18 Kasım 2024

Sonu kötü biten başka bir yerli teknoloji hikâyesi daha...

Anlayacağınız mikrofona geçince herkes vatan-millet-Sakarya diyor ama biz de "ayinesi iştir kişinin lâf'a bakılmaz” diyoruz...

Eylül ayında meydana gelen Lübnan saldırıları sonrasında yine herkes bir ağızdan "Yerli Teknoloji" ve de "Milli Teknoloji" söylevleri atmaya başladı. AKP hükümetinin son 10-15 yılında önümüze sürekli algı amaçlı atılan "Yerli ve Milli" kavramlarını daha önce tartışmıştık. 2023'de 6 milyar TL zarar ettiği kaydedilen TOGG olayıyla zaten seçim döneminde propoganda amaçlı neler yaptıklarını gördük. Güya yerli ve milli teknoloji ama en düşük kamu yöneticisi bile makam aracı olarak almıyor, ya da "TOGG alacaksınız" diye talimat verilmiyor.

Bu kapsamda daha önemlisi askeri alandaki teknolojiler. Bir konferansta yapacağım "askeri haberleşmenin teknolojik yönü" sunumunu bir kaç güne yayınlayacağım. Orada da yerlilik ve millilik olayının önemini daha iyi göreceksiniz.

Askeri haberleşmenin teknolojik yönünün bir alt kümesi, son 10 yılda sözünü defalarca ettiğimiz "ULAK baz istasyonu"dur. Aynen "Devrim Marka Araba" gibi ülkemizde geliştirilen bir yerli teknolojinin başına gelenleri gösteren örnek olarak tarihe karışmak üzere zannediyorum. Bu nedenle teknolojiyi geliştirme konusunda neden yol alamıyoruz, neden yapamıyoruz detaylarına bir bakış atalım.

3G baz istasyonu projesi

Bülent Kaytaz'ı 2000'lerin başında Oksijen firmasında tanıdım. PTT'nin efsanevi ARLA laboratuarından gelen, teknoloji dalgasının gideceği yönü önceden gören ve ülkemizde bir şeyler yapmaya çalışan bir mühendisti. "Softswitch üreteceğim" diye çıktığı yolda, Koç Grubundan, Karamehmet'e kadar herkese gidip, sonunda aradığı finansmanı Hakan Uzan ile bulmuştu. TMSF'nin Uzan Grubunu yoketmesinin arkasından ise, yoluna önce Sanko Grubu ve özelleştirmenin hemen arkasından da Türk Telekom alt şirketi olarak, ARGELA (PTT'nin efsanevi olmuş ARLA laboratuarına atfen) adıyla devam etti.

ARGELA telekom sektöründeki o gün için çok yeni olan teknolojiler üzerinde çalışıyordu. Bir örnek vermek gerekirse; TİVİBU (middleware), ARGELA'nın geliştirdiği bir projeydi (Türk Telekom sonra nedense kendi alt şirketinin ürettiği teknoloji yerine Ericsson'nun 30 milyon $'lık bir projesiyle yola devam etti. Türk Telekom'cular Tivibu'dan bu kadar senede bu 30 milyon $'ı geri kazandılar mı (ROI) bilmem).

Ama ARGELA'nın en önemli projesi, FemtoCell'i (3G) başlatmasıydı. Proje 2010-2011'de bir yerlere de geldi. Ancak

  1. "Yerli ve milli teknoloji ile" asıl ilgilenmesi gereken zamanın AVEA genel müdürü, bu proje ile ilgilenmedi bile.
  2. O dönemin Türk Telekom Genel Müdürü ise, insan kaynaklarından gelen bir yöneticiydi (hiç bir akrabamı işe aldırmadım diyen Ali Babacan ile akrabalık ilişkisi sayesinde bu pozisyonu aldığı konuşulmuştu). Teknik kişi olmadığından dolayı olsa gerek, şirketin geliştirdiği teknolojinin önemini farketmediği anlaşılıyor. Çünkü o dönem Argela bir ARGE firması olarak, finansman sıkıntısı çekiyor ve kendisinden gereken desteği alamıyordu.

 Yerli ve milli askeri haberleşme

Bu nedenle zamanın Savunma Sanayi Müsteşarı Murat Bayar'a gidildi. Konu ne miydi? Askeri sistemlere özel (yani güvenlikli) geniş bant kullanımı idi (Lübnan saldırısının haberleşmeyle ilgili olduğunu hatırlayın).

