25 Nisan 2021

Avrupa Birliği 'Hristiyan Kulübü' mü?

Uzun süredir Hristiyan nüfusun oranı düşüyor olsa da tarihsel olarak bakıldığında üye ülkeleri Hristiyan olarak nitelemek yersiz olmayacaktır. Ancak bu durumun birliğin temel taşı olduğunu iddia etmeden önce Avrupa tarihine şöyle bir göz gezdirmemiz gerekli

Ülkemizde sık sık gündeme gelen bir konu Avrupa Birliği'nin bir Hristiyanlar kulübü olup olmadığı. Çoğunlukla birlikten Türkiye'yi tatmin etmeyen açıklamalar sonrası dillendirilen bu iddia biraz da savunma mekanizmasına dönüşmüş durumda. Peki, gerçekten de Avrupa ülkelerini bir birlik çatısı altında birleşmeye yönelten ana neden din birliği mi? Bir başka deyişle AB'yi oluşturan ülkeler Hristiyanlık ülküsü etrafında mı birleşmişlerdir?

Yüzeysel bir bakış açısıyla bu argümanın bir temeli olduğu söylenebilir. Gerçekten de AB'yi oluşturan ülkelerin hemen tamamı anayasalarında tanımlı olsun ya da olmasın yoğun olarak Hristiyan vatandaşlara sahip olan ülkeler. Gerçi uzun süredir Hristiyan nüfusun oranı düşüyor olsa da tarihsel olarak bakıldığında üye ülkeleri Hristiyan olarak nitelemek yersiz olmayacaktır. Ancak bu durumun birliğin temel taşı olduğunu iddia etmeden önce Avrupa tarihine şöyle bir göz gezdirmemiz gerekli.

Dünya tarihinde olduğu gibi Avrupa tarihinde de savaşların büyük yer tuttuğu ve kıtayı şekillendirdiği yadsınamaz bir gerçek. Kimileri kısa, kimileriyse aralıklarla da olsa yüzyılı aşkın süren savaşlar Avrupa'ya tarihin hiç bir döneminde rahat vermemiş, milyonlarca insanın hayatına malolmuştur. Bu savaşlardan birkaçına kısaca bakalım.

100 Yıl Savaşları

İngiltere'nin Fransa topraklarında hak iddia etmesiyle 1337'de başlayan ve 116 yıl boyunca süren savaş 1453'te Fransızların zaferiyle sonuçlanmıştır.

30 Yıl Savaşları

1618 yılında Roma Cermen İmparatorluğu'ndaki Protestan prensliklerin Katolik yönetime isyanı ile başlayan savaş tam 30 yıl sürmüş ve Protestanların zaferi ile sonuçlanmıştır. Her ne kadar asıl çıkış noktası dini olsa da Fransa, İsveç, Danimarka, İspanya başta olmak üzere çok sayıda devletin katılımıyla daha çok siyasi çıkar elde etmeye dönüşmüş ve 1648'de imzalanan Vestfalya barış antlaşmasıyla da devletlerarası sistemin kuruluşuna temel teşkil etmiştir.

7 Yıl Savaşları

1756-1763 yılları arasında Avusturya'nın Veraset savaşlarında kaybettiği toprakları geri almak üzere Fransa, Saksonya, İsveç ve Rusya ile kurduğu ittifakın Prusya ve Büyük Britanya'nın oluşturduğu ittifakla giriştiği savaş Prusya ve Büyük Britanya'nın galibiyetiyle sonuçlanmıştır. Büyük Britanya'nın küresel hâkimiyetini pekiştirirken Fransa'nın da ekonomik ve siyasi olarak güç kaybıyla sonuçlanmıştır. Bu savaşın hem Fransız İhtilaline hem de Almanya'nın siyasi birlik sürecine zemin hazırladığı düşünülmektedir.

Napolyon Savaşları

1800-1815 yılları arasında, 15 yıl boyunca süren savaşlarda Napolyon komutasındaki Fransa Devrim Orduları ile Monarşi karşıtı fikirlerin yayılmasını istemeyen devletlerin oluşturduğu Koalisyon Güçleri karşı karşıya gelmiştir. Fransa ve müttefikleri kaybettikleri savaşta 1 milyon civarı asker kaybetmiş, Koalisyon Güçlerinin kayıpları ise 1.5 milyonu aşmıştır. 1 milyon civarı da sivilin hayatını kaybettiği tahmin edilen savaşlar tarihte görülmüş en büyük savaşlardan biridir. 10'dan fazla devletin katılımıyla adeta 1. ve 2. Dünya Savaşlarının bir provası yapılmıştır.

