06 Ekim 2020

Türkiye'de 30 milyon anne - baba endişeli: Hepimizin geleceği soru işareti

Çocukların minimum olarak neredeyse 2 yıl eğitim alamaması (Korona sonunu 2021 sonu görenler var), bu çocukların yani neredeyse 1,5 neslin büyük kısmının kaybedilmesi anlamına gelir

Korona krizinin ortaya koyduğu "sağlık sistemi" kadar önemli diğer sorun "eğitim sistemi". Şu anda eğitim sisteminde bir büyük kriz. var. Çocuklar "eğitilmiyor" bunun yerine "eğitiliyormuş" gibiler. Çünkü çocuklar kendi kendilerine kaldılar.

Evde TV'nin ya da TV ekranı gibi tek yanlı yayın yapan bilgisayarın karşısında ve Türk eğitim sisteminin acizliğini yaşıyorlar.

Eşitsizlik bu sefer dijital bölünme şeklinde

Yani bugün "eğitimde dijital bölünme (digital divide)" yaşıyoruz. Bütün ağırlığı ile...

Şanslı olan 1,5 milyon özel okul öğrencisi, bu dijital bölünmenin avantajlı tarafında. Geri kalan 13,5 milyon öğrenci ise dijital bölünmüş durumda. Eşitsizlik eskiden "özel okul-devlet okulu" ayrımıydı. Bugün "bilgisayarı + interneti olan" ve "bilgisayarı + interneti olmayan" şeklinde yani "dijital bölünme (Digital Divide)" yaşıyoruz.

Çocuğu dershaneye gidebilsin de, daha iyi okullarda okusun diye boğazından bile kesen veliler ise çaresiz.

EBA ancak 1 milyon canlı yayın yapabiliyor

Yüz yüze eğitim için halen bulaş riski olduğu görülüyor. Genel olarak uzmanlar 2021 sonuna kadar da bu durumun sürebileceği uyarısı yapıyorlar. Yani daha en az 1,5 yıl uzaktan eğitim gerekli olacak.

Ama 2010'da başlayıp, 2015'de bitirilmesi planlanan Fatih Projesi başarılamamış durumda.

Yani çocukların büyük çoğunluğunun bilgisayarı yok (hatta bazılarının TV’si de yok).

Olsa da EBA’nın canlı kapasitesi 1 milyon öğrenci (ancak 2023’de 5 milyon olacakmış) - Yani MEB altyapı ve sunucularının kapasiteleri eksik.

Bunun anlamı şu; 15 milyon civarı ilkokul+ortaokul+lise öğrencisinin sadece 1 milyonu canlı yayından yararlanabilir. Yani 1 ayda 8 saat x 22 gün desek = 176 saat/ay içinde her öğrenciye şans verirsek her çocuğa 1 ayda ancak 11 saat ders şansı düşer. Bunu da her gün 1 saat dersek, her çocuk ayda 11 gün 1 saat canlı ders alabilir.

Daha önce çocukların en fazla yüzde 47'sinin interneti var demiştik. Özel okul vs dahil 18 milyon öğrencinin 8,5 milyonunda internet varsa, bu sefer 9 milyon canlı eğitim hiç alamaz (hatta TV'si yoksa ders de alamayabilir) ama 8,5 milyon öğrencinin ders süresi ayda 20 saate çıkar.

Yani çocuklarımız, geleceğimiz, kendi kendilerine kaldılar.

Dünya Bankası'ndan 3 yılda 160 milyon dolar alınacağına, Fatih Projesi yapılsaydı

Olayı farkında vardığımız nokta ise, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un "Olumlu" kelimesi. Bu tanımlamayı herkesin anladığından farklı bir boyuttan anladık. Ziya Selçuk aslında "6 aydır çocukların eğitim almadığını", kendi kendilerine kaldıklarını söylüyor.

Çünkü bu dönemde kapasite 40 binmiş.

EBA 2010’da başlayan ve 2015’de bitirilmesi planlanan Fatih projesi kapsamında başlatılan içerik servisiydi. Bu servis uzaktan eğitimden çok okulda - yüz yüze eğitimin bir parçası olarak planlandı. Ancak tekrar yapmak isteyen, hasta olan çocukların bağlanması için bir "canlı" kapasitesi vardı.

Ama bu kapasite 20 yılda ancak 40 bin olmuş. Türkiye'de 500 bin eğitim birimi olduğu düşünülürse, 20 yılda en az her okul için 2-3 öğrenci düşünülerek, 1-1,5 milyon kapasitesi olmuş olmalıydı.

