09 Kasım 2024

İçişleri Bakanlığı’nın acı bilançosu: Deprem bölgesine de “kayyım” atanacak mı?

İçişleri Bakanı’nın verdiği bilgiye göre, deprem dava ve soruşturmalarında sadece 437 soruşturma izni istenmiş. Kaç kişiyi kapsadığı, kimler için soruşturma izni istendiği belirsiz. Kaç yıl devam edecek bu çalışmalar, nihayetinde kaç kişi için soruşturma izni verilecek? Anlaşılıyor ki cezasızlık yine geçerli olacak

İçişleri Bakanlığı, bir süredir ülkenin gündeminde.

Kayyım atama yetkisi İçişleri Bakanlığı’nda ve büyük bir hızla kayyım atamalarını yapıyor.

CHP’li Esenyurt Belediyesi’ne istenilen ismin kayyım atanması için gece yarısı operasyonuyla atama kararnamesi bile çıkartabiliyor.

Kanıt oluşturmakta da üstüne yok.

Bir anda yerine kayyım atanan belediye başkanının bile bilmediği dava ve soruşturmaların listesini çıkartabiliyor.

Sadece kayyımlarla sınırlı değil.

Açıklamalarına katıl ya da katılma, bir siyasi parti genel başkanının, DEM Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan hakkında soruşturma açılması için jet hızıyla suç duyurusunda bulunabiliyor.

Mesela Abdullah Öcalan’ı Meclis’e çağıran parti lideri için bu yol hiç düşünülmüyor.

* * *

Bakanlığın belli ki işi çok.

Öyle olmasa, neredeyse üzerinden iki yıl geçen 6 Şubat Kahramanmaraş depremleri konusunda bir adım atabilirdi.

CHP İstanbul Milletvekili Turan Taşkın Özer, depremin yıldönümünden sadece iki gün sonra, İçişleri Bakanı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanı’nın yanıtlamaları istemiyle iki ayrı soru önergesi verdi.

Yanıtlanması aylar sürdü.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 8 Şubat 2024’te yöneltilen soruların sadece birine, 31 Ekim 2024’te yanıt verdi.

* * *

Özer’in soruları şöyleydi:

  • 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli olan ve 11 ili etkileyen depremde yıkılan binalarla ilgili kaç kamu personeli için bakanlığınız tarafından soruşturma izni istenmiştir?
  • Kaçı için soruşturma izni verilmiştir?
  • Hakkında soruşturma izni verilen kamu görevlilerinin kadro unvanı ve pozisyonları nedir?
  • Hakkında soruşturma izni verilmeyen kaç kamu görevlisi vardır? Kadro unvanı ve pozisyonları nedir?

* * *

Yerlikaya’nın yanıtı ise elbette soruların tamamını karşılamıyor. Şöyle diyor Yerlikaya yanıtında:

“Merkez üssü Kahramanmaraş olan depremler sonrasında belediye yetkilileri hakkında cumhuriyet başsavcılıklarınca 22 Şubat 2024 itibarıyla bakanlığımızdan 437 adet soruşturma izni talep edilmiş olup, işlemler Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde yürütülmektedir.”

* * *

Aynı soru önergesi Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı’na da verildi. Ancak ne eski bakan Mehmet Özhaseki ne de yeni bakan Murat Kurum’dan bir yanıt gelmedi.

Muhtemelen deprem ihaleleri, isyana yol açan rezerv alan kararlarıyla meşguldüler, yanıt vermeye vakit bulamadılar!

* * *

Resmi rakamlara göre 53 binin üzerinde insanın hayatını kaybettiği, on binlerce binanın yıkıldığı, kentlerin yerle bir olduğu depremin üzerinden neredeyse iki yıl geçmiş ve bilanço acıklı.

Depremden hemen sonra yapılan, “hesabı sorulacak” açıklamalarının bir karşılığının olmadığı da anlaşılıyor.

Marmara Depremi’nden bir farkı yok. Müteahhitler, denetim elemanları sorunlu ancak tarım arazilerini imara açan, binaları denetlemeyen, küçücük alanlara onlarca kat izni veren bürokratların, belediye yetkililerinin bir sorumluluğu bulunamamış bunca zamandır.

