düşünceler yok ama formüllerden biri, İmamoğlu ve Yavaş’ın CHP’nin seçimde aynı anda sahaya süreceği iki isim olması. İktidarı en mutsuz edecek formül de bu olarak gösteriliyor. Ancak burada anahtar, Yavaş’ın böyle bir görevi kabul etmesi, adaylıktan bunun karşılığında vazgeçebilmesi…

İçişleri Bakanlığı’nın acı bilançosu: Deprem bölgesine de “kayyım” atanacak mı?

İçişleri Bakanı’nın verdiği bilgiye göre, deprem dava ve soruşturmalarında sadece 437 soruşturma izni istenmiş. Kaç kişiyi kapsadığı, kimler için soruşturma izni istendiği belirsiz. Kaç yıl devam edecek bu çalışmalar, nihayetinde kaç kişi için soruşturma izni verilecek? Anlaşılıyor ki cezasızlık yine geçerli olacak

Ankara’da neler oluyor, neler konuşuluyor: “Uzlaşmasız” çözüm ve “bir dönem daha” hamleleri

Erdoğan’ın, Bahçeli’nin açıklamalarından haberi yok muydu? AKP kulisleri, “Öcalan’ın Meclis’te açıklama yapması… Bu konuları Bahçeli’nin dillendirmesi… Bu kadar detaylı bir bilgi alışverişi olmadı…” derken; MHP kulisleri, Bahçeli’nin yakınındaki birkaç kişi dışında açıklamaların önceden bilinmediğini söylüyor

"
"