CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dün akşam açıkladığı, başörtüsü konusunda yasal güvence getiren teklifin TBMM Başkanlığı’na sunulmasıyla hem parti hem de cumhuriyet tarihi açısından önemli bir adım atılmış oldu. Teklifle, CHP’nin “kurucu parti” sıfatıyla sahiplendiği, başörtüsünün laikliğe aykırı olduğuna yönelik geleneksel paradigma, yazılı ve resmi olarak terk edilmiş oldu. Teklifin gerekçesinde, önceki dönemde kamuda başörtüsünün kullanımını yasaklayan tutum için, “siyasetin istismar aracı”, “engelleme ve yasaklama” nitelemeleri yapıldı. Teklifin gerekçesi bu anlamda CHP’nin özeleştirisi olarak da kayda geçti. Tek maddelik teklif sadece başörtüsü kullananlara değil, kullanmayanlara da güvence getiriyor. Teklifte, “giymek ya da giymemek” vurgusu yapılarak, kadınların hiçbir biçimde farklı bir kıyafeti kullanıp kullanmamak konusunda zorlanamayacağı vurgulanıyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu imzasıyla TBMM Başkanlığı’na sunulan kanun teklifinin ismi dikkat çekici:
“Kadınların Yürüttükleri Mesleğin İcrası Kapsamındaki Kılık ve Kıyafeti Giymek Dışında Herhangi Bir Zorlamaya Tabi Tutulamaması Hakkında Kanun Teklifi.”
Teklifte, Kılıçdaroğlu’nun dışında, üç grup başkanvekilinin, Engin Altay, Özgür Özel ve Engin Özkoç’un imzası da yer aldı.
Devleti kuran partinin tarihsel adımı
Teklifle, "Devleti kuran parti" vasfıyla da anılan CHP, laiklikle özdeşleştirdiği, laikliğin ayrılmaz parçası kabul ederek yaklaşık bir asır boyunca sahiplendiği ve partiyle özdeşleşen geleneksel politikasına karşı, o mevziyi sözel ve icrai şekilde terk ederek tarihsel bir adım attı.
Bu adımı atarken, hem başörtülü kadınlara ve bu konuda endişelerini dile getiren, AKP sonrasında geriye dönüşten endişe eden muhafazakâr erkek seçmene, “korkmayın, haklarınız yasal güvence altına alınacak” mesajı verdi.
Seküler kesim için de garanti
Ancak teklif sadece muhafazakâr kesim açısından garanti getirmiyor. Aynı zamanda seküler kesimin endişelerini de gidermeyi hedefliyor. AKP ve MHP’yi bu konuda baskı altına alarak, kimsenin kılık ve kıyafetine karışılmayacağı konusunda yasal zemin oluşturmayı amaçlıyor.
Tarihi gerekçe
Teklif basit bir düzenlemeden oluşuyor ancak gerekçe bölümü önemli. Teklifin gerekçe kısmında hem CHP hem de CHP’nin kurucu parti olması, geçmişteki başörtüsünü laikliğe aykırı nitelemeye dayalı tutumu nedeniyle cumhuriyet tarihi açısından da önemli ifadeler bulunuyor.
Gerekçe bölümünde, “Türkiye’nin imzacısı olduğu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi insanlık ailesinin bütün üyelerinin eşit ve devredilemez haklara sahip olduğunu açıkça belirtmiştir. Anayasa’nın 2. kısmı, ‘Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir’ ifadesiyle temel hak ve özgürlükleri güvence altına almıştır” denilerek, kılık ve kıyafet özgürlüğünün anayasal ve evrensel bir hak olduğu vurgulanıyor. Böylece CHP’nin geleneksel paradigmasından yazılı olarak keskin bir dönüş yapılıyor.
“Hiçbir sınırlamaya tabi tutulamaz”
Devam eden kısımlarda da bu yeni paradigmanın zeminini oluşturan ifadeler var:
“Demokratik, laik hukuk devletlerinde bireylerin sahip olduğu dini inanç ve kanaat hürriyeti hiçbir sınırlamaya tabi tutulamaz. Laiklik, din ve vicdan hürriyetini engelleyecek biçimde yorumlanamaz; aksine laiklik din ve vicdan hürriyetinin kullanılmasının teminatıdır. Dini konulardaki bireysel tercihler ve bireylerin yaşam tarzı devletin müdahalesi dışında olduğu gibi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 19’uncu maddesiyle teminat altına alınan ifade özgürlüğü, kıyafetini seçme özgürlüğünü de kapsamaktadır.”
