18 Nisan 2020

Affetmedik, affetmiyoruz

Ve paketten dolayı zarar görsün ya da görmesin sadece bu süreçte yaşadıkları bile yeter; mağdurların aileleri ne onları, ne suçluları affetmedi, affetmeyecek

Duruşma salonuna girdiğinizde katillerin bakışı çarpar yüzünüze.

Hiç tanımadığınız, hiç bilmediğiniz insanlar, hiç tanımadıkları, hiç bilmedikleri insanların hayatının orta yerine gelip, hem aldıkları hayattan hem de aldıkları hayatın yöresinde kim varsa hepsinin hayatından çalıp gitmiştir.

Sabırla dinlersiniz.

Henüz üç aylık bebeğinin yanında 58 bıçak darbesiyle öldürülen bir kadın hakkında bu duruşma neler diyecekler diye dinlersiniz.

Düşüncesini savunan insanların duruşmalarında iki tane fazla cümleye tahammül göstermeyen mahkeme heyeti sabırla dinler katilleri.

Cezaevinden tembihlenmişlerdir nasıl indirim alacakları, nasıl tahrik hükümlerinden yararlanacakları konusunda. Olmadı af çıkar, sen bak işine…

"Beni eve aldı" derler, "aşk yaşıyorduk" derler, "erkekliğime hakaret etti" derler, "zaten fahişeydi" derler, ağızlarına ne gelirse, istedikleri gibi derler.

Anneniz, babanız öfkeli, çaresiz gözlerle izler, siz de onların yıllar boyu bitmeyen duruşmalarda nasıl yaşlandıklarını izlersiniz.

Üç yıl sonra aniden bir duruşmada adli emanetten eşyaları gelir, tokası, kıyafetleri.

Rapor, istediğinizi araya sokun, aylar, yıllar sonra gelir.

Kararlar, aylar, yıllar sonra çıkar.

Ve zaten o yıllar boyu süren duruşmalarda, katledilen kadınlar yargılanır aslında. Öldürülmüş bir kadının, söylenenleri yapmadığını neden anlatmak zorunda olduğunuza şaşa şaşa anlatır, beklersiniz.

Zaten ömrünüzden ne varsa çalmış katillerin yüzlerini, sözlerini, hareketlerini yıllar boyunca ezberlersiniz.

8-9 yıl sonra bittiğinde bütünüyle dava, o garip indirimlerle kuşa dönmüş bir ceza almamışlarsa da zaten tahliyeleri yakındır. "Kader kurbanı" diyerek, birileri pozlar verip, af çıkartıverir. Bilirsiniz.

* * *

Aylar önce, MHP’nin adına "infaz indirimi" diyerek af teklifini hükümete sunduğunda, "kişiye karşı suç olmaz" demesine rağmen hükümet bir yandan da çalışma başlattığında suç mağdurları olarak biliyorduk yaşayacaklarımızı.

* * *

İnfaz Paketi, büyük bir iş yapmanın gururunu iliklerine kadar hisseden vekillerin maskeli hatıra fotoğraflarıyla yasalaştı.

Yazıdan sonra farklı yollardan ulaşarak kişisel hikâyesini aktaran, adalet arayışını anlatan onlarca şiddet mağduru ailenin boyunları daha bir bükük artık…

Kapsam dışı bırakılan kasten öldürme, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, terör ve casusluk, örgütlü uyuşturucu suçları dışında kalan suçlarda infaz süresi yarıya inecek. Yetmeyecek, bu kişiler üç yıl denetimli serbestlikten yararlanacak. Defalarca gizli saklı yapılan infaz indirimleriyle, cinayet, gasp vb. suçları 2005-2006 yıllarında işleyenlerden bazıları çoktan tahliye oldu zaten. Bizim dosyamızdaki gibi. Kalanlar da iyiden iyiye rahata erecek şimdi.