Böylece ULAK sistemi "askeri" olarak şekillendirildi. Ancak ARGELA Türk Telekom alt şirketi olduğu için zamanın Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın da atlanmaması gerekti. O da olayın içine NETAŞ'ı kattı. Yani 3'lü bir yapı oluştu. Şu şekilde

  1. Argela - OEM (radyo  ve çekirdeki ilk yapan yani projenin yaratıcısı olan firma) yapacak
  2. Netaş - BBU (Temel bant ünitesi) yapacak
  3. Aselsan - Uzak Radyo Ünitesi (RRU) yapacak

Sonradan NETAŞ'ın o dönemdeki yöneticilerinin konferanslarda sürekli "baz istasyonunu biz yaptık" demelerine karşın, böyle olmadığını o yıllarda da söyledim. Anlayacağınız daha projenin bu safhasında bile, projeyi yaratan ARGELA adeta çırak çıkarılmıştı.

O döneme dair ilginç bir olay da önce Argela için "kodları yurtdışından alıyor, yerli, milli gibi sunuyor" söylentileri uzantısında (neden olduğu bilinmez) Savunma Sanayi Müsteşarlığı'nın şirkete yaptığı baskındır. Kodları incelediler ve yerinde üretildiği anlaşıldı.

Proje bu şekilde 2011'de başladı ve 2013'de 40-45 milyon $ olarak projelendirildi ve imzalandı. Tübitak'tan gelen bu paranın yarısını Netaş aldı.

SSTEK kuruluşu

2014 yılında Murat Bayar görevinden ayrıldı ve Savunma Sanayi Müsteşarlığına İsmail Demir atandı. Tabii ki ekibi de değişti.  İsmail Demir ARGELA'nın "Software Defined Network (SDN)" projesini  sahiplendi. Gerçekten önemliydi.5G'nin çekirdeğinin temel taşlarından birisi SDN idi.  Projeye devlet teşviki verildi.

Bu da Netaş düzeyinde tartışmalara neden oldu. Netaş'ın ARGELA'nın projesinden rahatsız olduğu görüldü. Bu konuda müsteşarlığa yazılar yazdı. Bu durum 3'lü yapının sarsılmasına sebeb oldu. Argela'yı projeden dışarı atmaya çalıştılar. Ama dediğimiz gibi projenin temeli  ARGELA tarafından geliyordu.

Proje konuşulurken, Ulak baz istasyonu içinde 4.5 G-5G çekirdek başlatalım denildi. Asker amaçlı olan projenin, sivil operatöre de uyması mümkün fikri ortaya çıktı ve  2015 yılında Ulak projesi revize edildi. 40-45 milyon $'lık ilk destek bu sefer 67 milyon $'a çıkarıldı. Operatörlerden talepler alındı.

Sonra bu projeyi şirketleştirelim fikri çıktı. ULAK şirketi böyle ortaya çıktı. Bu konuda SSB'de bir çalıştay yapıldı. Aselsan pay alsın, operatörler de ortak olsun denildi. Ancak Mevzuat yüzünden SSB'nin şirket kurması sorunluydu. Bunun yerine Savunma Sanayi İcra Kurulu (SSİK) altında kurulması gündeme geldi.

"Kimsenin yatırım yapmak istemediği alanlara yatırım yapsın sonra da özel sektörde devretsin" mantığı ile Fikri Işık'ın Milli Savunma Bakanı olduğu dönemde "Savunma Sanayileri Teknolojileri (SSTEK)" kuruldu. % 100 SSB şirketi oldu ve zamanla holdingleşti. Şu anda sayfasına bakarsanız, altında 23 şirket var.

ULAK HABERLEŞME yani 4.5G baz istasyonu ile tanıdığımız firma ise 2017 yılında SSTEK altında kurulan 2 numaralı şirket oldu. Proje Argela'dan ayrıldı ve 15-20 kişilik bir ekiple, SDN üzerinde çalışılmaya başlandı. Genel Müdürlüğe Argela tarafındayken projede çalışan Metin Balcı atandı.

HTK kuruluşu

2009 yılında yapılan 3G şartnamesinde Türkiye'de yerli mobil haberleşme teknolojilerinin geliştirilmesi açısından heyecanlı bir madde vardı. Buna göre, Mobil operatörlerin KOBİ'lerden satın alım yapması ve % 30 yerli ürün/teknoloji kullanması şarttı.