1. Dünya Savaşı

Her ne kadar Dünya Savaşı olsa da çatışmaların ana merkezinin Avrupa kıtası olduğu savaşta Alman İmparatorluğu, Avusturya Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve Bulgaristan, İtilaf devletlerini oluşturan 10 kadar Avrupa devleti ile ABD ve Japonya'ya karşı savaşmıştır. 10 milyonu asker olmak üzere 16 milyondan fazla insanın hayatını kaybettiği savaş 2. Dünya Savaşı ile birlikte 20. Yüzyılın en büyük trajedilerindendir.

2. Dünya Savaşı

Burada bahseceğim son savaş olan 2. Dünya Savaşı'nda yine Avrupa'nın birkaç istisnayla tüm devletleri ölümüne mücadele etmiş, kıtanın tamamı savaş alanına dönmüş, hava kuvvetlerinin artan gücü ile birlikte çok sayıda şehir bombalarla yerle bir edilmiş ve savaşın tüm cephelerinde 60 milyondan fazla kişi hayatını kaybetmiştir.

Tüm savaşlar bunlarla da sınırlı değil elbette. 1066 İngiltere-Fransa arasındaki Hasting Muharebeleri, 1568 – 1648 arası Hollanda-İspanya arasındaki 80 yıl savaşları, 1701-1714 yıllarında Avrupa'nın büyük bölümüne yayılan İspanya Veraset Savaşları, 1740-1748 yıllarındaki Avusturya Veraset Savaşları gibi sayısız savaş ve çatışma durmaksızın kıtada devam etmiş ve devletlerin ana uğraşı alanı olmuştur.

Açıkça görüldüğü üzere Avrupa devletleri tarihin tüm dönemlerinde birbirleriyle savaşmıştır. İngiltere-Fransa çekişmesi tarih boyunca süregelmiş ama bu ülkelerin Dünya Savaşlarında aynı cephede yer almalarını da engellememiştir. İngiltere, Hollanda, İspanya ve Portekiz arasındaki mücadele Coğrafi Keşifler ve Kolonizasyon sürecinde hiç eksik olmamıştır. Almanya tüm komşularını işgal etmiş, Fransa ve Polonya, başta olmak üzere birçok ülkenin Yahudi vatandaşlarını kamplarda soykırıma uğratmaktan çekinmemiştir.

Bahsettiğimiz tüm bu savaşlarda yer alanlar Hristiyan ülkelerdir. Hristiyan olmaları tarih boyunca savaşmalarına engel olmadığına göre Avrupa Birliği'nin temel kuruluş felsefesini oluşturuyor olması da mümkün değildir.  Kaldı ki Hristiyan deyip geçtiğimiz bu ülkeler arasında mezhep birliği de yoktur. Fransa, İtalya, Polonya, İspanya, Portekiz, İrlanda, Lüksemburg ve Malta'da Katolik nüfus, İngiltere, Almanya, Hollanda, İsveç ve Danimarka'da Protestan nüfus, Yunanistan,  Romanya, Bulgaristan ve Sırbistan'da ise Ortodoks nüfus ağırlıktadır. Bu mezhepsel ayrılığın tarihte birçok savaşın kaynağını oluşturduğu da bir vakıadır.

Avrupa Birliği'ni bir başarı öyküsü yapan tarih boyunca savaşan bu ülkelerin son büyük savaşları olan 2. Dünya Savaşı'nın bitişinden sadece 6 yıl sonra Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu adı altında beraber örgütlenmeye başlamalarıdır. Dört yıl boyunca Alman işgali altında kalan Paris'in işgalden kurtuluşunun 6. yılında Fransa ve Almanya'nın aynı çatı altında buluşabilmeleridir. Ölen milyonlarca vatandaşlarına, yakılıp yıkılan şehirlerine, işgale uğrayan topraklarına rağmen düşmanlıklarını 2. plana atıp önce Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, sonra Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Gümrük Birliği en son da Avrupa Birliği'nde bir araya gelip vatandaşlarının çıkarları için en doğrusunu yapmaları takdire şayandır.

Yazarın Diğer Yazıları

ABD teknoloji şirketlerinde tarihi ralli devam ediyor: Balon mu, fırsat mı?

Yoksa fiyat biçilen şirketler değil de özgürlüğümüz ve insanlığımız mı?

Sınırda karbon düzenleme mekanizmasının artıları ve eksileri

Karbon salınımı üretim esnasında yaşanıyor olsa da tüm sorumluluğu üreticilere yıkmak doğru mu?

Yeni bir zihniyet

Başarının sahip olunan maddiyatla ölçüldüğü bir zihniyetten topluma katkıyla ölçüldüğü bir zihniyete geçiş, insanların içinde bulunduğu kötü koşulların ortadan kalkmasına büyük fayda sağlayacağı gibi çevresel sorunların da önünün alınmasında kritik öneme sahip