07 Ekim 2023

Bir insanın canı kaç taksit eder?

Uğur Kurt'un öldürülmesine ilişkin yeniden yargılamaya önümüzdeki Salı günü yeniden başlanacak. Çağlayan'da 10 Ekim Salı günü, saat 11.00'de, 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde davanın ilk duruşması yapılacak. Düşünün, 2014'te öldürülen genç bir adam. Çocuğu çoktan 10 yaşına geldi

Düşünün, canınızdan çok sevdiğiniz bir insan, bir yakınının cenazesi için sabah evden hüzün içerisinde çıkıyor. Son görevini yapacak, sevdiği bir insana veda edecek.

Sessiz, sakin bir biçimde cemevine gidiyor, bahçede cenazenin getirileceği saati beklemeye başlıyor.

Dışarıdan sesler geliyor ama normal… Bugün bir protesto eylemi var, biliyor. Bilmediği o basit protesto eyleminin yapılmasıyla devletin yıkılacağını düşünen, devleti kurtardığını sananların silah kullanmaktan bile çekinmediği…

Ne olduğunu anlamadan, bulunduğu cemevinin bahçesinden kafasını bile çıkarmadan bir kurşun alt çenesinden giriyor. Orada, oracıkta hayatını kaybediyor…

* * *

Düşünün…

Birkaç saat sonra geri geleceğini sandığınız yakınınız, o an, nedeni belirsiz, ömür boyu anlaşılamayacak bir biçimde öldürülmüş… Haberiniz yok. Günlük işlerinizi yapıyor, hayatın olanca sıradanlığıyla devam edeceğini düşünüyorsunuz.

Bu sıradanlığı çok ama çok özleyeceğinizi bilmeksizin.

Sonra, bir telefon geliyor.

Ölmüş…

Sivas'taki köyünden, çocuklarına bir gelecek kurmak umuduyla İstanbul'a taşınmış tersane işçisi babası, gelecek kurmasını istediği oğlunun öldürüldüğünü öğrenecek o anda.

Üç ablası, şımartarak büyüttükleri tek erkek kardeşlerinin öldürüldüğünü öğrenecek.

Annesi, en küçük çocuğunun öldürüldüğünü öğrenecek.

Güç bela taşeron işçi olarak girdiği Beyoğlu Belediyesi'ndeki arkadaşları, neden öldürüldüğünü konuşacak aralarında…

Dükkân açma hayali hiç gerçek olmayacak.

Bir otobüs yolculuğunda tanıştığı aile dostlarının kızı olan, sonradan hayatını birleştirdiği genç kadın, eşinin öldürüldüğünü öğrenince aklından tüm bunlar geçecek.

Sonra, babasının öldürüldüğü anda 1,5 yaşında olan küçük çocuklarını nasıl büyüteceğini düşünecek.

Tam da istediği gibi çocuğunun "doğuştan Fenerli" olduğunu babasının hiç bilemeyeceğini geçirecek aklından.

Ölüm öyle hemen anlaşılmaz… Tüm bunlar olacak o anda…

* * *

Düşünün… Bir yakınızın başına geldiğini… Hangi görüşten olursanız olun, neye inanıyorsanız inanın ama bir an için düşünün…

Uğur Kurt, 2014'te, bir yakınının cenazesi için gittiği Okmeydanı Cemevi'nde çenesine isabet eden kurşunla öldürüldü.

Kurt'u vuranın kim olduğu günler sonra açıklanabildi, silah polis memuru S.K.'nındı. S.K., meşru müdafaa halinde ateş ettiği gerekçesiyle tutuklanmadı.

Olay yerinde S.K.'nın kendisi gibi polis olan babasının da bulunduğu anlaşıldı. Babası hemen oğlunun yanında olaya sıcağı sıcağına müdahale etmişti.

O gün, gaz fişeğiyle Gezi eylemleri sırasında öldürülen Berkin Elvan için anma vardı. Olaylar büyüdü. Protesto eylemine izin verilmedi, çatışma çıktı.

20 değil 2 kg

S.K.'nın, bulunduğu zırhlı araca molotof kokteyli atılınca araçtan gaz silahı yerine silahını alıp doldurarak karşıya doğru defalarca ateş ettiği anlaşıldı. S.K., gaz silahını almamasına 20 kg olmasını gerekçe gösterdi. Gaz silahı sadece 2 kg'dı.

Zırhlı araçlardan birindeki görüntülerin olayı aydınlatması bekleniyordu. Aydınlatamadı. Araçta kaydedilen görüntüler Kurt öldürülmeden hemen önce kesiliyordu. Kurt öldürüldükten bir süre sonra yeniden başlıyordu. Araçtaki kablolardan birinin kesilmiş olduğu anlaşıldı.

Olaydan sonra düzenlenen polis tutanağında, polisler Kurt'un öldüğünden bile bahsetmiyordu. İddianamede, S.K.'nın göstericilere ateş ettiği sırada hatayla Uğur Kurt'u vurduğu iddia edildi. İddianameye göre aslında C.K. adlı göstericiye ateş etmişti. Ancak C.K., Okmeydanı'ndaki olaylara katılmadığı için tahliye edilmişti.