* * *

İçişleri Bakanı’nın verdiği bilgiye göre, 11 kenti etkileyen deprem dava ve soruşturmalarında sadece 437 soruşturma izni istenmiş. Kaç kişiyi kapsadığı, kimler için soruşturma izni istendiği belirsiz.

İşlemler yürüyormuş.

Bu başvuruların çok büyük bölümü ile ilgili bilirkişi raporları hazırlandı, davalar açıldı. Kimin sorumlu olup olmadığını tespit etmek de yargının işi.

Ancak İçişleri Bakanlığı’nın çalışmaları sürüyormuş.

Kaç yıl devam edecek bu çalışmalar, nihayetinde kaç kişi için soruşturma izni verilecek, belirsiz.

O zamana kadar suçların zamanaşımına girip girmeyeceği de öyle ancak anlaşılıyor ki cezasızlık yine geçerli olacak.

* * *

Aslında bu sayıyı öğrenebilmek de büyük bir başarı zira bakanlıklar bu sayıyı sır gibi saklıyorlardı.

Elde sadece bilgi kırıntıları vardı.

Ocak 2024’te, Yurttaşlık Derneği, bu bilgileri alabilmek için Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde 11 ilin valiliklerine ve bu illerde en çok zarar gören 46 ilçenin kaymakamlıklarına soru yöneltti.

11 il valiliğinden yedisi, İçişleri Bakanlığı tarafından atıfta bulunulan Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun bir veya daha fazla maddesine dayanarak bilgi vermeyi reddetti.  Kahramanmaraş Valiliği hiç yanıt yazmadı. Sadece üç valilikten Şanlıurfa, Gaziantep ve Adana’dan somut yanıt geldi.

Şanlıurfa Valiliği, savcılığın dört soruşturma izni talebinde bulunduğunu bildirdi.

Gaziantep Valiliği, dört dosyada ön soruşturmanın tamamlandığını ve karar için kaymakamlığa gönderildiğini bildirdi.

Gaziantep Islahiye’de üç kamu görevlisi hakkında soruşturma izni verildiği, soruşturma izinlerinden 2’sine itiraz edildiği bilgisini alabildi.

Adana Valiliği, Yurttaşlık Derneği'ne bilgi edinme başvurularını kaymakamlıklara ilettiğini bildirmekle yetindi. Geriye kalan bütün başvurular için, “bilgi edinme hakkı kapsamında değil-gizli” yanıtı verildi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü de bilgilerin peşine düştü. Ancak onlar da başarılı olamadı.

* * *

Zaten farklı kaynaklardan gelen bilgiler de çok iç açıcı değildi.

6 Şubat depremlerinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, ilk kez Konya Teknik Üniversitesi tarafından Kahramanmaraş'taki Palmiye ve Hamidiye siteleri için hazırlanan bilirkişi raporlarında kamu görevlileri "asli kusurlu" sayıldı.

6 Şubat depremlerinde Kahramanmaraş’ta 35 kişiye mezar olan Ezgi Apartmanı davasında kamu personellerinin soruşturulmasına izin vermeyen valilik kararı Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi tarafından iptal edildi. Depremden sonra kamu görevlilerinin yargılanma yolunu açan bu karar bir ilk oldu.

Maraş’ta yürütülen deprem soruşturmalarında da ilk kez kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verildi. Dulkadiroğlu Kaymakamlığı'nın izni sonrası 69 kişinin hayatını kaybettiği, 16 kişinin yaralandığı Güneşli Kocabaş Evleri'nin 7'nci bloğunun yıkılmasına ilişkin Dulkadiroğlu Belediyesi'nde görevli 3 kişi hakkında 'Taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma' ile 'Görevi kötüye kullanma' suçlarından soruşturma başlatıldı.