Salgın döneminde yapılan çalışmalarla bu kapasitenin 40 binden eylülde 1 milyona yükseltildiği anlaşılıyor. Dünya Bankası ile 160 milyon dolarlık proje ile yapılmış. Bu projeye göre canlı kapasitesi 2023’de 5 milyona ulaşılacakmış. Buna ancak "geçmiş olsun, çok geç" denilebilir.

Devletin acaba Dünya Bankası'na mı ihtiyacı var? Bu çocuklar için 160 milyon doları bugün "şak" diye bastıramıyor mu? 5 milyona çıkılması gereken -o da en az- kapasite bugün lazım. 2023 çok geç.

Piyasada Bilgisayar var mı? Varsa da Neden KDV ve ÖTV Var?

Bu arada, uzaktan çalışma, online eğitim ve "askıda bilgisayar" projeleri sonucunda pazarda bilgisayar da kalmadığı belirtiliyor.

Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan 500 bin tabletten bahsediyor. Ama tabletin şöhreti sona erdi. Bugün tablet ancak oyun için kullanılıyor. Çocuklara laptop vermek lazım. Bunun için çalışma yapılmalı.

İlaveten bilgisayarlar için ödenen KDV ve ÖTV’nin anlamı nedir? Bunlar eğlence ya da oyun değil, öğretim cihazları. Bugünkü fiyatlarla 1000 bilgisayar alacağınıza, bunlar kaldırıldığında 1250 alabiliyorsunuz. KDV ve ÖTV kaldırılmalıdır. Bunu oralarda bir yerlerde, düşünen birileri yok mu?

İnternet altyapısı... ACİL ... ACİL..

Olay sadece çocuklara internet aboneliği ve ellerine PC sağlamakla da bitmiyor.

Altyapı çok eksik (hem fiber, hem ADSL olarak).

İnternet fiyatları çok pahalı özellikle düşük hızlarda (4-25 MB arasında MB başına 3-4 dolar, 50-100 MB’larda MB başına 40 cent - bunlar doların 7 TL olduğu dönemde hesaplandı). ADSL eski teknoloji olduğundan, bu hatlar pahalı. Fiber daha ucuz.

Ulaştırma Bakanlığı evinde interneti olan çocuklara 3 operatör (Vodafone, Turkcell ve Turk Telekom) ile EBA’nın yükleme miktarını kota dışında tutuyor ve bunu "ücretsiz internet" diye anons ediyor. Doğru değil. Zaten interneti olan çocuklu ailelerin, EBA için harcanan download miktarı ücretsiz. Yoksa internet alamayacak çocuklara ücretsiz internet verilmiyor. Maalesef.

MEB yeni proje

Kulağımıza MEB'in "eylül 2020’ye yönelik olarak" 1,5 milyon çocuğa yönelik olarak laptop vermek için yeni proje yaptığı ve bunun bedelinin 300-400 milyon dolar civarında olduğu geldi.

Bu projede üstelik, kime dağıtılacağı, nasıl dağıtılacağı, öğrencinin katkı payı olacak mı gibi konular için 3-4 farklı senaryo da çalışılmış

Sonuç mu? Duyumlarımıza göre, Berat Albayrak’ın yönettiği Maliye Bakanlığı projeye bütçe ayırmayı reddetmiş

Alarm çalıyor

Ülkemizde eğitim neredeyse 40-50 yıldır (belki daha uzun) yerine oturmamış durumda. Sonuçlarını bugün ekonomimizin ileriye gidememesi, kadın şiddeti ya da tarikatların büyümesi gibi pek çok işaret ile hep birlikte yaşıyoruz.

Çocukların minimum olarak neredeyse 2 yıl eğitim alamaması (Korona sonunu 2021 sonu görenler var), bu çocukların yani neredeyse 1,5 neslin büyük kısmının kaybedilmesi anlamına gelir.

Sonucu, Afganistan’a dönen bir ülke olabilir.

Ne yapılmalı?

Askıda internet ve bilgisayar kampanyalarını destekliyoruz, katkı da yapıyoruz ama bu çözüm değil. Çünkü "taşıma suyla değirmen dönmez".

Bilgisayar satıcılarını (üreticileri), internet servis sağlayıcılarını, içerik sağlayıcılarını içine alan bir proje yaratılmalıdır. Yani "BizBizeYeteriz" projesinde olduğu gibi, bunu şirketlerin ya da halkın sırtına yüklemek, hem yürümez, sadece algıya yönelik olur. Hem de durumu kötüleştirir.

Tersine burada üreticileri üretime yönlendirecek, internet servis sağlayıcıları ve içerik sağlayıcıları büyütecek yani ekonomiye yeni bir alan yaratacak bir fırsat var. Hem istihdamı, hem de ekonomiyi harekete geçirir. Başka deyişle istihdam ve 3-5 farklı sektör için nefes sağlanabilir

Tabii ki asıl nefes, boğazından kesip çocuklarının geleceği için dersanelere para yatıran velilere ve öğrencilere sağlanmış olur..