Uyarıya rağmen "sıkana" koruma

Ortaya çıkan görüntülerde amirleri S.K.'yı sıkma diye uyarıyordu ama "sıkmıştı". Ancak iddianamede buna da hiç değinilmedi. Avukatların çabasıyla suçlama değiştirilebildi. Meşru müdafaa yetersizdi. Olası kasttan yargılanması istendi.

Avukatların çabasıyla ortaya çıkan sesli görüntülere göre, olaydan sonra iki zırhlı araç bir spor salonunun önüne çekilmişti. Olay yeri incelemesini ise şüpheli S.K. ile babası yapıyordu. Görüntülere ayrıntılı baktıkları anlaşılmıştı.

Ölenin GBT'sini incelemek

Aynı görüntülere göre polis, olaydan hemen sonra Kurt'un GBT'sine baktırmıştı. Bir polis şefi, bir başka polis memurundan ‘Şahsın kaydına bakalım' diyerek, Kurt'un GBT'sinin araştırılmasını istedi. Telsiz aracılığıyla Kurt'un TC kimlik numarası alındı. Nebil adlı polis memuru da GBT taraması yaptı.

Sabıkası çıksaydı, muhtemel ki "çatışma" diyebilmek de kolay olacaktı. Ancak GBT de temizdi.

Duruşmalar başladı.

Ailenin yaşadıkları yetersiz görülmüş olacak ki, öldürülen Uğur Kurt'un annesi için de bir polisin saatine zarar verdiği gerekçesiyle dava açıldı. Neyse ki beraatle bitti.

Ses kaydının gösterdikleri

Elde edilebilen görüntülerde ses kaydının bulunmaması, cinayetten sonra ne yapıldığının açığa çıkmasını uzun süre engelledi. Ancak Kurt ailesinin avukatları Turgut Kazan, Aslı Kazan ve Serdar Laçin, farklı açılara bakan kameralardan bazılarında ses kayıtlarının olduğunu açığa çıkarttı. Elde edilen kayıtlar, farklı görüntülerin üzerine yerleştirilince sesli görüntüler elde edilebildi.

Kayıtlara göre, olay yerindeki iki zırhlı araç, Kurt'un öldürülmesinden hemen sonra getirildiği Cemal Kamacı Spor Salonu'nun önünde bekletilirken, sanık polis memuru S.K. ile polis memuru olan babası E.K., görüntüleri inceledi. İleri geri yaparak detaylı biçimde görüntüleri izleyen baba-oğul arasında şu diyalog geçti:

- Bu en başı mı?

- En başı

- Olayın olduğu zamana gelsene

- Ne kadar zaman sonra oluyor bunlar?

- Fazla sürmüyor. Burada fazla durmuyoruz.

Taksitle adalet

Bütün bu süreçlerden sonra polis memuruna, hiç tutuklanmadığı duruşmalar sonunda sadece 12 bin TL para cezası verildi. Hayat zor tabii… Bunu da 10 taksitle ödemesi kararlaştırıldı.

Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) gitti avukatlar.

AYM, taksitle adalet kararını "izahtan varestedir" diye yorumladı. Aileye 90 bin TL tazminat ödenmesini kararlaştırırken, adaletin de sağlanması gerektiğine işaret etti.

Mahkemeye göre polisin yeniden yargılanması gerekliydi.

Kararda çarpıcı ifadeler kullanıldı:

"Bir kolluk görevlisinin bu tür silah kullanımı sonucu gerçekleştiği kabul edilen ölüme karşılık takdir edilen hapis cezası ile netice ceza olarak belirlenen adli para cezasının benzer hak ihlallerinin önlenebilmesi ve kişilerin yaşamının korunması bakımından uygun ve yeterli yaptırım olmadığı özellikle vurgulanmalıdır. Mahkemelerinin yaşam hakkını yasayla korumaya yönelik anayasal yükümlülüğe uygun olarak -devletin öldürmemeye ilişkin negatif yükümlülüğü kapsamındaki- bir kişiyi öldüren kişiler hakkında ceza hukukunu etkili biçimde uygulamaları, böylece hukuk sisteminin caydırıcı etkisini korumaları gerekir. Başvuruya konu olayda takdir edilen asgari orandaki hapis cezasının ve bu cezanın dahi para yaptırımına çevrilmesinin benzer ihlallerin önlenmesi bakımından caydırıcı bir etkiye sahip olduğunun söylenebilmesi mümkün değildir. Para yaptırımının taksitler hâlinde ödenmesi imkânının tanınmasının ise bu yönde bir değerlendirmeye dahi tabi tutulamayacağı izahtan varestedir."