Ama sadece hüküm giyenlerle ilgili değil bu düzenlemeler. 30 Mart’tan önce işlenmiş hangi suç varsa, hepsini kapsıyor.

29 Mart’ta, bir kadının evine bıçaklarla girenler, 15 yıl ceza aldıklarında infaz süresi 7,5 yıla inecek. Bu sürenin 3 yılı da düşürüldüğünde, bir yılı açık cezaevinde olmak üzere 3,5 yıl cezaevinde yattıklarında tahliye edilecekler. 6 yıl ceza alanlar hiç yatmadan tahliye olacak. Önceki milyon sabıkaları da hiç hesaba katılmayacak. Tam bir ıslah çalışması!

Sanmayın ki katillere kıyak yok. Eve girip, bebeğinin yanında defalarca bir kadını bıçaklayarak öldürenler de kapalı cezaevinin buhranlı havasında bırakılmıyorlar. Onlar da cezalarının bir bölümünü çekmişlerle, zaten bir nevi tatil anlamına gelen, açık cezaevlerine alınacaklar. Gerekçesi son derece hukuki. AKP Milletvekili Ali Özkaya, tutanaklardan anlatsın:

"Bugün Türkiye’de 75 bin açıkta mahkûm var. Bunların 45 bini denetimli serbestlik ve koşullu salıvermenin inmesinden yararlanarak çıkıyor. Geriye kalan 30 binini de kanunla izinli sayıyoruz. Burada suç ayrımı bir istisna dışında yapmıyoruz. Diyoruz ki: Siz lütfen gidin, herkes evinde geçirsin covid nedeniyle. Cezaevi boşaldı, ama açık cezaevlerinde işi görmesi gereken insanlar var. Tarım cezaevi var, hayvancılık var, tavuklar var. Bizim mesela Afyon Sandıklı’da sera cezaevi var. O domatesler yetişecek, bunları birisinin yapması lazım. Diyoruz ki: Mevcut açığa çıkmasına bir yılı kalmış olanlar -burada yönetmeliği de dikkatle okumak lazım çünkü yalnızca kanuna bakarsak yanlış sonuca da gidebiliriz- Yönetmelikte açık şartlarını da belirlemiş, bir yılı kalmış olanlardan isteyenleri açığa çıkaracağız, bunlara covid iznini uygulamayacağız ve bunlar orada hizmetleri görecek. Fakat sekizinci ayda bu kişinin denetimli serbestlik hakkı gelmişse elbette ki çıkacak çünkü sonuçta hiç kimse ölesiye kadar cezaevinde kalmayacak."

Evet, tavuk büyütmek gerekçe…

* * *

Garabetler bununla bitmiyor.

Kişisel bir hikâye daha, bu kez yakın bir dostun hikâyesi.

Bilindiği gibi olası kast suçları, alkollü araba kullanıp birinin ölümüne ya da yaralanmasına yol açmışsanız, düğünde, dernekte havaya ateş açıp birine zarar vermişseniz uygulanıyor. Eylemin olası sonuçlarını bilmenize rağmen gerçekleştirmeniz nedeniyle. Yerinde bir düzenleme.

Ancak her zaman adil sonuçlar vermiyor.

Ankara’da yıllar önce bir işyerine mafya dadanıp haraç istedi. İşyeri sahibinin gitmediği yer, çalmadığı kapı kalmadı. Polis, savcılık, nereye gitse eli boş döndü. Ama kararlıydı, ekmek parasını haraç olarak vermeyecekti. Mafya ise son bir tarih verdi ve o tarihte artık kurşunların konuşacağını söyledi. Bu kişi, kendini korumak için hiç kullanmamış olmasına rağmen silah aldı son çare. Mafya geldiğinde, kendisine ateş edilince, ateşledi. İlgisiz bir başka kişiyi vurdu yanlışlıkla. 15 yılı aşkın süredir cezaevinde… İnfaz indirimleri, aflar misal bu kişiye uğramıyor.

