Ankara’daki bombalı saldırıdan sonra Almanya Başbakanı Angela Merkel Türkiye’ye gelmeli mi?
Gelmeli.
Neden gelmeli?
Çünkü Almanya ve Türkiye birbirine tahmin edildiğinden daha yakın.
Kiminle görüşmeli?
Mevkiidaşı Ahmet Davutoğlu, muhalefet liderleri ve sivil toplum ile.
Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir’in AB’ne Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmeleri askıya alması çağrısında bulunduktan sonra Alman kamuoyunda Başbakan Merkel’in Türkiye ziyareti sorgulanıyor. Bu kez Alman medyasında yazılıp çizilenlerin bir özetini yapmaktansa der Tagesspiegel adlı gazetede okuduğum “Kim susarsa o ilerleyemez” başlıklı bir yorumu didiklemeyi düşünüyorum. Yorumu kaleme alan sosyal demokrat çizgideki der Tagesspiegel gazetesinin baş yazarlarından Gerd Appenzeller. Appenzeller, Erdoğan ile bir araya geleceği ilan edilen Merkel’in Özdemir’i dinlememiş olmamasını haklı görüyor ve bunu reel politikadan yola çıkarak tamamen Almanya’nın çıkarlarını düşünerek yapıyor. Çünkü AB’nin, onun tek lideri olmaya soyunan Angela Merkel’in acil çözmesi gereken bir sorunu var; mülteciler. Çünkü bir yandan “Almanya’ya gelecek mültecileri iltica hakkı oldukça sınırlayamayız. Anayasa böyle diyor” sözleriyle hümanist bir tablo çizen bir yandan da iltica yasasını sertleştirerek, kendisini eleştiren muhafazakarlar ile koalisyon ortağı sosyal demokratları yatıştırmaya çalışan Angela Merkel köşeye sıkıştı. Hal böyle olunca kendisi gibi köşeye sıkışmış Cumhurbaşkanı Erdoğan ile el ele tutuşmaları hiç şaşırtıcı değil. Erdoğan ile Merkel arasındaki ilişki çoktan bir aşk ve nefret ilişkisine dönüştü bile.
Gelelim Gerd Appenzeller’in yorumuna. AB’nin sınırlarının Türkiye olmadan korunamayacağını teslim eden yorumcu, tam bir alçakgönüllülükle Suriye’deki iç savaştan kaçan mültecilere kısa hatta uzun vadede barınacak bir yer bulmak gerektiğini savunuyor. Gazetecinin çözümü, Avrupa’ya gelmek isteyen mültecilere hayır diyebilmek için AB’nin Türkiye’yi “ Güvenli Ülke” ilan etmesi. Hangi güvenli ülke? Kendi vatandaşlarını korumayı beceremeyen bir ülkenin mültecilere iyi bakacağına inanmak saflıktan başka bir tutumla açıklanamaz. Aksi halde böyle düşünenler ya Türkiye’de olanların gerçekten farkında değil - belki de farkında olmak istemiyor – ya da mülteciler insan değil. Hadi Türkiye’yi yeterince takip edemiyorsunuz, Avrupa’da olanlardan da mı bihabersiniz? AB’nin Libya’da Muammer Kaddafi ile imzaladığı geri kabul anlaşmasının mülteciler, pardon savaştan kaçan İNSANLAR için adeta bir kıyım olduğunu görmediniz mi?
Der Tagesspiegel yazarının yorumundaki şu sözleri benim sorularıma yanıt gibi adeta; “Kim Erdoğan’ın demokratik olmayan tutumu yüzünden bu girişimi reddederse her ay on binlerce mültecinin ülkesine gelmesine katlanmak zorunda” Sadece kullanılan “katlanmak” kelimesi bile, mültecilere yardımcı olmak için kuyruklar oluşturan Alman halkına hakaret etmek değil de nedir? Zamanında Kaddafi mültecilere karşılık para almıştı, Erdoğan paranın yanı sıra Türkiye vatandaşları için vize kolaylığı istiyor. Gerd Appenzeller “Avrupa, Almanya Türkiye’den yardım istiyorsa O’na parya (bu kelimeyi burada dışlamak anlamında kullanmış) gibi davranamaz” diyerek cömertçe bunun haklı bir talep olduğunu ima ediyor. Sadece ima ediyor.
Alman siyasetinin sesi Appenzeller’e göre Suriye’nin korkunç diktatörü Esat ile müzakere etmek bile tabu değilken Erdoğan ile görüşmemek ölçüsüzlükmüş. Türkiye’yi hiç tanımadığını düşündüğüm yazar Cem Özdemir’in talebinin nedenini de anlamamış sanırım. Benim anladığım kadarıyla Özdemir Merkel’e, “Erdoğan ile görüşerek O’nun ekmeğine yağ sürme. Çünkü bunu sadece seçim malzemesi olarak değil, başkanlık hayallerini gerçekleştirmek için de kullanıyor. Türkiye’de hala geçerli olan yasalara göre, senin muhatabın mevkiidaşın Davutoğlu’dur. Sadece iktidarla değil, muhalefet ve sivil toplumla da görüş” diyor.
Ben de özetle diyorum ki, kırgınız, öfkeliyiz yastayız sayın Merkel, bu sefer kendi çıkarlarını biraz ötele. Ha! İlle de mülteci sorununu müzakere edeceğim diyorsan da onların ödeyeceği bedeli vize kolaylığı ile karşılayamazsın…