16 Aralık 2023

İsrail askerinin Mavi Marmara’da saldırdığı, işkence gören mağdurlara verilecek tazminatı neden Türkiye ödüyor?

İsrail devletinin resmi olarak “parasını verip kapattığı” Mavi Marmara dosyası, Türkiye açısından hala açık. İsrail askerinin şiddetinin bedeli, Maliye Bakanlığı’nın kasasından çıkıyor. Nasıl mı?

İsrail’in Gazze’ye yönelik insanlık dışı saldırıları sürerken, bir yandan da “İsrail’e boykot” tartışmaları devam ediyor.

Ancak öyle garip devam ediyor ki, İsrail’i protesto etmek isteyenler kahve içenlere pompalı tüfekle saldırılar, ilgisiz markaları sıralayıp buralardan alışveriş yapılmamasını tavsiye ediyor, ilgisiz kişi ve kurumlara yöneliyor.

Diğer yandan bir yandan bu garip boykot çağrılarını yapan bir yandan İsrail’e lanetler okuyanların bir bölümü, bu ülkeyle ticaretini sürdürüyor. Askeri teçhizat dahil, her türlü mal ve hizmetin satışına devam ediyor. Öyle ki bu garipliği normalleştirmek için seferber olan kimi iktidar yanlısı hesaplar, İslam tarihinden örnekler vererek, bunun “stratejik” olduğunu bile savunabiliyor. İsrail de bu ticaretin gizlenmesi için herkese açık olan limanlarıyla ilgili bilgileri gizleme kararı alıyor.

***

İsrail’le Türkiye’nin diplomatik ilişkilerini bütünüyle kesmesine neden olan Mavi Marmara saldırısının üzerinden 13 yıl geçti.

Gazze’nin bugün olduğu gibi ablukaya alınmasına karşılık, yardım götürmek isteyen sivillerin bulunduğu Mavi Marmara’ya yönelik saldırıda 10 kişi ölmüş, onlarca kişi yaralanmıştı. Yaralılar ve gözaltına alınanlar, hücrelerde tutulduklarını, işkence gördüklerini anlatmışlardı.

İsrail’le ilişkiler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarına göre üç şartla normalleşti. Birincisi İsrail’in özür dilemesi ki Erdoğan bu özrün dilendiğini söyledi. İkincisi tazminat ödenmesi… Üçüncüsü de Gazze üzerindeki ablukanın kaldırılması…

Özür dışındaki şartların ne derecede yerine geldiği tartışılır. Evet, İsrail tazminat ödedi ancak artık İsrail’in yerine tazminatları Türkiye ödüyor. İsrail askerinin şiddetinin bedeli, Maliye Bakanlığı’nın kasasından çıkıyor. Nasıl mı?

Mavi Marmara dava ve tazminatları konusunda, İsrail ile 2016’da kritik bir anlaşmaya imza atıldı. İki ülke Resmi Gazete’de de yayımlanan anlaşmaya göre, şu konularda mutabık kaldı:

1-İsrail Hükümeti 31 Mayıs 2010 tarihinde yaşanan konvoy (Mavi Marmara)

hadisesi sırasında yakınlarını kaybeden ailelere tazminat olarak, Türk Hükümeti tarafından açılacak bir hesaba 20 milyon Amerikan Doları ödeme yapacaktır.

2-Yukarıdaki meblağ defaten ödenecektir. Türk Hükümeti bu meblağın havale

edileceği banka hesabını İsrail Hükümetine diplomatik kanallardan bildirecektir. İsrail, işbu Anlaşma'nın yürürlüğe giriş tarihini takip eden yirmi beş işgünü içinde parayı bu hesaba havale edecektir.

3-Yukarıdaki meblağın dağıtımı, benimsenebilecek dağıtım yöntemlerine uygun

olarak, münhasıran Türk Hükümetinin yetkisindedir ve bu konuda İsrail Hükümeti için herhangi bir sorumluluk doğmayacaktır.