Uyuşturucu satanlar, yağmacılar, rüşvetçiler, bile isteye suç işleyenler çıkıyor. Öngöremeyeceği bir suç işlemiş olan ise kalıyor.

* * *

Hayır. Bununla da bitmiyor.

Gazeteci, gazeteciyi tanır.

Bu meslekte, kişisel olarak tanışsın ya da tanışmasın, gazetecilik yapanlar birbirini bilir.

Yıllardır tanıdığımız gazeteciler Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Hülya Kılınç, Ferhat Çelik başta olmak üzere, haberden başka işi olmadığını gayet iyi bildiğimiz onlarca meslektaşımız cezaevinde. İnfaz Paketi’nin bu bölümü öylesine titizlikle işlenmiş ki değil infaz indiriminden yararlanmak, hüküm giydiklerinde kıpırdama ihtimalleri yok. Onlar gibi silahla, şiddetle ilgisi olmayan onlarca siyasetçi, akademisyen, yazar da cezaevinde kalacak.

Açık cezaevine çıkamayacaklar, daha ağır disiplin cezalarıyla karşı karşıya kalacaklar, en zoru, en beteri neyse onunla yaşayacaklar.

* * *

30 Mart’tan önce görevini kötüye kullanan, görevini ihmal eden, taksirle yaralanmaya yol açan, benzer suçları işleyen kim varsa, yargılandığında ceza alsa bile cezaevinde yatmayacak paket sayesinde. İhalelerde usulsüzlük yapan, maden katliamlarına yol açan, öğrenci yurtlarının yanmasına neden olan, uyuşturucu kaçaklarının davalarını halleden kim varsa affedildi. Üstelik infaz indirimi adı altında, anayasanın afla ilgili aradığı koşullar sağlanmadan.

Bu eşitsiz, ayrımcı, adaletsiz düzenlemeyi kutlamak için maskeleriyle hatıra fotoğrafı çektirenler bilsinler ki şiddetle işi olmayanı "ıslah" etmeye çalışıp, şiddetten başka dünya bilmeyeni, hiçbir seçenek yaratmadan sokağa saldığınızda, sadece cezaevleri dolana kadar yeniden zaman kazanmış oluyorsunuz.

Bunu sadece işlenen bir suçun mağduru olup, hayatları ellerinden çalınmış aileler değil, biraz olsun empati kuran, biraz olsun ikbali bir yana bırakıp başka bir açıdan bakabilen kimse affetmez.

Ve paketten dolayı zarar görsün ya da görmesin sadece bu süreçte yaşadıkları bile yeter;

Mağdurların aileleri ne onları, ne suçluları affetmedi, affetmeyecek.

Yazarın Diğer Yazıları

Kırıkhan’daki büyük skandal açığa çıktı: Yoğun bakım hastaları boğularak öldü, “doğal ölüm” belgesi düzenlendi

Depremde yıkılan birçok hastanede unutulan hastaların hayatını kaybettiğini öğrendik. İlk kez yıkılmamış, faal bir hastanedeki hastaların ölüme terk edildiklerini de öğreniyoruz. Ve bunun nasıl itinayla gizlendiğini de görüyoruz

Cezaevi, dava ve yasaklar ülkesinde seçim sonrası "kulisleri": Erdoğan AKP'yi, Çukurambar Erdoğan'ı bırakır mı?

AKP'nin hikâyesi çok uzun bir zaman önce gecekondu mahallelerinden Çukurambar'a taşındı

Deprem skandalı: Her şeyden sorumlu Cumhurbaşkanlığı, İsias Otel'de, yıkılan tüm binalarda sorumsuz

Kentler yıkıldı, binlerce insan öldü ancak uçan kuştan bile sorumlu Cumhurbaşkanlığı'nın hizmet kusuru olduğunu iddia etmek bile mümkün değil