"Makam şoförlüğü yaptı"

Kararda, idarelerin olayla ilgili savunmalarına da yer verildi. Savunmalar, toplumsal olayları önleme gibi kritik bir göreve atanan polis S.K.'nın deneyiminin ve eğitiminin yetersizliği ortaya koydu. Zırhlı araçla bölgede görevlendirilen dört kişilik ekipte yer alan polislerden biri olan S.K.'nın beş yıllık polis olduğu, uzun süre sadece makam şoförlüğü yaptığı, bir süre telsiz sorumlusu olarak çalıştığı, görevlendirilmeden önce sadece plastik mermi atan bir silahla üç günlük eğitim programına alındığı açığa çıktı.

Disiplin cezası sadece 10 ay

S.K.'ya, ceza davasında olduğu gibi disiplin soruşturmasında da çok düşük ceza verildiği anlaşıldı. İstanbul Valiliği İl Disiplin Kurulunun S.K.nın "olumlu hizmetleri ve iyi sicillerini nazara alarak" 10 ay kısa süreli kıdem durdurma cezası ile cezalandırılmasına karar verdiği ortaya çıktı.

Ve buna rağmen Adalet Bakanlığı dava için gönderdiği savunmada, verilen cezaları yeterli görmüştü. Adaleti sağlamakla görevli bakanlık…

AYM ise bu savunmaları dikkate almadı ve "Yaşam hakkının gerektirdiği etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine" hükmetti. Kararda, ihlalin aynı zamanda yetkili adli makamların işlem ve eylemlerinden de kaynaklandığı vurgulandı. Buna göre yeniden yargılama yapılmasını istedi.

* * *

Suç işleyen kamu görevlileri, "elleri sıcak kalsın, küsmesinler, devletimize zeval gelmesin" gibi gerekçelerle korunuyor ancak korunanlar bu ülkeye büyük bir kötülük yaptıklarının farkında değiller.

İşini doğru düzgün yapmaya çalışan kamu görevlilerine de büyük bir haksızlık yaptıklarını fark etmiyorlar.

"Eller serbest" diyerek kamu görevlilerini kanunlara bağlı olmaktan çıkartırsanız geriye sadece Susurluk ve JİTEM kalır.

Bunun da farkında değiller ya da bunun olmasını istiyorlar.

* * *

Uğur Kurt'un öldürülmesine ilişkin yeniden yargılamaya önümüzdeki Salı günü yeniden başlanacak. Çağlayan'da 10 Ekim Salı günü, saat 11.00'de, 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde davanın ilk duruşması yapılacak.

Düşünün, 2014'te öldürülen genç bir adam. Çocuğu çoktan 10 yaşına geldi.

Düşünün, bu adamın ölüm nedeni belli, nasıl öldüğü belli, kanıtları kimin sakladığı belli ancak 8 yıldır adalet sağlanamadı.

Bir an için düşünün.

Zaten yakınlarını kaybetmiş insanların adaleti sağlamak, hesap sorabilmek için nasıl bütün hayatlarını verdiklerini de unutmadan…

Gökçer Tahincioğlu kimdir?

Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.

Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.

Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. 

İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Üçüncü romanı Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm, Eylül 2023'te yayımlandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Muazzez İlmiye Çığ'a yönelik 'kobay' iddialarında suçlanan isimlerden Prof. Nevzat Tarhan: Cezaevlerinde araştırma insanlığa aykırıdır

12 Eylül döneminde, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülere ilaçlı deneyler yapıldığı anlaşılıyor. İtil ve Songar’ın, HZİ Vakfı’nın deneylerinin ilaçla yapılıp yapılmadığı konusunda netlik yok zira bir soruşturma yürütülmemiş… Hükümlü ve tutuklular, İtil’in bu çalışmalara katıldığını söylüyor. Devlet yetkililerinin göstermelik açıklamalarının bu iddiaları yalanlamak için yeterli olmadığı ortada

Saflar netleşiyor: Olmayan “çözüm” sürecinin yol haritası, “sansür” tutuklamaları ve işkence suçluları

DEM Parti yöneticileri, olası bir süreçte rol almaya istekli olduklarını söylüyor. Ancak parti kulislerinde, sanılanın aksine, İmralı’da Öcalan’la görüşmesine izin verilen DEM Milletvekili Ömer Öcalan’ın kapsamlı bir mesajla dönmediği konuşuluyor. Gelen mesajın bir müzakere yürütüldüğüne ve yürütüleceğine dair ifadeler içermediği ifade ediliyor

Yenidoğan skandalında maç yüzsüzlüğü ve yeni perde: Denetim ve dinleme yapılırken bebekler öldü, müdahale edilmedi!

Elde dinleme kayıtları var, İl Sağlık Müdürlüğü çetenin eylemlerinden bebek ölmeden önce de haberdar ve denetimde vahim sonuçlara da ulaşılıyor ancak hastaneye karşı bir yaptırım uygulanmıyor. Sadece bu bilgiler, bebek Karakoç ve bebek Kırçiçek Helvacı'nın göz göre göre öldüğünü gösteriyor

"
"