4-Türkiye ve İsrail, diğer tarafa veya diğer taraf adına hareket edenlere hukuki veya

başka bir sorumluluk yüklemeyecekleri ve bu anlayışın, taraflardan herhangi birinin veya taraflar adına hareket edenlerin cezai veya hukuki sorumluluğu kabul ettiği veya üstlendiği şeklinde yorumlanmayacağı hususunda mutabıktır. Her halükarda, bu anlaşma, İsrail'in, İsrail adına hareket edenlerin ve İsrail vatandaşlarının, Türkiye Cumhuriyeti veya Türk gerçek veya tüzel kişileri tarafından konvoy hadisesiyle ilgili olarak kendilerine yönelik doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye'de yapılmış veya yapılacak her türlü hukuki ya da cezai talebe ilişkin her türlü sorumluluktan tamamen muaf tutulmalarını sağlayacaktır.

5-Herhangi bir Türk gerçek veya tüzel kişisi tarafından veya bu kişiler adına, İsrail

Hükümeti veya gerçek veya tüzel kişilerine karşı herhangi bir para talebi öne sürülmesi veya taleplerin sürdürülmesi halinde, yukarıdaki hükümlere bakılmaksızın, İsrail Hükümeti onun adına hareket edenler ve/veya İsrail vatandaşlarının kayıpları, masrafları, hasarları ve/veya harcamaları Türk Hükümeti tarafından karşılanacaktır.

6-Bu Anlaşma, Tarafların, yürürlük için gerekli iç hukuk usullerinin tamamlandığına

dair birbirlerine diplomatik kanallardan yaptıkları yazılı bildirimlerden sonuncusunun alındığı tarihte yürürlüğe girecektir..."

***

Bu anlaşmanın kritik bir maddesi var, beşinci madde. Bu maddede açık biçimde, İsrail’in tek seferde ödeyeceği 20 milyon dolardan sonra bir daha herhangi bir ödeme yapmayacağı, sorumluluğun Türkiye’ye geçeceği belirtiliyor.

20 milyon dolar İsrail tarafından anlaşmadan bir süre sonra ödendi.

Ancak Türkiye’de tartışmalar bitmedi.

Önce ödenen tazminatın kimlerin hesabına yatırılacağı tartışması yaşandı. Sonuçta, Mavi Marmara’da ölen 10 kişinin yakınlarına bu paranın ödenmesi kararlaştırıldı.

Ancak o kadar kolay olmadı.

Açılan davalarda Maliye Bakanlığı’nın yaptığı, “Gazze’ye yardım götürenlerin İsrail devleti ile Gazze arasındaki sorunları bildiği, böyle bir saldırı olabileceğini öngörmeleri gerektiği, bunu göze alarak yola çıktıkları” savunması akıllarda…

Buna rağmen Erdoğan, tazminatların 2’şer milyon dolar halinde 10 aileye ödeneceğini belirterek konuyu kapattı. Ödemeler yapıldı. Ama yaralananlar, onlar için bir tazminat anlaşması yapılmamıştı…

Onlar da açtıkları davaları sürdürdüler. Bazıları yeni davalar açtı. Bu davaları, burada verilen kararları, yapılan benzer savunmaları, Karar gazetesinden Hilal Öztürk, geçen yıllarda haberleriyle kamuoyuna duyurdu.

Mavi Marmara’da yaralanan, işkence gören 30’u aşkın kişinin açtığı tazminat davaları sürüyordu. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, bu davalarla ilgili olarak geçen yıllarda kritik bir karara imza attı. Kararda, anlaşmanın söz konusu 5. maddesi anımsatılarak, “Söz konusu anlaşmadaki düzenlemeler kapsamında, yerel mahkemenin, İsrail devleti aleyhine yapılmış tazminat taleplerinde Türkiye Cumhuriyeti Maliye Hazinesini davaya dahil etmesi gerektiği anlaşılmıştır” denildi. Buna göre karar vermesi istenildi. İsrail’in yaptığı 20 milyon dolarlık ödeme anımsatılarak, Maliye Bakanlığı’nca “nedensiz zenginleşmeye yol açar” diye karşılanan tazminat taleplerinin makul ölçülerde olduğu vurgulandı.