Hepsi bu…

* * *

Farklı bir tarihte farklı rakamlar da ortaya çıktı. Kahramanmaraş’taki bir etkinlikte elde edebildikleri bilgileri aktaran Avukat Deniz Bayram’ın sözleri de ilginçti:

“Gaziantep Valiliği, 16 dosyaya soruşturma izni verdi. 4 dosyada ön soruşturma tamamlandı, 3 dosyada ön soruşturma devam ediyor. 9 dosyada müfettiş bekleniyor. Şanlıurfa Valiliği, 5 dosyaya soruşturma izni verdi. 4 dosyada ön soruşturma tamamlandı, 1 işleme konma sürecinde. Adana Valiliği, 7 dosyaya soruşturma izni verdi. Ancak içeriğine ilişkin bilgi verilmedi. Islahiye Kaymakamlığı, 3 dosyaya soruşturma izni verdi. Dörtyol Kaymakamlığı, 3 dosyaya soruşturma izni verdi. Müfettiş bekleme aşamasında.”

Bayram, bu bilgileri ancak Adalet Bakanlığı'na bağlı Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu'na itiraz başvurusunda bulunarak alabildiklerini, kurulun bu kararına da İçişleri Bakanlığı’nın itiraz ettiğini anlattı.

İçişleri Bakanlığı, nedense rakamların bilinmemesi konusunda ısrarcı…

* * *

Deprem bölgesinde normalde deprem suçlarından soruşturulması, yargılanması gereken bürokratlar, belediye görevlileri görev yapıyor.

İmar planlarını hazırlayan belediyeler, tarım arazilerini imara açan, yıkılan binalara onay veren belediyeler görevde.

Nedense akıllara “kayyım” ataması yapılması da gelmemiş… Masum görünüyorlar demek…

Türkiye, bir anda, birkaç saniye içerisinde 53 bini aşkın insanını kaybetti.

53 bin…

Yakınlarını, arkadaşlarını, çevrelerini sayarsanız rakamın büyüklüğünü anlarsınız.

O birkaç saniyenin arkasında uzun yılların, rantın, rüşvetin, ihmalin, vurdum duymazlığın bulunduğu açıkça ortada.

Ama kimseyi rahatsız etmiyor.

Çelikten bir dokunulmazlık zırhı, iktidara yakın kim varsa, tamamını sorumluluktan kurtarıyor.

Ve bunun adı da devleti yönetmek oluyor, “devlet adamlığı” oluyor…

O devletin çatısı altında yaşayan insanlar ise yok yere ölüyor.

Ve belli ki her biri öldüğüyle kalıyor.

Gökçer Tahincioğlu kimdir?

Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.

Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.

Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi.

İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Üçüncü romanı Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm, Eylül 2023'te yayımlandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Umut hakkı, “Ankara’da villa” iddiaları ve Suriye’ye uzanan yol

İmralı’dan PKK’nın tasfiye edilmesi ve Suriye’nin kuzeyinde yapılacak hamlelerin Türkiye’ye yansımasının önlenmesi bekleniyor. Ankara ayrıca İsrail-PYD komşuluğunu istemiyor, bu temasın büyük sorunlara yol açacağını düşünüyor; PYD’yi sınırdan uzaklaştıracak bir askeri operasyon hazırlığını yapmış olduğu da biliniyor

13 yaşındaki çocuğun ölümünün hesabını kim verecek?

Cihat’ın, cenazesinin bulunduğu tarihte, cesetlerin enkazdan çıkartıldığı gün, güvenlik güçlerine karşı silahlı eylemde bulunması sonucu, ateşli silah yaralanması ile öldüğü tespiti yer aldı kararda. Ceset çürümüş, enkazdan çıkartılmış ama nasılsa aynı gün 13 yaşındaki çocuk silahla çatışmaya girmiş!

Depremler için “sus” emri yargıdan: “İnsanlara yardım gitmedi” diyene hapis cezası

Devletin dava açmaya doyamadığı, cezaevi operasyonunda kepçeyle kolunu kopartması yetmiyormuş gibi yıllarca mahkeme mahkeme süründürdüğü, bütün engellere rağmen okuyup memur olan ve nedensiz biçimde OHAL döneminde memuriyetten de ihraç edilen Veli Saçılık’ın artık felaketlere tepki göstermesi de yasaklandı!

"
"