Hangi parayla?

Üstelik bu söylediğimiz proje için para da var. Dezavantajlı yerler ve gruplar için, telekom sektörünün içinden ve haberleşme sağlamak için kesilen para 12,5 milyar nominal ve 5 milyar dolar. Bu paranın yarısı ancak harcandı. Kalan yarısını doğru yerde, yani çocuklarımız için kullanmak lazım.

Aşağıda bu tabloyu görüyorsunuz:

Fatih Projesi'nin para kaynağı bu fondu ve 2010’da MEB ile Ulaştırma Bakanlığı Rixos Otel'de basın önünde bir protokol ile bunu resmileştirdiler. Projenin bir bacağı da öğretmenlere bilgisayar vermekti ama onlara da 7 yıldır bilgisayar verilmediği raporlanıyor.

Bu fondaki para Anayasa'nın 22.ci ve 42. maddeleri ve ayrıca 2 ve 10. maddeleri çerçevesinde öğrencilere yani geleceğimize tahsis edilmeli ve 30 milyon veliyi rahatlatmalıdır. Merak edenler Anayasa'ya bakabilir ama kısa belirtelim, Eğitim hakkı, Haberleşme Özgürlüğü, Sosyal devlet ve Eşitlik maddelerinden bahsediyoruz.

Ama bunu yaparken, tek ya da iki operatöre, tek firmaya değil, çocuklara para verilmelidir. Yani çocuklar gidip bilgisayarlarını anlaşma yapılmış fiyattan bayiden alsın, istediği operatörden hat bağlatsın ve parasını bu firmalar devletten alsınlar.

Bu aynı zamanda altyapıya yatırımı yapamayan telekom sektörünü de rahatlatacak ve istikrar fonu kapsamına alınması ihmal edilmiş olan bilişim sektörünü canlandıracaktır.

Evrensel Hizmet Fonu'na ilaveten BTK katkı payı var

Üstelik haberleşme, eğitim hakkı, sosyal devlet ve eşitlik yani Anayasa'nın 22, 42, 2 ve 10.maddeleri için harcanabilecek bir kaynak daha var. O da BTK'ya ödenen katkı payı. Kendisi dışındaki 9 üst kurulun toplam bütçesinin 2 katına ulaşan 5,5 milyar TL'lik bütçesinden BTK bu sene eğitime ve altyapıya para ayırsın.

Yurttaşlık görevi

Bizim vatandaşlık görevimiz sadece "oy kullanmak" değil. Yanısıra bizi yönetenlere düşüncelerimizi de aktarmalıyız. Şu anda en az 30 milyon veli sıkıntı duyuyor. Çocukları büyük olanlar da, geleceğin nasıl olacağına yani 2 sene eğitim verilmediği için bir şeyleri kaybedecek çocuklara endişe ile bakıyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığı bilgilerine göre, 18+ milyon K12 öğrencisi var, özel okul, uzaktan eğitim ve ana okul hariç tutarsak bu rakam 15 milyona iniyor. Ortalama 5’er milyon ilkokul, ortaokul ve lise öğrencisi mevcut. Bu çocuklar kaybettikleri 2 seneyi nasıl kapatacaklar? 2 sene sonra eğitime nasıl adapte olacaklar?

Başta da söyledik; şu anda "sağlık sistemi" kadar hayati diğer konu "eğitim sistemi". Geç kalınmadan gerekli bütçeler sağlanmalı ve çocuklarımızın geleceklerinin kaybedilmesi önlenmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları

Neden internetten bihaber bakanlar atanıyor?

Bu fiber altyapı ile çoktan dijital uçuruma düşmüş durumdayız. AKP ekonomiyi beceremediği gibi, telekom - internet sektörünü yönetmeyi de beceremiyor

Uydudan telefon görüşmesi yakınlaştı

Mevcut fiber altyapımızla, beklenen İstanbul depreminde, haberleşmenin yine çökmesi şaşırtıcı olmaz. Bu duruma bir çözüm uydudan mobil telefona teknolojilerinin gelişiyor olması. Acaba ülkemizde ne zaman kullanabiliriz?

Depremde bant daraltma yapan BTK nedenini açıklasın

Kahramanmaraş merkezli depremde, bant daraltma kararının nasıl verildiğini veya neden böyle bir karar verilebildiğini öğrenmemiz, bir daha aynı hatanın tekrarlanmaması için çok önemli. O nedenle BTK'nın binlerce belki on binlere kişiyi etkileyen bu kararı nasıl verdiğini ya da uyguladığını açıklaması lazım