Bu karar doğrultusunda o dönem, yaralı mağdurlardan birine 400 bin lira ödenmesi kararlaştırıldı. İsrail’den değil, Maliye Bakanlığı’nın kasasından…

***

Gazze’ye yönelik İsrail saldırıları sürerken, Türkiye’de pompalı tüfekle kahve içenlere saldırmak dahil gariplikler devam ederken, 1 Aralık’ta, Denizli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden de kritik bir karar çıktı.

Yargıtay kararı işaret edilerek, Mavi Marmara’da yaralanan isimlerden birine 155 bin lira maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle ödenmesi kararlaştırıldı.

Davacının taleplerinden biri İsrail’in verdiği yaralılara ödenmeyen tazminatın Türkiye tarafından ödenmesiydi. Mahkeme, bu talebi yerinde bularak söz konusu kararı verdi.

***

Mavi Marmara, her yönüyle tarihe geçen bir vaka…

Garip olan İsrail devletinin resmi politikalarına, İsrail’le kurulan resmi ilişkilere, bu ilişkinin sonuçlarına hiç bakılmadan bütün bunların sorumlusu kahve içenlermiş gibi davranılması, insanlara belli bir hareket biçiminin dayatılması…

Ancak hep bahsedilen “büyük resim” başka bir şey anlatıyor.

İşkence yapılan, yaralanan yurttaşların yıllardır bu olayla ilgili hak aramayı sürdürmek zorunda kaldıkları mahkeme kararlarıyla anlaşıldı. Aradan geçen 13 yıla rağmen davalar sürüyor.

İsrail devletinin resmi olarak “parasını verip kapattığı” Mavi Marmara dosyası, Türkiye açısından hala açık.

Ve Türkiye, resmi olarak, Mavi Marmara’da yaralanan, işkence görenlerin tazminatını vergilerimizle, Maliye Bakanlığı kasasından ödemek zorunda…

İsrail devletinin şiddetinin tazminatını…

Gökçer Tahincioğlu kimdir?

Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.

Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.

Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. 

İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Üçüncü romanı Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm, Eylül 2023'te yayımlandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

92 yaşındaki Süryani, evinde başından 4 kurşunla vurularak nasıl öldürüldü, şüpheli birkaç ayda nasıl tahliye edildi?

Türkiye’de, ısrarla Türkiye’yi bırakıp gitmek istemeyen bir avuç Süryani kaldı. Ancak onlarca yıldır uğradıkları baskılar sürüyor. 92 yaşındaki bir adamın, kafasından dört kurşunla öldürülmesi de bunun bir parçası

Üniversitelerde “ajanlık” semineri, onarıcı adalet ve anlamamakta ısrar edilen kızgınlık

İktidarın yanında sıralanan ve kraldan çok kralcılık yapan çok sayıda isim, yüzlerce insanın tutuklanması için listeler hazırladı, tutuklanmayan, yargılanmayan isimlerin linç edilmeleri için zemin oluşturdu. Böyle bir ortamda, “meslek” hayatlarına her koşulda aynı biçimde sürdürebilmeleri, öncelik almaları, ayrıcalıklı görülmeleri hem seçmeni hem de CHP’yi en zor koşulda destekleyenleri öfkelendiriyor

İhbar ettiğin binada ölmek ve 3 milyon liralık köy evleri

Üç yıl önceki depremde çatlaklar oluşan bina hasarsızlık raporu almış, üç yıl sonraki depremde sadece 7 saniyede yıkılmış