Ancak 2015 yılına gelindiğinde mobil operatörler, BTK'ya başvuruda bulundular ve Türkiye'de 3G teknolojisi konusunda çalışan yerli firma olmadığı gerekçesiyle muafiyet istediler. Çünkü alım bırakın % 30'u, ancak % 0,9'da kalmıştı. BTK muafiyeti verdi. Oysa kablo, civata vs üreten firmalar vardı. Asıl istenen mobil teknolojilerde üretici olmasa bile bu kablo, civata kullanılabilirdi ama istenen muafiyet verildi.

Ama sanki bu muafiyeti veren BTK'nın kendisi değilmiş gibi, aynı günlerde yani 2016'daki 4G ihalesine bu sefer % 45 yerli şartı koydular (yani yine türbinlere, algıya oynadılar).

İşte 2017'de bu nedenle Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi (HTK) kuruldu. Bu sefer aynı şey olmasın ve yerlilik oranı oluşsun diye güçbirliği yapalım denildi. Savunma Sanayi Kümelenmesi gibi başarılı bir kümelenme olacağı düşünüldü.

Ancak HTK'nın, bizzat BTK tarafından baştan itibaren yanlış yönlendirildiği hep tartışıldı. Tüm HTK'nın üye sayısı 160 olduğu halde, sadece 15 firmayı içine alacak ve ULAK'ın yaptığı aynı işi hedefleyen bir proje yani "Milli ve Yerli Uçtan Uca 5G" Projesi yapıldı. İlk etapta verilen 80 milyon Tübitak teşvikine rağmen (daha sonra rakam 250 milyon TL'ye çıktı) ve 5 yıla rağmen HTK herhangi bir şey üretemedi. Bunun yerine sürekli ULAK'ın elindeki teknolojiyi istediler. Bunun için "mükerrer olmasın savı" öne sürdüler ama aslında tekrar olan kendileri idi. Önce gelen ULAK'tı.  Belki de özellikle bu yapıldı, ULAK bu sorunlarla uğraşsın ve yok olsun diye (ki benim izlenimim bu yönde).

Çatışmalar 

Buraya kadar aslında, yaratılmış gerçek projeleri sahiplenmeye ya da engellemeye çalışanları gördük. Bakanlıklar birbiri ile çatıştı. "Ben geliştirdim, vermem" modunda tartışamalar, çekişmeler sürdü.

Savunma Bakanlığından müsteşar yardımcısı iken Milli Savunma Bakanı yerine Sanayi Bakanı olan Faruk Özlü'nün ULAK'ın yerine HTK'ya 250 milyon fon açtığı görüldü. O dönem ULAK'a yapılan eleştiri noktalarından birisi şuydu; "Savunma Sanayii'nin haberleşmede yeri nedir?" Oysa proje zaten "Askeri haberleşme güvenlik projesi" olarak başlamıştı. Ama sonra operatörleri de içine almıştı. İşte bakın; Lübnan'da haberleşme sistemi üzerinden yapılan saldırılara bakın. Zaten bir kaç gün içinde yayınlayacağım yazıda da askeri kuvvetler için "yerli ve milli" teknolojinin önemini aktaracağım.

Dolayısıyla ULAK'ı sürekli olarak HTK içinde eritmeye çalıştılar. ULAK ise, bunun için ayrı ofis tutulması ve elemanların sadece bu işe ayrılması gerektiğini söyledi. Çatışmalar arttı. ULAK'ın finansal olarak desteklenmediği görüldü. Bu nedenle yeterince yatırım yapılamadı. Oysa dünyada Ericsson, Huawei, Nokia gibi 3 firmaya rakip bir teknolojiyi üretmekteydi.

Ben yol boyu buna dair yazıları yazdım.

Operatörler uzak durdu 

Mikrofonlara çıkan herkes "Vatan, Millet, Sakarya" diyor ama işe gelince yok. Alın işte TOGG örneği. O arabanın ne kadar yerli-milli olduğu da tartışmalı ama AKP seçim zamanı yerli-milli iddiasındaydı. Peki neden makam arabaları TOGG olmadı? Bugün TOGG zararda çünkü satması gereken miktarı satamıyor. "Babayiğit" arayanlar neden TOGG satın almak için babayiğitlik yapamadılar?

Benzer bir konu ULAK tarafında da var.

Bütün dünyada, özelleştirilmiş haberleşme sektörünün, kâr olmayan yerlere yatırım yapmayacağı düşüncesiyle, "Evrensel Hizmet Fonu" başlığı altında bir fon yaratılır. Bu fon, operatörlerin cirolarından kesilen paralarla oluşur ve hükümetin kendisinin, eksik olan yerlerde  telekom altyapısı oluşturmasına yardımcı olur.