CHP’nin özeleştirisi
Gerekçe kısmında, CHP’nin özeleştirisi niteliğinde ifadeler de var. “Kadının kıyafeti başta; bireylerin yaşam tarzı, inancı ve etnik aidiyeti siyasetin konusu olmamalıdır. Geçmişte yaşanmış bazı baskıcı uygulamalar toplumsal hafızamızda olumsuz izler bırakmış, ayrıca siyaseten istismar aracı olagelmiştir. Yakın geçmişimizde üniversite öğrencilerinin başörtüsüyle eğitim hakkı engellenmiş, kamuda kadınların başörtülü çalışmasına izin verilmemiştir. Benzer engellemelerin ve yasaklamaların bir daha yaşanmaması için her türlü önlemi almak parlamentonun ve kamu idaresinin görevidir” denilerek, CHP’nin de desteklediği geçmiş uygulamalar eleştiriliyor, bu uygulamalar “siyasetin istismar aracı”, “engelleme ve yasaklama” olarak nitelendiriliyor.
Gerekçe kısmı şöyle bitiriliyor:
“Genelge, talimat, yönetmelik ya da diğer idari düzenlemeler ve hiyerarşik amirlerinin emirleriyle kadının ne giyeceğine ya da giymeyeceğine yönelik yapılmış zorlamalara son vermek ve kadının kıyafet seçme özgürlüğünü kanuni güvence altına almak için bu teklif hazırlanmıştır. Teklif ile kadınlarımızın Anayasa ile güvence altına alınan kişisel ve mesleki kıyafet özgürlüklerinin korunması öngörülmektedir.”
Ayrım yapılmıyor
Teklifin gerekçe kısmında, önerilen düzenlemenin, yargıdan TSK’ye kadar ayrım yapılmadan kamuda çalışan tüm kadınları da kapsadığının altı çizilerek şöyle deniliyor:
“- Kamu hizmetlerinin yürütülmesinde görev alan ve her statüde istihdam edilen kadınların,
- Anayasanın 135 inci maddesine göre kurulan meslek örgütlerine bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınların, yürüttükleri kamu hizmeti veya mesleki faaliyetlerin gereği olan mesleki kıyafet, cübbe, önlük veya üniforma giymek dışında, herhangi bir zorlamaya tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmaktadır. Böylece, kadın çalışanların kıyafetlerinden dolayı bir ayrımcılığa tabi tutulamamaları amaçlanmaktadır.”
Tek maddelik teklif
Bu ayrıntılı gerekçe, tek bir kanun maddesi için hazırlandı. Teklifin tek maddesi şu düzenlemenin kanunlaşmasını öneriyor:
“Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üst kuruluşlarına bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınlar, yürüttükleri mesleğin icrası kapsamında giyilmesi gerekli cübbe, önlük, üniforma vb. dışında kıyafet giymek ya da giymemek gibi temel hak ve özgürlükleri ihlal edecek biçimde herhangi bir zorlamaya tabi tutulamaz.”
Giymek ya da giymemek vurgusu
Maddede, “giymek” ya da “giymemek” ifadesi kullanılarak, başörtüsünün yasak kapsamına alınamayacağı gibi kadınların başörtüsü kullanmaya zorlanamayacağı da vurgulanıyor. Teklifin diğer iki maddesinde, kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği ve Cumhurbaşkanı tarafından yürütüleceği belirtiliyor.
Tüm vekillerin imzası eklendi
Kanun tekliflerinde genellikle, teklifi veren vekillerin imzası yer alır. Ancak bu kez teklifin başında Kılıçdaroğlu ve CHP’nin Meclis yönetiminin imzasının olması dikkat çekici. Bu durumun, teklifin parti organlarında görüşülmeden verilmesinden kaynaklandığı kulislerde konuşuldu. Teklifin parti yönetimi tarafından hazırlanması nedeniyle ilk imzacıların Kılıçdaroğlu ve grup başkanvekilleri olduğu ifade edildi. Alınan bilgiye göre, teklife vekillerin imzası sonradan eklendi. Deniz Baykal dışında vekillerin tamamının imzası teklife eklenerek, bütün CHP’li vekillerin teklifin arkasında olduğu mesajı verildi. Bunun için de daha önceden vekillerden alınan imzaların kullanıldığı belirtildi. Bu durumun bazı vekillerde rahatsızlık yarattığı da kulislerde konuşulan iddialar arasında.