2018'deki seçimler öncesinde, zamanın Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan'ın memleketine evrensel hizmet fonundan 1000 kadar köye baz istasyonu götürülecekti. O dönemde Evrensel Hizmet kapsamına "yerlilik oranı % 10'dan fazla olamaz" maddesi sokuldu. Ne ilginç değil mi?

Tabii ki itirazlar yükseldi ve mecburen % 30'dan az olmayacak şekline dönüştürüldü.

O dönem Barcelona'da, Operatörlerle ULAK arasında göstermelik 250'şerlik baz istasyonu talebi imzalandı. Bu kapsamda Vodafone Rize ve çevresindeki illerde 250 Ulak Baz İstasyonu Kurdu.

Turkcell bilahere,  90 milyon $lık anlaşma 2.600 baz istasyonu imzaladı. Ama bu 2.600 baz istasyonu hiç gerçekleşmedi.

Ulak şimdi ne durumda? 

2019'da Zafer Orhan Ulak'ın Genel Müdürlüğüne atandı (bugün Türk Telekom Network Genel Müdür yardımcısı). Şirket hala bir şeyler yapmaya çalışıyordu.

Zaman içinde  ULAK siyasi işe alımlarla dolduruldu ve eleman sayısı 400 kişiye kadar çıktı. İlginç olan bu kadronun 125 tanesi idari personel. Yani % 30'a yakını. Masraf arttı. Şirket maaş ödemekten, iyice yatırım yapamaz hale geldi.

Bugün ULAK'da herhangi bir gelişme yok.

-SDN durdu.

-5G durdu.

-Çalışanları da konferanslara, fuarlara katılmak ve plaket almak/vermek dışında bir şey yapmıyor.

Ali Taha Koç'a, Ahmet Akyol'a ve Ulak'a Sorular

Bugünlerde Turkcell'in başına Genel Müdür olarak atanan Ali Taha Koç daha önce Dijital Dönüşüm Ofisindeyken, Cumhurbaşkanlığına ULAK baz istasyonu kurdurmuştu. Biz de, hah bir yönetici ULAK'ın anlamını anladı diye düşünmüştük. Bu yazıyı yazarken, Turkcell'in başına geçen Ali Taha Koç'a şu soruları gönderdim ama kendisi cevap vermekten kaçındı.

Dijital Ofisin başındayken, ULAK baz istasyonunu gayet iyi desteklediğinizi hatırlıyorum. Böyle bir yazı da yazmıştım. Şimdi, Lübnan saldırı sonrası "yerli ve milli teknoloji" yazısı hazırlıyorum. Merak ettiğim şey şu; 

  1. Ulak’ı hala destekliyor musunuz?
  2. Turkcell'e Ulak baz istasyonu aldığınızı gö Hatta Turkcell'in sizden önceki yönetimler zamanında imzaladığı ve almadığı 2.600 gibi sayılarda sözleşmeler olacak. Özetle Turkcell'e ULAK almayı düşünüyor musunuz?
  3. Ne zaman?
  4. Almayacaksanız, nedenleri nelerdir?
  5. ULAK ile Şile'deki temmuzda yapılması gereken ama ertelenen 5G denemesi için bir gelişme var mıdır?

Tabii ki ULAK'a da soru sordum. Onlara sorduğum ve cevap vermekten kaçındıkları sorular şunlar;

  1. Ulak şu anda nelerle uğraşıyor?2. Operatörlerden yeni 4.5 G baz istasyonu siparişi var mıdır?3. Aselsan ile çalıştığınız  DMR dijital mobil radyo telsiz konusunda son durum nedir?4. 5G çalışmalarınız ne durumda?

Aselsan'a da aynı sualleri sorduk Yani DMR dijital mobil radyo telsiz konusundaki son gelişmeleri ama onlardan da ses çıkmadı.

Ucundan yakalamıştık ama saçmalıklarla uzaklaştık

Son Notum şu; Burada farklı düşünenler olacağını biliyorum. Çünkü yol boyu bu fikirleri dinledim. Benim bu makalede anlatılan süreçlerle ilgili olarak ilgilendiğim şey "yerli teknoloji" idi.  

Önce yapamazlar deniliyordu. Sonra yapsalar da çalışmaz denildi. Sonra çalışsa da, o hızı yakalayamaz denildi. Ama o fikirlerin hepsi "taraf" olanların fikirleriydi. Bugün Doğu Karadeniz'de 5 ilde Ulak 4.5G baz istasyonu çalışıyor hala. Gördüğünüz gibi, çalıştığı anlaşıldığı andan itibaren de, herkes başarıyı kendine mâl etme peşine düştü ve geldiğimiz durumda ULAK ortada kalakaldı.

Ülkemiz mobil teknolojiler gibi çok önemli bir alanda 4.5G baz istasyonu ULAK'la teknolojinin bir tarafını yakalamıştı. Bugün hala Doğu Karadeniz'de çalışan Ulak baz istasyonları var. Ama bu teknoloji öldürüldü ya da ölmek üzere. Tam ucundan yakalamıştık ama Devrim arabası gibi, Demirağ'ın uçakları gibi, bu yüksek teknolojide elimizden kaydı... gidiyor... Bari askeriye önemini daha çok farketmiş olsaydı. Belki hala bu teknolojiyi harekete geçirebiliriz.

Anlayacağınız mikrofona geçince herkes Vatan-Millet Sakarya diyor ama biz de "ayinesi iştir kişinin lâf'a bakılmaz”diyoruz. Sonuç ortada…

Füsun Nebil kimdir?

Füsun Sarp Nebil, İstanbul, Bakırköy'de doğdu. Eğitimini Çanakkale, İzmir ve İstanbul'da yaptı. Evli, 2 çocuk sahibidir. Denizcilik meraklısıdır (amatör kaptan).

Master derecesini Istanbul Teknik Üniversitesi Nükleer Yüksek Mühendisliği bölümünden aldı (Şimdi Enerji Enstitüsü). THY, Nasas Alüminyum Fabrikası ve Alemdar Holding Grubunda çeşitli görevlerde bulundu.

1997 Türkiye'nin ilk ISP'lerinden Alnet'in Genel Müdürlüğüne getirildi. 1999 yılında turk-internet.com'un da dahil olduğu çeşitli siteleri yayınlayan Intervizyon Ltd. şirketini kurdu. Şirket halen Kadinvizyon.com gibi başka siteleri de yönetmektedir.

1998 - 2011 arasında Ulaştırma Bakanlığı tarafından kurulan İnternet Kurulu üyeliği yaptı. Devletin özel sektörü aldığı çeşitli komisyonlarda çalıştı. 2016'dan beri TOBB Telekom Meclisi üyesidir.

Nebil, Eylül 2001 yılında Birleşmis Milletler tarafından Türkiye'den seçilen başarılı iş kadınları arasında yer aldı. (UNECE INCLUDES 9 TURKISH BUSINESSWOMEN ON ITS LIST)

2010-2013 arasında Türkiye Dijital Oyun Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı.

2011 - 2015 arasında 4 yıl Eutelsat Avrupa TV Ödüllerinde Jüri Üyeliği görevi aldı.

Türkiye İhracatçılar Merkezi dahil, çeşitli projelerde "Bilişim ve İletişim Sistemleri Danışmanlığı" vermektedir. Konusuyla ilgili olarak TV programlarına ya da konferanslara katılarak, konuşma yapmaktadır. Yazıları internet üzerinden turk-internet.com sitesinin yanısıra, yetkinreport.com, bilisimdergisi.org.tr, Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği Dergisi, 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Güncel Hukuk Dergisi, Ankara Baro Dergisi, journo.com, Tüketiciler Birliği Etikett gibi çeşitli ortamlarda yayımlanıyor.

2014 yılından beri T24'te yazıyor.

Türk Telekom ve Turkcell konusunda araştırmaları ve uzmanlığı var. 2018 nisan ayında "Bitcoin ve Kripto Paralar" isimli ilk kitabı yayınlandı.

Detaylı bilgi için https://wiki-turk.com/fusun-sarp-nebil/ adresine bakabilirsiniz.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Fiberde ortak altyapı mı geliyormuş... muş…

Siz en iyisi ortak altyapıdan vazgeçin ve altyapı yapmanın önünü açın. Altyapı şirketleri artık istedikleri yatırımları yapabilsinler

Türksat üçe mi bölünüyor?

Şu ana kadar gördüğümüz şu; bilişim ve telekom alanında, AKP nereye elini attıysa, orası kurudu, duraklama devrine girdİ

Yapay zekâ çalışanları, ABD Kongre'sinden “ihbarcı koruması” sağlanmasını istiyor

ABD'deki yapay zekâ şirketlerindeki çalışanlar, teknolojideki ilerlemelerin mevcut yasa kapsamında yasal olarak ifşa edemeyecekleri tehditler oluşturduğunu savunuyorlar

"
"